Tarihçe-i Hayat - page 681

ayeti, azametli bir icaz ile der: “Nas›l ki, iki k›fllada yatan
ve duran mutî askerler, bir kumandan›n ça¤›rmas›yla si-
lâh bafl›na ve vazife bafl›na boru sesiyle gelmeleri gibi;
aynen öyle de, bu iki k›fllan›n misalinde ve emre itaatin-
de, koca semavat ve küre-i arz, Sultan-› Ezelî’nin asker-
lerine iki mutî k›flla gibi, ne vakit Hazret-i ‹srafil Aleyhis-
selâm›n borusuyla o k›fllalarda ölüm ile yatanlar ça¤r›lsa,
derhal ceset libaslar›n› giyip d›flar› f›rlamalar›n› ispat edip
gösteren her baharda arz k›fllas› içindekiler, melek-i
ra’d›n borusuyla ayn› vaziyeti göstermesiyle nihayetsiz
azameti anlafl›lan bir saltanat-› Rububiyet, elbette ve el-
bette ve herhâlde ve hiç flüphe getirmez ki, Onuncu Söz-
de ispat›na binaen, o rahmet ve hikmet ve inayet ve ada-
let ve saltanat-› sermediyenin gayet kat’î istedikleri dâr-›
ahiret ve daire-i haflir ve neflrin aç›lmamas›yla, o niha-
yetsiz cemal-i rahmet nihayetsiz çirkin bir merhametsiz-
li¤e ink›lâp etmesi; ve o hadsiz kemal-i hikmet hadsiz ku-
surlu abesiyete ve faydas›z israfata dönmesi; ve o gayet
flirin inayet gayet ac› ihanetlere de¤iflmesi; ve o gayet
mizanl› ve hakkaniyetli adalet, gayet fliddetli zulümlere
kalbolmas›; ve o gayet derecede haflmetli ve kuvvetli sal-
tanat-› sermediye sukut etmesi ve haflrin gelmemesiyle
bütün haflmeti kaybolmas›; ve kemalât-› rububiyeti acz
ve kusur ile lekedar olmas› hiçbir cihet-i imkân› yok. Hiç-
bir ak›l ihtimal vermez, yüz muhal içinde birden bulunur;
daire-i imkân haricinde, bat›l ve mümtenidir. Çünkü,
nazenin ve nazdar besledi¤i ve ak›l ve kalp gibi cihazat-
la saadet-i ebediyeye ve ahirette beka-i daimîye ifltiyak
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 681
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
fakat yeterli ifade etme.
ihanet:
h›yanet, arkadan vurma.
imkân:
var olmas› veya yok ol-
mas› düflünülebilir olma, var ol-
mas› da, yok olmas› da zorunlu
olmama
inayet:
yard›m, ihsan, lütuf
ink›lâp:
bir hâlden di¤er hâle geç-
me, hâl de¤ifltirme, de¤iflim, dö-
nüflüm
israfat:
israflar, lüzumsuz yere
harcamalar.
‹srafil:
dört büyük melekten biri,
k›yamet günü “sur”u üflemekle
görevli olan melek.
ifltiyak:
afl›r› isteme, çok fazla ar-
zu etme
kabir:
ölüleri defnetmek için ka-
z›lan çukur, mezar, sin, merkad.
büyük, ulu.
kemalât-› Rububiyet:
Cenab-›
Allah’›n terbiye edicili¤i ve idare
edicili¤inin mükemmellikleri.
kemal-i hikmet:
hikmetin mü-
kemmelli¤i, tam ve eksiksiz bir
hikmet, mükemmel hikmet ve
gaye.
k›flla:
ask. askerlerin topluca ba-
r›nd›¤› büyük yap›; askerî birlikle-
re ait bina
küre-i arz:
arz küresi, yer yuvar-
la¤›, dünya, yer küre.
lekedâr:
lekeli, lekelenmifl.
libas:
k›yafet.
melek-i ra’d:
gök gürültüsü ile
vazifeli, görevli melek.
merhamet:
ac›mak, flefkat gös-
termek, korumak, iyilik etmek,
bîçarelere yard›mda bulunmak,
esirgemek.
mizan:
ölçü
muhal:
imkâns›z, olmas› müm-
kün olmayan, olmaz, olmayacak
mutî:
itaat eden, boyun e¤en
mümteni:
olamaz, mümkün ol-
mayan, imkâns›z
nazdar:
nazl›
nazenin:
narin, ince yap›l›
rahmet:
ac›ma, merhamet etme,
esirgeme, ba¤›fllama, flefkat gös-
terme
saadet-i ebediye:
zevalsiz, sonu
olmayan mutluluk, sonsuz mut-
luluk.
saltanat-› Rububiyet:
kâinat›
terbiye ve idare edici olan Al-
lah’›n saltanat›
saltanat-› sermediye:
Sonsuz
saltanat.
semavat:
semalar, gökler
Sultan-› Ezelî:
ezelî sultan; kud-
ret, kuvvet ve hükümranl›¤›n›n
bafllang›c› olmayan Allah.
sükût:
düflme, düflüfl, afla¤› inme
zulüm:
ifli yerli yerince yapma-
ma, hak eden kimseye hakk›n›
vermeme, adalete ayk›r› davran-
ma, adaletsizlik.
abesiyet:
lüzumsuz ve gaye-
siz olufl
acz:
zay›fl›k, güçsüzlük
adalet:
her hak sahibine hak-
k›n›n tam ve eksiksiz verilme-
si, hakkaniyet, âdillik
ahiret:
k›yametten sonra ku-
rulacak olan âlem
arz:
yer, dünya
azamet:
büyüklük, ululuk,
yücelik
bat›l:
bofl ve manas›z olan,
gerçe¤e uymayan, do¤ru ve
hakl› olmayan
beka-i daimî:
devaml› olan
sonsuzluk.
cemal-i rahmet:
Rahmetin
güzelli¤i, ‹lâhî rahmetteki gü-
zellik.
ceset:
ten, gövde, vücut, be-
den
cihazat:
uzuvlar, organlar.
cihet-i imkân:
mümkün ol-
ma yönü, imkân taraf›. bir fle-
yin olabirlirlik taraf›, yönü.
daire-i imkân:
imkân âlemi
dâr-› ahiret:
ahiret yurdu.
gayet:
çok, fazla, son derece
hakkaniyet:
haktan ve do¤-
ruluktan ayr›lmama.
haflmet:
ihtiflam, gösterifllilik,
heybet, büyüklük
haflmetli:
ihtiflaml›, gösteriflli,
heybetli
haflr:
k›yametten sonra bü-
tün insanlar›n bir yere toplan-
malar›, Allah’›n, ölüleri diriltip
mahflere ç›karmas›, k›yamet
hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydal›, anlaml› ve yerli
yerinde olufl.
icaz:
sözü k›sa söyleme, k›sa
1...,671,672,673,674,675,676,677,678,679,680 682,683,684,685,686,687,688,689,690,691,...1390
Powered by FlippingBook