Tarihçe-i Hayat - page 690

onlar›n diliyle, daha baflka bir tarzda dedirir. “Sizin za-
man-› Âdem’den beri hem ruhanîlerle, hem bizimle gö-
rüflmenizin yüzer tevatür kuvvetinde hâdiseleri var. Ve
bizim ve ruhanîlerin vücutlar›na ve ubudiyetlerine delâlet
eden hadsiz emare ve deliller var. Ve biz, ahiret salonla-
r›nda ve baz› dairelerinde gezdi¤imizi, birbirimize muta-
b›k olarak sizin kumandanlar›n›z olan enbiyalarla görüfl-
tü¤ümüz zaman söylemifliz ve daima da söylüyoruz. El-
bette bu gezdi¤imiz bâkî ve mükemmel salonlar ve bu sa-
lonlar›n arkalar›nda tefrifl ve tezyin edilmifl olan saraylar
ve menziller, hiç flüphemiz yoktur ki, gayet ehemmiyetli
misafirleri o yerlerde iskân etmek üzere bekliyorlar. Size
kat’î beyan ediyoruz” diye sualimize cevap veriyorlar.
Hem madem Hâl›k›m›z, bize en büyük muallim ve en
mükemmel üstat ve flafl›rmaz ve flafl›rtmaz en do¤ru reh-
ber olarak Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm›
tayin etmifl ve en son elçi olarak göndermifl; biz dahi, il-
melyakîn mertebesinden, aynelyakin ve hakkalyakîn
mertebelerine terakki ve tekemmül etmek üzere her fley-
den evvel bu üstad›m›zdan, Hâl›k›m›zdan sordu¤umuz
suali sormakl›¤›m›z lâz›m geliyor. Çünkü, o Zat, Hâl›k›-
m›z taraf›ndan her biri birer niflane-i tasdik olan bin
mu’cizat›yla, Kur’ân’›n bir mu’cizesi olarak, Kur’ân’›n
hak ve kelâmullah oldu¤unu ispat etti¤i gibi; Kur’ân da-
hi, k›rk nev’î i’caz ile, o Zat›n bir mu’cizesi olup, O’nun
do¤ru ve Resulullah oldu¤unu ispat ederek, ikisi beraber,
biri âlem-i flahadet lisan› —bütün hayat›nda bütün enbiya
ahiret:
öbür dünya, öteki dünya,
k›yametten sonra kurulacak olan
âlem
âlem-i flahadet:
gözle gördü¤ü-
müz, flahit oldu¤umuz âlem, kâ-
inat.
aynelyakîn:
gözle görür derece-
de inanma; bir fleyi görerek ve
seyrederek bilme.
bâkî:
ebedî, daimî, sonu gelmez,
bitip tükenmez, ölmez, sonsuz
beyan:
anlatma, aç›k söyleme,
bildirme, izah
daima:
her vakit, sürekli, her za-
man.
delâlet:
delil olma, gösterme
delil:
bir davay›, meseleyi ispata
yarayan fley, bürhan, beyyine
elbette:
kesinlikle, mutlaka, flüp-
hesiz
emare:
alâmet, niflan, eser, ipucu,
belirti, karine.
enbiya:
nebiler, peygamberler
gayet:
çok, fazla, son derece
hâdise:
vak›a, olay, ilk defa olan,
meydana ç›kan hâl
hakkalyakin:
marifet mertebesi-
nin en yükse¤i; bir fleyi yaflaya-
rak, içine girerek, do¤rulu¤undan
flüpheye asla yer b›rakmayacak
biçimde kesin olarak bilme
Hâl›k:
yoktan yaratan, her fleyi
yoktan var eden, yarat›c›; Allah.
i’caz:
mu’cize gösterme, kimse-
nin yapamayaca¤› fleyleri yapma.
ilmelyakîn:
yakîn ile bilme, bir
fleyi ilim ve delil ile kesin olarak
bilme, tan›ma, kabul etme; aksi
mümkün olmayan aç›k, kesin ve
sa¤lam bilgi.
iskân:
yerlefltirme, yurtland›rma
ispat:
delil ve flahit göstererek
do¤ruyu ortaya koyma, do¤ruyu
delillerle gösterme
kat’î:
kesip atan, flüpheye ve te-
reddüde mahal b›rakmayan, ke-
sin, flüphesiz
kelâmullah:
Allah’›n kelâm›,
Kur’ân-› Kerîm.
kumandan:
komutan.
lisan:
dil, anlaflma amac›yla kulla-
n›lan sesli iflaretler sistemi
madem:
çünkü, için, de¤il mi ki,
...den dolay›, böyle ise, hele.
menzil:
yer, dünya, ev
mertebe:
derece, basamak
muallim:
ders veren, ö¤reten, ta-
lim eden, hoca, ö¤retici, ö¤ret-
men.
mu’cizat:
mu’cizeler, Allah tara-
f›ndan verilip, yaln›z peygamber-
lerin gösterebilecekleri büyük
harika ifller.
Muhammed-i Arabî:
Araplar›n
içinden ç›kan Peygamberimiz
Muhammed (a.s.m.).
690 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
mutab›k:
uygun.
mükemmel:
kemale erdiril-
mifl, kemal bulmufl, kâmil, ta-
mamlanm›fl, noksans›z, tam,
eksiksiz
niflane-i tasdik:
do¤rulu¤u-
nu, kabul edilirli¤ini gösteren
alâmet, belirti.
rehber:
yol gösteren, k›lavuz,
delil
Resulullah:
Allah’›n Resulü;
Allah’›n gönderdi¤i peygam-
ber; Hz. Muhammed (a.s.m.).
ruhanî:
gözle görülmeyen,
cismi olmayan, elle tutulama-
yan varl›klar
sual:
soru
tarz:
biçim, flekil, suret
tayin:
vazifeye gönderme, bir
ifle yerlefltirme, atama
tefrifl:
serme, yayma, döfle-
me
tekemmül:
olgunlaflma, ke-
mâle do¤ru gitme, kemale er-
me, mükemmelleflme.
terakki:
ilerleme, yükselme.
tevatür:
bir hadis-i flerif’in,
yalan söylemelerini akl›n ka-
bullenemeyece¤i kadar say›
ve sa¤laml›ktaki bir topluluk
taraf›ndan aktar›lmas›, riva-
yet edilmesi.
tezyin:
süsleme, ziynetlendir-
me
ubudiyet:
kulluk, kölelik, ita-
at, ba¤l›l›k, samimiyet
üstat:
ö¤retici; muallim, ö¤-
retmen, usta, sanatkâr
vücut:
var olma, var olufl, var-
l›k
zaman-› Âdem:
Hz. Âdem za-
man›, insanl›¤›n ilk devresi.
1...,680,681,682,683,684,685,686,687,688,689 691,692,693,694,695,696,697,698,699,700,...1390
Powered by FlippingBook