Beflinci fiuan yine ksmen verdi¤i haberler tezahür
ediyor.
Said Nursî
@ò
Aziz, sddk kardefllerim,
Hem bunu katiyen ilân ediyorum ki: Risale-i Nur,
Kurânn maldr. Benim ne haddim var ki, sahip olaym,
tâ ki kusurlarm ona sirayet etsin. Belki o Nurun kusurlu
bir hadimi ve o elmas mücevherat dükkânnn bir dellâl-
ym. Benim karma karflk vaziyetim ona sirayet edemez,
ona dokunamaz. Zaten Risale-i Nurun bize verdi¤i ders
de, hakikat-i ihlâs ve terk-i enaniyet ve daima kendini ku-
surlu bilmek ve hodfüruflluk etmemektir. Kendimizi de¤il,
Risale-i Nurun flahs- manevîsini ehl-i imana gösteriyo-
ruz. Bizler, kusurumuzu görene ve bize bildirene fakat
hakikat olmak flartyla minnettar oluyoruz, Allah raz
olsun deriz. Boynumuzda bir akrep bulunsa, srmadan
atlsa, nasl memnun oluruz; kusurumuzu fakat garaz
ve inat olmamak flartyla ve bidalara ve dalâlete yardm
etmemek kayd ile kabul edip minnettar oluyoruz.
@ò
Aziz kardefllerim,
Müdafaatmda onlara cevaben demifltim ki:
Onlar bana ait de¤il ve o kerametlere sahip olmak be-
nim haddim de¤il. Belki Kurânn mucize-i maneviyesi-
nin tereflfluhat ve lemalardr ki, hakiki bir tefsiri olan
TARHÇE- HAYATI
| 733
E
MRDA/
H
AYATI
raz:
rza gösteren, hoflnut olan.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursînin eserlerinin
ad.
sddk:
çok do¤ru, dürüst, hakk
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
sirayet:
birinden di¤erine geçme,
bulaflma.
flahs- manevî:
manevî flahs,
belli bir kifli olmayp bir cemaatte
meydana gelen manevî flahs.
tefsir:
Kurânn mana bakmn-
dan izah, açklamas.
tereflfluhat:
damlamalar, sznt-
lar.
terk-i enaniyet:
benlik ve enani-
yetten vazgeçme.
tezahür:
görünme, belirme, orta-
ya çkma.
vaziyet:
durum.
Aziz:
izzetli, muhterem, say-
gn.
bida:
dinin aslna uymayan
adet ve uygulamalar.
cevaben:
cevap olarak, karfl-
lk fleklinde.
dalâlet:
iman ve slamiyetten
ayrlmak, azmak.
dellâl:
ilân eden, bir haberi
duyurmak için yüksek sesle
ba¤rarak dolaflan kimse.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
elmas:
çok kymetli bir mü-
cevher.
garaz:
kötü kast, düflmanca
niyet, kin.
hadim:
hademe, hizmetçi.
hakikat:
gerçek, do¤ru.
hakikat- ihlâs:
ihlâsn gerçe-
¤i, asl.
hakikî:
gerçek.
hodfürufl:
kendini be¤endir-
meye çalflan, övünen.
ilân:
yayma, duyurma, bildir-
me.
katiyen:
katî olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
keramet:
ermiflçesine yap-
lan ifl, hareket veya söylenen
söz, fikir.
ksmen:
ksmî olarak, bir k-
sm.
kusur:
eksiklik, noksan, özür.
lema:
parlt.
minnettar:
bir iyili¤e karfl te-
flekkür duygusu içinde olan.
mucize-i manevîye:
manevî
mucize.
mücevherat:
mücevherler.
Müdafaat:
müdafaalar, sa-
vunmalar.