memur bana selâm etse, haber aldklar vakitte de¤ifltir-
dikleri için, casusluktan baflka hiçbir memur bana u¤ra-
mad¤n ve komflularmn da bazlar korkularndan hiç
selâm etmediklerini gördü¤üm hâlde, inayet ve hfz- lâ-
hî bana bir sabr ve tahammül verdi. Emsalsiz bu iflken-
ce ve bu tazyik, beni onlara dehalete mecbur etmedi.
...................
Üçüncüsü:
ki sene, iki mahkeme, ellerinde tetkik
edilen bütün Risale-i Nur eczalarnda kanunca bir vesile
bulamayp
(HAfiYE)
bizi ve Risale-i Nuru beraat ettirdikten
sonra, zndka komitesi, münafk baz memurlar vesile
ederek, merkez-i hükûmette resmî bir plân çevirip beni
bütün bütün hilâf- kanun olarak bütün dostlarmdan ve
talebelerimden tecrit ve shhat ve hayatm noktasnda en
fena bir yerde, beni nefyetmek nam altnda, haps-i
münferit ve tecrid-i mutlak manasnda beni Emirda¤na
gönderdiler. fiimdi tahakkuk etmifl ki, iki maksatla bu
muameleyi yapyorlar:
Birisi
: Eskiden beri ihaneti kabul etmedi¤imden, beni
o surette hiddete getirip bir mesele çkararak mahvma
HAfiYE:
Ya hiçbir cihetle hiçbir kanun, hattâ onlarn bâz keyfî kanun-
lar bize ve Risâle-i Nura iliflmiyorlar; veyahut flimdiki bâz kanunlar ilifl-
ti¤i halde, koca adliyeler ve üç büyük mahkemeler, istikbâlde gelecek flid-
detli nefret ve lânetten çekinmek için, Nurun ve bizim mahkûmiyetimize
cesaret edemeyip, ittifakla umumuzun berâetine ve bütün Risâle-i Nurun
iâdesine karar verdiler. Da¤ gibi kuvvetli adliyeler çekindi¤i halde, muvak-
kat bir makamda olan gaddar flahsiyetlerin bu zulmü yapmalar, elbette
semâvât ve arz kzdryor; daha hiddetime lüzûm kalmyor.
beraat:
temize çkma, suçsuz ol-
du¤u anlafllma.
dehalet:
girme, birinin himaye ve
merhametine s¤nma.
ecza:
cüzler, parçalar, ksmlar.
Emsalsiz:
benzersiz.
haps-i münferit:
tek baflna olan
hapis.
hafliye:
dipnot.
hiddet:
öfke, kzgnlk.
hfz- lâhî:
Allahn korumas.
hilâf- kanun:
kanuna ters, ka-
nun dfl.
ihanet:
hainlik, kötülük etme, ar-
kadan vurma.
inayet:
yardm, ihsan, lütuf.
iflkence:
bir kimseye verilen
maddî-manevî sknt, eziyet.
komite:
kötü bir maksat için top-
lanmfl topluluk, cemiyet.
mahv:
periflan etme, harap etme.
maksat:
gaye.
merkez-i hükümet:
hükümet
merkezi, ülkeyi idare merkezi.
778 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
MRDA/
H
AYATI
mesele:
önemli konu.
muamele:
davranma, davra-
nfl.
münafk:
nifak sokan, arabo-
zucu; kalbinde küfrü gizledi¤i
hâlde Müslüman görünen.
nam:
ad.
nefy:
sürgün etme, cezalan-
drarak baflka bir yerde ika-
met etmeye mecbur etme.
resmî:
devlet adna olan.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
sabr:
dayanma, katlanma,
zorluklara dayanma gücü.
selâm:
selâm, esenleme; Al-
lahn rzasn kazanmak için
müminlerin birbirine etti¤i
selâmünaleyküm fleklindeki
dua.
shhat:
sa¤lk, esenlik.
suret:
biçim, flekil, tarz.
tahakkuk:
gerçekleflme, ke-
sinleflme.
tahammül:
zora dayanma,
kötü ve güç durumlara karfl
koyabilme, katlanma.
talebe:
ö¤renci.
tazyik:
zorlama, bask, sknt
verme.
tecrid-i mutlak:
hiç kimseyle
görüflememek, tam bir yal-
nzlk.
tecrit:
bir kiflinin baflka bir in-
san veya nesneyle olan iliflki-
sini kesme.
tetkik:
dikkatle arafltrma, in-
celeme.
vesile:
bahane, sebep.
zndka:
dinsizlik, inançszlk.