sizin okudu¤unuz fenn-i hikmetü’l-eflya ve mektepte bil-
fiil mübafleret etti¤iniz fenn-i k›raat ve fenn-i kitabet,
genifl mikyaslar›yla ve dürbün gözleriyle bu kitab-› kâi-
nat›n Nakkafl›n›, Kâtibini hadsiz kemalât›yla tan›tt›r›r,
1
o
ôn
Ñ`r
c
n
G *n
G
cümlesiyle bildirir,
2
*G n
¿
Én
ër
Ñ°o
S
takdisiyle tarif
eder,
3
! o
ór
ªn
ër
dn
G
senalar›yla sevdirir.
‹flte bu fenlere k›yasen, yüzer fünundan her bir fen,
genifl mikyas›yla ve hususî aynas›yla ve dürbünlü gözüy-
le ve ibretli nazar›yla, bu kâinat›n Hâl›k-› Zülcelâl’ini es-
mas›yla bildirir; s›fât›n›, kemalât›n› tan›tt›r›r. ‹flte, bu
muhteflem ve parlak bir bürhan-› vahdaniyet olan mez-
kûr hücceti ders vermek içindir ki, Kur’ân-› Mu’cizü’l-Be-
yan, çok tekrar ile, en ziyade
4
¢n
Vr
Qn
’r
G n
h p
äGn
ƒ'
ª°s
ùdG n
?n
?n
N
ve
5
¢p
Vr
Qn
’r
Gn
h p
äGn
ƒ'
ªs
°ùdG t
Ün
Q
ayetleriyle Hâl›k›m›z› bize
tan›tt›r›yor, diye o mektepli gençlere dedim. Onlar dahi
tamam›yla kabul edip tasdik ederek, “Hadsiz flükür olsun
Rabbimize ki, tam kudsî ve ayn-› hakikat bir ders ald›k.
Allah senden raz› olsun” dediler.
Ben de dedim:
‹nsan binler çeflit elemler ile müteellim ve binler nevi
lezzetler ile mütelezziz olacak bir zîhayat makine ve ga-
yet derece acziyle beraber hadsiz maddî, manevî düfl-
manlar› ve nihayetsiz fakr›yla beraber hadsiz zahirî ve
bât›nî ihtiyaçlar› bulunan ve mütemadiyen zeval ve firak
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 671
D
EN‹ZL‹
H
AYATI
ilmi.
fenn-i kitabet:
çeflitli yaz› usul ve
flekillerini ö¤reten ilim.
fünun:
fenler.
Hâl›k:
yoktan yaratan, her fleyi
yoktan var eden, yarat›c›; Allah.
Hâl›k-› Zülcelâl:
Sonsuz büyüklük
sahibi yarat›c›, Allah.
hamd:
teflekkür, flükran.
hüccet:
delil, ispat, burhan; bir id-
diân›n do¤rulu¤unu ispat için
gösterilen vesika, senet
kemalât:
faziletler, iyilikler, ke-
maller, olgunluklar.
kitab-› kâinat:
kâinat kitab›.
kudsî:
mukaddes, kutlu, muaz-
zez, aziz
Kur’ân-› Mu’cizü’l-Beyan:
aç›kla-
malar›yla ak›llar› benzerini yap-
maktan âciz b›rakan Kur’ân-› Ke-
rîm; beyan› befler takatinin hari-
cinde olan Kur’ân-› Kerîm.
merhamet:
ac›mak, flefkat gös-
termek, korumak, iyilik etmek,
bîçarelere yard›mda bulunmak,
esirgemek.
mikyas:
nispet, derece, ölçü
mübafleret:
bir ifle bafllama, girifl-
me, tutuflma, bulaflma, temas.
münezzeh:
ar›nm›fl, temiz, ar›,
pak, tenzih edilmifl, uzak, berî.
müteellim:
elemli, kederli, hü-
zünlü, içi s›zlayan
mütelezziz:
lezzet alan, tat hisse-
den, hazzeden, hofllanan.
mütemadiyen:
sürekli olarak,
devaml› olarak, aral›ks›z flekilde,
muttas›l, devaml›.
noksan:
eksiklik, azl›k, tam olma-
y›fl
Rab:
besleyen, yetifltiren, verdi¤i
nimetlerle mahlûkat› ›slah ve ter-
biye eden Allah
rahmet:
ac›ma, merhamet etme,
esirgeme, ba¤›fllama, flefkat gös-
terme
raz›:
r›za gösteren, kabul eden,
boyun e¤en, muvafakat eden,
hoflnut olan.
senâ:
överek bahsetme, övme,
övüfl, medih
flükür:
görülen bir iyili¤e karfl›l›k
hoflnutluk, memnunluk ve min-
nettarl›k ifade etme.
takdis:
Allah’›n hamde ve övül-
meye lây›k oldu¤unu bildirme,
Allah’› her türlü kusur ve noksan-
l›klardan tenzih etme
tarif:
etraf›yla anlatma, anlat›lma,
etraf›yla bildirme, bildirilme
zahirî:
görünen, görünürdeki, gö-
rünüflteki
zeval:
ölme, ölüm.
zîhayat:
hayat sahibi.
ayn-› hakikat:
hakikat›n asl›,
gerçe¤in tâ kendisi.
bât›nî:
içe ait, dahilî, görün-
meyen, gizli
bilfiil:
fiilen, bizzat kendi ça-
l›flmas› ile yaparak, uygula-
mada.
bürhan-› vahdaniyet:
Al-
lah’›n tek, bir oldu¤unun deli-
li, ispat›.
ebed:
sonu olmayan gelecek
zaman, sonsuzluk, daimîlik.
elem:
dert, üzüntü, kayg›, ta-
sa
esmâ:
adlar, isimler.
ezel:
bafllang›c› olmayan geç-
mifl zaman, öncesizlik, ebedin
z›dd›.
fakr:
fakirlik, yoksulluk, muh-
taçl›k, zü¤ürtlük
fenn-i k›raat:
okuma bilgisi,
1.
Allah en büyüktür, en yücedir.
2.
Allah, zat›nda, s›fatlar›nda ve fiillerinde bütün kusur ve noksanl›klardan münezzehtir.
3.
Rahmet ve merhameti sonsuz olan Allah'a ezelden ebede kadar hamd olsun.
4.
Gökleri ve yeri yaratan [Allah't›r]. (A'raf Suresi: 54; En'am Suresi: 1, 73.)
5.
Göklerin ve yerin Rabbi [Allah't›r]. (Ra'd Suresi: 16; ‹sra Suresi: 102; Kehf Suresi: 14.)