Tarihçe-i Hayat - page 733

Beflinci fiua›n yine k›smen verdi¤i haberler tezahür
ediyor.
Said Nursî
„@ò
Aziz, s›dd›k kardefllerim,
Hem bunu kat’iyen ilân ediyorum ki: Risale-i Nur,
Kur’ân’›n mal›d›r. Benim ne haddim var ki, sahip olay›m,
tâ ki kusurlar›m ona sirayet etsin. Belki o Nurun kusurlu
bir hadimi ve o elmas mücevherat dükkân›n›n bir dellâl›-
y›m. Benim karma kar›fl›k vaziyetim ona sirayet edemez,
ona dokunamaz. Zaten Risale-i Nur’un bize verdi¤i ders
de, hakikat-i ihlâs ve terk-i enaniyet ve daima kendini ku-
surlu bilmek ve hodfüruflluk etmemektir. Kendimizi de¤il,
Risale-i Nur’un flahs-› manevîsini ehl-i imana gösteriyo-
ruz. Bizler, kusurumuzu görene ve bize bildirene —fakat
hakikat olmak flart›yla— minnettar oluyoruz, “Allah raz›
olsun” deriz. Boynumuzda bir akrep bulunsa, ›s›rmadan
at›lsa, nas›l memnun oluruz; kusurumuzu —fakat garaz
ve inat olmamak flart›yla ve bid’alara ve dalâlete yard›m
etmemek kayd› ile— kabul edip minnettar oluyoruz.
„@ò
Aziz kardefllerim,
Müdafaat›mda onlara cevaben demifltim ki:
Onlar bana ait de¤il ve o kerametlere sahip olmak be-
nim haddim de¤il. Belki Kur’ân’›n mu’cize-i maneviyesi-
nin tereflfluhat› ve lem’alar›d›r ki, hakiki bir tefsiri olan
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 733
E
M‹RDA/
H
AYATI
raz›:
r›za gösteren, hoflnut olan.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
s›dd›k:
çok do¤ru, dürüst, hakk›
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
sirayet:
birinden di¤erine geçme,
bulaflma.
flahs-› manevî:
manevî flah›s,
belli bir kifli olmay›p bir cemaatte
meydana gelen manevî flah›s.
tefsir:
Kur’ân’›n mana bak›m›n-
dan izah›, aç›klamas›.
tereflfluhat:
damlamalar, s›z›nt›-
lar.
terk-i enaniyet:
benlik ve enani-
yetten vazgeçme.
tezahür:
görünme, belirme, orta-
ya ç›kma.
vaziyet:
durum.
Aziz:
izzetli, muhterem, say-
g›n.
bid’a:
dinin asl›na uymayan
adet ve uygulamalar.
cevaben:
cevap olarak, karfl›-
l›k fleklinde.
dalâlet:
iman ve ‹slamiyetten
ayr›lmak, azmak.
dellâl:
ilân eden, bir haberi
duyurmak için yüksek sesle
ba¤›rarak dolaflan kimse.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
elmas:
çok k›ymetli bir mü-
cevher.
garaz:
kötü kas›t, düflmanca
niyet, kin.
hadim:
hademe, hizmetçi.
hakikat:
gerçek, do¤ru.
hakikat-› ihlâs:
ihlâs›n gerçe-
¤i, asl›.
hakikî:
gerçek.
hodfürufl:
kendini be¤endir-
meye çal›flan, övünen.
ilân:
yayma, duyurma, bildir-
me.
kat’iyen:
kat’î olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
keramet:
ermiflçesine yap›-
lan ifl, hareket veya söylenen
söz, fikir.
k›smen:
k›smî olarak, bir k›-
s›m.
kusur:
eksiklik, noksan, özür.
lem’a:
par›lt›.
minnettar:
bir iyili¤e karfl› te-
flekkür duygusu içinde olan.
mu’cize-i manevîye:
manevî
mu’cize.
mücevherat:
mücevherler.
Müdafaat:
müdafaalar, sa-
vunmalar.
1...,723,724,725,726,727,728,729,730,731,732 734,735,736,737,738,739,740,741,742,743,...1390
Powered by FlippingBook