Hem, madem gözümüzle görüyoruz ve aklmzla anl-
yoruz ki:
nsan, flu kâinat a¤acnn en son ve en cemi-
yetli meyvesi; ve hakikat-i Muhammediye Aleyhissalâ-
tü Vesselâm cihetiyle çekirdek-i aslîsi; ve kâinat
Kurânnn ayet-i kübras; ve sm-i Azam taflyan Aye-
tel-Kürsîsi; ve kâinat saraynn en mükerrem misafiri;
ve o saraydaki sair sekenelerde tasarrufa mezun en fa-
al memuru; ve kâinat flehrinin zemin mahallesinin bah-
çesinde ve tarlasnda varidat ve sarfiyat ve zer ve ekil-
mesine nezarete memur ve yüzer fenler ve binler sanat-
larla teçhiz edilmifl en gürültülü ve mesuliyetli nazr; ve
kâinat ülkesinin arz memleketinde Padiflah- Ezel ve Ebe-
din gayet dikkat altnda bir müfettifli ve bir nevî halife-i
arz; ve cüzî ve küllî bütün harekât kaydedilen bir mu-
tasarrf; ve semavat ve arz ve cibalin kaldrmasndan
çekindikleri emanet-i kübray omuzuna alan ve önüne iki
acip yol açlan, birinci yolda zîhayatn en bedbaht ve
ikinci yolda en bahtiyar; çok genifl bir ubudiyetle mü-
kellef bir abd-i küllî; ve Kâinat Sultannn sm-i Azam-
na mazhar ve bütün esmasna en cami bir âyinesi; ve hi-
tabat- Sübhaniyesine ve konuflmalarna en anlayfll bir
muhatab- hass; ve kâinatn zîhayatlar içinde en ziyade
ihtiyaçls; ve hadsiz fakryla ve acziyle beraber, hadsiz
maksatlar ve arzular ve nihayetsiz düflmanlar ve onu in-
citen zararl fleyleri bulunan bir bîçare zîhayat; ve istidat-
ça en zengini; ve lezzet-i hayat cihetinde en müteellimi
ve lezzetleri dehfletli elemlerle âlûde; ve bekaya en ziya-
de müfltak ve muhtaç ve en çok lâyk ve müstehak; ve
TARHÇE- HAYATI
| 687
D
ENZL
H
AYATI
harekât:
hareketler.
sm-i Âzam:
Cenab- Hakkn bin
bir isminden en büyük ve mana-
ca di¤er isimleri kuflatmfl olan.
istidat:
kabiliyet, yetenek
kâinat:
yaratlmfl olan fleylerin
tamam, bütün âlemler, varlklar
lezzet-i hayat:
hayatn zevk ve
lezzetleri.
mazhar:
bir fleyin çkt¤ yer, zu-
hur etti¤i, göründü¤ü yer
memleket:
bir devletin topra¤,
ülke, yurt, vatan, diyar
mesuliyet:
mesul olma hâli,
mesullük, sorumluluk, yapt¤ ifl
ve hareketten hesap vermeye
mecbur olufl.
mezun:
izin almfl, izinli, ruhsatl
muhatab- hâss:
özel muhatap.
muhtâc:
ihtiyac olan, kendisine
bir fley lâzm olan, ihtiyaç içinde
bulunan, bir eksi¤i olup onu ta-
mamlamak isteyen
mutasarrf:
tasarruf eden, tasar-
ruf sahibi olan, kendinde kullan-
ma hakk ve salahiyeti bulunan,
her fleyin sahibi olan, mâlik
müfettifl:
teftiflçi; bir iflin düzenli,
kanun ve kaidelere uygun olarak
yürütülüp yürütülmedi¤ini ince-
lemekle vazifeli memur.
mükellef:
bir fleyi yapmaya, bir
fleyi ödemeye mecbur olan, vazi-
feli, muvazzaf
mükerrem:
ikram edilmifl, sayg
gösterilmifl
müstahak:
istihkak olan, hak ka-
zanmfl, lâyk
müfltak:
ifltiyakl, arzulu.
müteellim:
elemli, kederli, hü-
zünlü, içi szlayan
nazr:
nezaret eden, bakan, göze-
ten
nezaret:
gözetme, gözden geçir-
me, yoklama, muayene, kontrol
saadet-i ebediye:
zevalsiz, sonu
olmayan mutluluk, sonsuz mut-
luluk.
sair:
di¤er, öteki, baflka.
sarfiyat:
sarflar, sarf olunan fley-
ler, harcamalar, masraf etmeler,
giderler
sekene:
sakin olanlar, ikamet
edenler, bir yerde oturanlar, otu-
ranlar.
semavat:
semalar, gökler
tasarruf:
kullanma hakk
teçhîz:
cihazlama, lüzumlu fleyle-
ri tamamlama, donatma, hazrla-
ma
ubudiyet:
kulluk, kölelik, itaat,
ba¤llk, samimiyet
varidat:
gelirler
zemin:
yeryüzü
zer:
tohum ekme, tohum saçma
zîhayat:
hayat sahibi.
ziyade:
çok, fazla, artk
abd-i küllî:
bütün yaratlmfl-
larn ibadet ve tesbihatlarn
kendi flahsnda temsil edebi-
len kul.
acip:
tuhaf, hayret veren,
hayrette brakan, flafllacak
fley.
acz:
zayflk, güçsüzlük
âlûde:
bulaflmfl, bulaflk.
arz:
yer, dünya
arzu:
bir fleye karfl duyulan
istek, heves
ayet-i kübra:
en büyük ayet,
en büyük delil.
âyine:
ayna, mirat
bedbaht:
zavall, bahtsz.
beka:
bâkîlik, ebedîlik, sonu
olmama, bulundu¤u hâlde
kalma
cemiyetli:
birçok fleyi bir ara-
da bulunduran, pek çok özel-
likleri içine alan, pek çok fley-
le alâkal bulunan; kapsaml,
genifl, derli toplu.
cibal:
da¤lar.
çekirdek-i aslî:
asl çekirdek,
öz; kâinatn özü, aslî çekirde-
¤i.
elem:
dert, üzüntü, kayg, ta-
sa
emanet-i kübra:
büyük ema-
net, en büyük emanet.
esmâ:
adlar, isimler.
faal:
çalflkan, gayretli, hama-
rat
fakr:
fakirlik, yoksulluk, muh-
taçlk, zü¤ürtlük
gayet:
çok, fazla, son derece
hakikat- Muhammediye:
Hz
Peygamberin manevî flahsi-
yeti, slâmiyetin asl ve esas.
halife-i arz:
arzn halifesi