flerefli merhum ordularna ve milyonlarla flehidlerine ve
milletine büyük bir muhalefet ve ervâhna bir manevî
azap ve flerefsizlik olmakla beraber; o üç-dört inklâpç
adamn pek az hisseleri bulunan ve millet ve ordunun
kuvvet ve himmetiyle vücud bulan haseneleri o üç-dört
adama verilse, o üç-dört milyon iyilikler, üç-dört hasene-
ye inhisar edip küçülür, hiçe iner; daha dehfletli kusurla-
ra kefaret olamaz.
Sâlisen:
Size karfl elbette çok cihetlerde dâhilî ve ha-
ricî muarzlar var. E¤er bu muârzlarnz, hakaik- imani-
ye namna çksayd, birden sizi ma¤lûp ederdi. Çünkü,
bu milletin yüzde doksan bin seneden beri anane-i slâ-
miye ile ruh ve kalble ba¤lanmfl. Zahiren muhalif-i ftra-
tndaki emre itaat cihetiyle serfüru etse de, kalben ba¤-
lanmaz.
Hem, bir Müslüman, baflka milletler gibi de¤il. E¤er
dinini braksa anarflist olur, hiçbir kayt altnda kalamaz;
istibdad- mutlaktan, rüflvet-i mutlakadan baflka hiçbir
terbiye ve tedbirle idare edilmez. Bu hakikatin çok hüc-
cetleri, çok misalleri var. Ksa kesip, sizin zekâvetinize
havale ediyorum.
Bu asrn, Kurâna fliddet-i ihtiyacn hissetmekte, s-
veç, Norveç, Finlandiyadan geri kalmamak size
elzemdir; belki onlara ve onlar gibilere rehber olmak va-
zifenizdir. Siz, flimdiye kadar gelen inklâp kusurlarn üç-
dört adamlara verip, flimdiye kadar umumî harp ve sair
inklâplarn icbaryla yaplan tahribatlar hususan
anane-i slâmiye:
slâmî gele-
nek.
anarflist:
hiçbir düzen ve otorite
tanmayan, karflklk ve bozgun-
culuktan yana olan, ondan fayda
uman kimse.
asr:
yüzyl.
azap:
eziyet, iflkence; büyük s-
knt, fliddetli ac.
cihet:
yön.
dâhilî:
içe ait, içe dönük, iç ile il-
gili.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
elzem:
daha (en, pek) lâzm, lü-
zumlu, gerekli.
ervah:
ruhlar, canlar, hayatn
cevherleri.
ftrat:
yaratlfl, tabiat, mizaç, huy.
hakaik- imaniye:
imana ait ha-
kikatler, imanî gerçekler.
hakikat:
gerçek, esas.
harici:
dfla ait, dflla ilgili.
harp:
savafl.
hasene:
hayrl amel, Allah rzas-
na uygun ifl.
havale:
bir fleyi baflkasnn üstü-
ne brakma.
himmet:
çalflma, çabalama, gay-
ret gösterme.
hisse:
pay, nasip.
hüccet:
delil.
hususan:
bilhassa, özellikle.
icbar:
zorlama, zorla ve iste¤i d-
flnda yaptrma.
inhisar:
yalnz bir fleye ait klma,
tekelleflme.
inklâp:
de¤iflme, dönüflüm, kök-
lü de¤iflme.
istibdat- mutlak:
hiç bir hak ve
hürriyeti tanmayan tam bask,
tam diktatörlük.
itaat:
boyun e¤me, uyma, alnan
emre göre hareket etme.
kalben:
kalp ile, kalpten; içten ve
samimî olarak.
kefaret:
kendisi ile ifllenen bir gü-
nahn giderilmesi.
ma¤lûp:
yenilme, kendisine galip
gelinmifl.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
774 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
MRDA/
H
AYATI
mayan.
merhum:
rahmete kavufl-
mufl, ölmüfl, ölü.
misal:
örnek.
muarz:
muhalefet eden, kar-
fl çkan, muhalif.
muhalefet:
ztlk, aykrlk,
ayrlk.
muhalif:
zt, karflt, aykr.
nam:
ad.
ruh:
dirilik kayna¤, hayatn
temeli ve sebebi olan manevî
varlk.
rüflvet-i mutlaka:
kaytsz
flartsz rüflvet, çkar gözet-
meksizin hiç bir ifl yapmama,
tam rüflvet.
Salisen:
üçüncü olarak.
flehit:
Allahn ve yüce dininin
adn yüceltme u¤runda can-
n feda ederek savaflta vuru-
lup ölen Müslüman.
fleref:
manevî büyüklük, yü-
celik, onur.
serfüru:
bafl e¤me, söz dinle-
me, itaat.
fliddet-i ihtiyaç:
ihtiyacn,
muhtaç olmann fliddeti, ihti-
yacn çok fazla olmas.
tahribat:
tahripler, ykp boz-
malar.
tedbir:
idare etme; önlem,
çare.
terbiye:
e¤itim; iyi ahlâk, say-
g ve edep ö¤renme.
umumî:
herkesle ilgili, genel.
vazife:
görev.
vücut:
var olma, varlk.
Zahiren:
görünüflte.
zekâvet:
zekilik; çabuk anla-
ma, kavrama kabiliyeti