anane-i diniye hakknda tamire çalflsanz, hem size
istikbalde çok büyük bir fleref ve ahirette büyük kusurat-
larnza kefaret olup, hem vatan ve millet hakknda men-
faatli hizmet ederek milliyetperver, hamiyetperver nâm-
na müstehak olursunuz.
Rabian:
Madem ölüm öldürülmüyor ve kabir kaps
kapanmyor; ve madem siz de herkes gibi kabre kofluyor-
sunuz; ve madem o katî ölüm ehl-i dalâlet için idam-
ebedîdir, yüz bin cemiyetçilik ve dünyaperestlik ve siya-
setçilik onu tebdil edemez; ve madem Kurân, o idam-
ebedîyi, ehl-i iman için terhis tezkeresine çevirdi¤ini gü-
nefl gibi ispat eden Risale-i Nur elinize geçmifl ve yirmi
seneden beri hiçbir feylesof, hiçbir dinsiz ona karfl çka-
myor, bilakis dikkat eden feylesoflar imana getiriyor ve
bu on iki sene zarfnda dört büyük mahkemeniz ve fey-
lesof ve ulemadan mürekkeb ehl-i vukufunuz, Risale-i
Nuru, tahsin ve tasdik ve takdir edip, iman hakkndaki
hüccetlerine itiraz edememifller ve bu millet ve vatana
hiçbir zarar olmamakla beraber, hücum eden dehfletli
cereyanlara karfl Sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i
Kurânî oldu¤una Türk milletinden, hususan mektep
görmüfl gençlerden yüz bin flahit gösterebilirim; elbette
benim size karfl bu fikrimi tam nazara almak, ehemmi-
yetli bir vazifenizdir. Siz dünyevî çok diplomatlar her za-
man dinliyorsunuz; bir parça da ahiret hesâbna konuflan
benim gibi kabir kapsnda vatandafllarn hâline a¤layan
bir bîçareyi dinlemek lâzmdr.
TARHÇE- HAYATI
| 775
E
MRDA/
H
AYATI
iman:
inanç, itikat.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
istikbal:
gelecek zaman.
itiraz:
kabul etmedi¤ini belirtip
karfl çkma.
katî:
kesin, flüpheye ve tereddü-
de mahal brakmayan.
kefaret:
kendisi ile ifllenen bir gü-
nahn giderilmesi.
kusurat:
kusurlar, noksanlklar,
eksiklikler, özürler.
madem:
...den dolay, böyle ise.
mektep:
e¤itim ve ö¤retim kuru-
luflu.
menfaat:
fayda.
milliyetperver:
milletini seven,
ulusçu, milliyetçi.
mürekkep:
den oluflmufl, -den
olma.
müstahak:
hak eden, hak etmifl.
nam:
ad.
nazar:
bakfl, dikkat.
Rabian:
dördüncü olarak.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursînin eserlerinin
ad.
sedd-i Kurânî:
Kurâna ait set,
Kurânn yklmaz seddi, kalesi.
Sedd-i Zülkarneyn:
Zülkarneynin
seddi; Zülkarneynin Yecüc ve
Mecüc kavminden korunmak is-
teyenler için yaptrd¤ çok büyük
ve sa¤lam set, kale.
fleref:
manevî büyüklük, yücelik,
onur.
tahsin:
be¤enme, güzel bulma.
takdir:
kymet verme, be¤enme.
tamir:
onarma, düzeltme.
tasdik:
do¤rulama, onaylama.
tebdil:
de¤ifltirme, dönüfltürme.
terhis:
izin verme, serbest brak-
ma, salverme.
tezkere:
belge, pusula.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim sa-
hipleri.
vazife:
görev.
zarfnda:
süresince
ahiret:
dünya hayatndan
sonra bafllayp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
anane-i diniye:
dinî gelenek
ve âdet.
bîçare:
çaresiz, zavall.
bilakis:
aksine, tersine.
cemiyetçilik:
cemiyet taraf-
tarl¤, particilik, grupçuluk.
cereyan:
akm, fikir, sanat ve-
ya siyaset hareketi.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
diplomat:
millet meseleleri
ve siyaset noktasnda söz sa-
hibi olan.
dünyaperest:
dünyaya ta-
pan, dünyaya düflkün, ta-
mahl, hrsl kimse.
dünyevî:
dünyaya ait.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; yol-
dan çkanlar, azgn ve sapkn
kimseler.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
ehl-i vukuf:
hâkimler.
feylesof:
dinsiz, sapk fikirli,
felsefe ile u¤raflan.
feylesof:
sapk fikirli, felsefe
ile u¤raflan.
hamiyetperver:
hamiyet sa-
hibi, din ve millet gibi önemli
de¤erleri seven, koruyan ve
bunlara hizmet eden.
hüccet:
delil.
hücum:
saldrma.
hususan:
bilhassa, özellikle.
idam- ebedî:
dirilmemek
üzere yok olufl, ahiret inanc
olmad¤ için ölümü ebedî
yoklu¤a gitmek olarak gör-
me.