hissettim, müteessir ve müteellim oldum. Sonra senin gi-
bi ehl-i tahkik bir âlimin Risale-i Nura oraca ehemmiyet-
li bir hizmete vesile olacak Sabri oraya gelmesi, ikinizden
büyük bir hizmet-i Nuriye beklerken, bilakis üç cihetle
Nura zarar geldi¤ini hissettim ve gördüm. Acaba neden
bu zarar olmufl? diye, düflünürken, iki-üç gün sonra ha-
ber aldm ki, Sabri manasz ve lüzumsuz seninle müna-
kafla etmifl, sen de hiddete gelmiflsin. Eyvah! dedim.
Yâ Rab! Erzurumdan imdâdma yetiflen bu iki zatn
münakaflasn musalâhaya tebdil et diye dua ettim. Ri-
sale-i Nurun hlâs Lemalarnda denildi¤i gibi, fiimdi,
ehl-i iman, de¤il Müslüman kardeflleriyle, belki Hristiya-
nn dindar ruhanîleriyle ittifak etmek ve medar- ihtilâf
meseleleri nazara almamak, niza etmemek gerektir.
Çünkü, küfr-i mutlak hücum ediyor. Senin, hamiyet-i di-
niyen ve tecrübe-i ilmiyen ve Nurlara karfl alâkan sebe-
biyle senden rica ediyorum ki, Sabri ile geçen maceray
unutmaya çalfl ve onu da affet ve helâl et. Çünkü, o ken-
di kafasyla konuflmamfl; eskiden beri hocalardan iflitti¤i
fleyleri, lüzumsuz münakafla ile söylemifl. Bilirsin ki, bü-
yük bir hasene ve iyilik, çok günahlara kefaret olur.
Evet, o hemflehrimiz Sabri, hakikaten Nura ve Nur va-
stasyla imana öyle bir hizmet eylemifl ki, bin hatasn af-
fettirir. Sizin alicenapl¤nzdan, o Nur hizmetleri hatr
için, dost bir hemflehri ve Nur hizmetinde bir arkadafl
nazaryla bakmalsnz.
Sahabelerin bir ksm, o harplerde, adalet-i izafiye ve
nisbiye ve ruhsat- fleriyeyi düflünüp tâbi olarak,
adalet-i izafiye:
izafî adalet, yere
flartlara ve di¤er durumlara göre
olan göreceli adalet, toplumun
selâmeti için ferdin rzasyla cüzî
hukukun feda edilmesini ön gö-
rebilen adalet anlayfl.
adalet-i nisbiye:
tam ve eksiksiz
adaletin uygulamas mümkün ol-
mad¤nda daha az zararl olann
tercih edildi¤i göreceli adalet.
alâka:
ilgi, iliflki. ba¤.
âlicenap:
cömert, iyilik sahibi,
yüksek ahlâkl.
âlim:
ilim ile u¤raflan, ilim adam.
bilakis:
aksine, tersine.
cihet:
yön.
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
dua:
Allaha yalvarma, niyaz.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri.
ehl-i tahkik:
gerçe¤i arafltranlar,
gerçe¤in peflinden gidenler.
Eyvah:
Yazk, heyhat!.
hakikaten:
hakikat olarak, do¤-
rusu, gerçekten.
hamiyet-i diniye:
dini korumak
ve yüceltmek maksadyla çalfl-
ma.
harp:
savafl.
hasene:
hayrl amel, Allah rzas-
na uygun ifl.
helâl:
din bakmndan günah ol-
mayan fley.
hemflehri:
ayn flehirli, ayn
memleketli.
hiddet:
öfke, kzgnlk.
hizmet-i Nuriye:
Nur hizmeti, Ri-
sale-i Nur için çalflma.
hücum:
saldrma.
iman:
inanç, itikat.
imdat:
yardm.
ittifak:
fikir birli¤i, söz birli¤i.
768 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
MRDA/
H
AYATI
kefaret:
kendisi ile ifllenen bir
günahn giderilmesi.
küfr-i mutlak:
mutlak küfür,
hiç bir imanî hükmü, delili ka-
bul etmeme, kesin ve tam bir
inkâr.
medar- ihtilâf:
anlaflmazlk,
uyuflmazlk sebebi; karflklk,
ikilik vesilesi.
mesele:
önemli konu.
münakafla:
tartflma.
musalâha:
barflma, anlaflma,
sulh.
müteellim:
acl, a¤rl, ac du-
yan.
müteessir:
teessüre kaplan,
hüzünlü, kederli, mahzun.
nazar:
bakfl, dikkat.
niza:
anlaflmazlk, ihtilâf.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
ruhanî:
manevî âlem, ruhlar
âlemine mensup, ruhlar âle-
mine ait.
ruhsat- fleriye:
fleriatn ruh-
sat, slâmiyetin izin vermesi.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz.
Muhammedin mübarek yü-
zünü görmekle flereflenen ve
onun sohbetlerine katlan
mümin kimse.
tâbi:
bir fleye uyan.
tebdil:
de¤ifltirme, dönüfltür-
me.
tecrübe-i ilmiye:
ilmin ka-
zandrd¤ tecrübe, ilmî dene-
yim.
vasta:
araclk.
vesile:
arac, vasta.
ya Rab:
Ey Allah!.
zat:
kifli, flahs