enbiya ve evliyann tasdikleri altnda di¤eri âlem-i
gayp lisan bütün semavî fermanlarn ve kâinat haki-
katlerinin tasdikleri içinde binler âyâtyla iddia ve ispat
ettikleri hakikat-i haflriye, elbette günefl ve gündüz gibi
bir katiyettedir.
Evet, haflir gibi en acip ve en dehfletli ve tavr- akln
haricinde olan bir mesele, ancak ve ancak böyle harika
iki üstadn dersleriyle halledilir, anlafllr.
Eski zaman peygamberleri, ümmetlerine Kurân gibi
izahat vermediklerinin sebebi, o devirler, beflerin bedevi-
yet ve tufuliyet devri olmasdr. ptidaî derslerde izah az
olur.
Elhâsl: Madem Cenab- Hakkn ekser isimleri ahireti
iktiza edip isterler; elbette o isimlere delâlet eden bütün
hüccetler, bir cihette ahiretin tahakkukuna dahi delâlet
ederler.
Ve madem melâikeler ahiretin ve âlem-i bekann da-
irelerini gördüklerini haber veriyorlar; elbette melâike,
ruhlarn ve ruhaniyatn vücut ve ubudiyetlerine flahadet
eden deliller, dolaysyla ahiretin vücuduna dahi delâlet
ederler.
Ve madem Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmn bü-
tün hayatnda Vahdaniyetten sonra en daimî davas ve
müddeas ve esas ahirettir; elbette o zatn nübüvvetine
ve sdkna delâlet eden bütün mucizeleri ve hüccetleri,
bir cihette, dolaysyla ahiretin tahakkukuna ve gelece¤i-
ne flahadet ederler.
TARHÇE- HAYATI
| 691
D
ENZL
H
AYATI
hüccet:
delil, ispat, burhan; bir id-
diânn do¤rulu¤unu ispat için
gösterilen vesika, senet
iddia:
bir fikri srarla savunma
iptidaî:
ilkel, basit
izah:
açkça ortaya koyma, açk-
lama yapma, bir konuyu ayrnt-
laryla ortaya koyma, eksiksiz an-
latma.
izahat:
izahlar, açklamalar.
kâinat:
yaratlmfl olan fleylerin
tamam, bütün âlemler, varlklar
katiyet:
katîlik, kesinlik.
madem:
çünkü, için, de¤il mi ki,
...den dolay, böyle ise, hele.
melâike:
melekler, ferifltehler;
nurdan yaratlmfl, ftratlar safi,
makamlar sabit olan, Allahn
emirlerine tam itaat eden mah-
lûklar.
mesele:
konu.
peygamber:
Allahn elçisi, Allah
tarafndan haber getirerek lâhî
emir ve yasaklar insanlara tebli¤
eden elçi, haberci, nebi, resul.
ruhaniyat:
madde âleminden
baflka bir âlemde, ruhlar âlemin-
de yaflayan varlklar, cinler ve
melekler
semavî:
Allah tarafndan olan, lâ-
hî.
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
nklk
tahakkuk:
gerçekleflme, meyda-
na gelme, olma
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul etme,
do¤rulama, gerçekli¤ini kabul et-
me
tavr- akl:
akl çizgisi, akl ölçüle-
ri.
tufûliyet:
çocukluk, küçüklük,
yavru olufl.
ubudiyet:
kulluk, kölelik, itaat,
ba¤llk, samimiyet
ümmet:
hak dine davet etmek
için Allah tarafndan kendilerine
peygamber gönderilen ve bu
peygambere inanp ba¤lanan ce-
maat, topluluk
üstat:
ö¤retici; muallim, ö¤ret-
men, usta, sanatkâr
vücut:
var olma, var olufl, varlk
acip:
tuhaf, hayret veren,
hayrette brakan, flafllacak
fley.
ahiret:
öbür dünya, öteki
dünya, kyametten sonra ku-
rulacak olan âlem
âlem-i beka:
sonsuzluk âle-
mi, ahiret.
âlem-i gayp:
gayp âlemi, gö-
rünmeyen, fakat varl¤ kesin
olan ve mahiyeti allah tara-
fndan bilinen baflka dünya-
lar.
bedeviyet:
iptidaîlik.
befleriyet:
beflerîlik, insanlk
Cenab- Hak:
Allah; do¤ru,
gerçek, Hakkn tâ kendisi
olan, fleref ve azamet sahibi
yüce Allah.
cihet:
yan, yön, taraf
dehflet:
ola¤anüstü heyecan
verici
delâlet:
delil olma, gösterme
ekser:
pek çok, ço¤unluk.
elbette:
kesinlikle, mutlaka,
flüphesiz
elhâsl:
hasl, netice itibariy-
le, sonuç olarak, özetle, sözün
ksas, uzatmayalm, ksacas.
evliya:
keramet sahibi olan-
lar, erenler, velîler, ulular
ferman:
emir, buyruk
hakikat:
gerçek, asl, esas.
hariç:
bir fleyin dfl, dflars,
dflta kalan
hârika:
ola¤anüstü vasflar
taflyan ve hayranlk hissi
uyandran.
haflr:
kyametten sonra bü-
tün insanlarn bir yere toplan-
malar, Allahn, ölüleri diriltip
mahflere çkarmas, kyamet