deliller ve numuneler kuvvetiyle,
1
r
än
ôp
°ûo
f o
?o
ë° t
üdG Gn
Pp
Gn
h
ayetindeki en acip bir hakikat-i haflriyeyi, kudretin bir çi-
çe¤i olan her bahar, kendi çiçek-i ekberinde milyarlar dil
ile kâinata ilân eder. Ve baflta nev-i insan olarak bütün
zîhayatlar ve bütün eflya, fenâya düflmek ve ademe sukut
etmek ve hiçlikte mahvolmak ve ve baflta nev-i befler ola-
rak zîhayatlar idam edilmek için yarat›lmam›fllar; belki,
bekaya terakki ile ve devama tasaffi ile ve sermedî vazi-
feye istidad›yla girmek için halk olunduklar›n› gayet kuv-
vetli ispat eder.
Evet, her baharda müflahede ediyoruz ki; güz mevsimi
k›yametinde vefat eden hadsiz nebatat, bahar haflrinde
her bir a¤aç, her bir kök, her bir çekirdek, her bir to-
hum,
r
än
ôp
°ûo
f o
?o
ët
°üdG Gn
Pp
Gn
h
ayetini okuyup bir manas›n›,
bir ferdini kendi diliyle, geçmifl senelerde gördü¤ü vazi-
fenin misalleriyle tefsir ederek o azametli hafîziyete fla-
hadet eder.
2
o
øp
WÉn
Ñr
dGn
h o
ôp
gÉs
¶dG n
h o
ôp
N'
’r
Gn
h o
?s
hn
’r
Gn
ƒo
g
ayetindeki
dört muazzam hakikatleri her fleyde gösterip, hafîziyeti
azamî derecede ve haflri bahar kolayl›¤›nda ve kat’iyetin-
de bizlere ders verir.
Evet, bu dört ismin cilveleri, en cüz’îden en küllîye ka-
dar cereyan ederler. Meselâ, nas›l ki, bu a¤ac›n menflei
olan bir çekirdek,
o
?s
hn
’r
n
G
ismine mazhariyetle o a¤ac›n
gayet mükemmel program›n› ve icad›n›n noksans›z
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 683
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
cereyan:
olma, meydana gelme
cilve:
Esma-i ‹lâhînin tecellisi; efl-
ya ve insanda, ‹lâhî kudret eserle-
rinin belirip görünmesi
cüz’î:
küçük.
çiçek-i ekber:
en büyük çiçek.
delil:
bir davay›, meseleyi ispata
yarayan fley, bürhan, beyyine
fenâ:
yok olma, yokluk, geçip git-
me, son bulma, ölümlülük
fert:
flah›s, kifli
gayet:
çok, fazla, son derece
güz:
sonbahar.
haf›ziyet:
koruyup gözeticilik
hakikat:
gerçek, as›l, esas.
halk:
yaratma, yarat›fl
haflr:
k›yametten sonra bütün in-
sanlar›n bir yere toplanmalar›, Al-
lah’›n, ölüleri diriltip mahflere ç›-
karmas›, k›yamet
icat:
vücuda getirme, getirilme,
yoktan var etme, ibda
ilân:
meydana ç›karma, belli et-
me, yayma, duyurma, bildirme
istidat:
kabiliyet, yetenek
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›, bütün âlemler, varl›klar
kat’iyet:
kat’îlik, kesinlik.
kudret:
Allah’›n bütün varl›¤› çev-
releyen ezelî kuvveti
küllî:
çok, büyük, çok miktarda
mazhariyet:
görünme ve tezahür
yeri olma
menfle:
esas, kök, bir fleyin ç›kt›-
¤›, neflet etti¤i yer, beslenip yeti-
flilen yer
meselâ:
misal olarak, flunun gibi,
söz gelifli, faraza.
misal:
bir fleyin benzer hâli, ben-
zer, örnek, nümune
muazzam:
ehemmiyetli, önemli
mükemmel:
kemale erdirilmifl,
kemal bulmufl, kâmil, tamamlan-
m›fl, noksans›z, tam, eksiksiz
müflahede:
bir fleyi gözle görme,
seyrederek anlama, seyretme
nebatat:
bitkiler
nev’i befler:
insano¤lu, insan so-
yu; insanlar.
nev’i insan:
insan çeflidi, insan
cinsi, insano¤lu.
sermedî:
ebedî, sürekli, daimî,
ölümsüz.
sükût:
düflme, düflüfl, afla¤› inme
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
n›kl›k
tasaffi:
saflaflma, durulaflma, te-
mizlenme.
tefsîr:
aç›klama, tamamen aç›kla-
ma, izah
terakki:
ilerleme, yükselme.
vefat:
ölüm, ölme. (insan hakk›n-
da.)
zîhayat:
hayat sahibi.
acip:
tuhaf, hayret veren,
hayrette b›rakan, flafl›lacak
fley.
adem:
yokluk
amel:
bir insan›n dinî emirler
ve yasaklara göre yapt›¤› ifl,
hareket.
azamet:
büyüklük, ululuk,
yücelik
azamî:
en fazla, en çok, niha-
yet derecede
beka:
bâkîlik, ebedîlik, sonu
olmama, bulundu¤u hâlde
kalma
belki:
flüphesiz. bir fleyin ve-
ya olay›n di¤erinden daha üs-
tün oldu¤unu ifade eden
edatt›r.
1.
(Amellerin yaz›l› oldu¤u) sayfalar aç›ld›¤›nda... (Tekvir Suresi:10.)
2.
O; Evvel'dir, Âhir'dir, Zâhir'dir, Bât›n'd›r. (Hadîd Sûresi: 3.) [Aç›klamal› meali: O Evvel'dir;
bafllang›c› olmad›¤› gibi bütün varl›klar›n bafllang›c› da Onun ilim ve kudretine ba¤l›d›r. O
Âhir'dir; sonu olmad›¤› gibi bütün varl›klar›n neticesi Ona bakar ve dönüflü Onad›r. O
Zâhir'dir; varl›k ve birli¤inin delilleri herfleyde ap aç›k görünür ve bütün varl›klar d›fl
görünüflleri ve sanatl› yap›l›fllar›yla Onun kudret ve sanat›na flâhitlik eder. O Bât›n'd›r;
herfleyin hakîkatine vâk›ft›r ve herfleyin içyüzü Onun kudret ve hikmetine flâhitlik eder.]