Evvelâ:
Biz iman kurtarmak ve Kurâna hizmet için,
Mekkede olsam da buraya gelmek lâzmd. Çünkü, en
ziyade burada ihtiyaç var. Binler ruhum olsa, binler has-
talklara müptelâ olsam ve zahmetler çeksem, yine bu
milletin imanna ve saadetine hizmet için burada kalma-
ya Kurândan ald¤m dersle karar verdim ve vermifliz.
Saniyen:
Bana karfl hürmet yerine hakaret görmek
noktasn mektubunuzda beyan ediyorsunuz. Msrda,
Amerikada olsaydnz, tarihlerde hürmetle yâd edilecek-
tiniz diye yazyorsunuz.
Azîz, dikkatli kardeflim,
Biz, insanlarn hürmet ve ihtiramndan ve flahsmza
ait hüsnüzan ve ikram ve tahsinlerinden mesle¤imiz iti-
baryla cidden kaçyoruz. Hususan acip bir riyakârlk
olan flöhretperestlik ve cazibedar bir hodfüruflluk olan ta-
rihlere flaflaal geçmek ve insanlara iyi görünmek ise,
Nurun bir esas ve mesle¤i olan ihlâsa zttr ve münafidir.
Onu arzulamak de¤il, bilakis flahsmz itibaryla ondan
ürküyoruz. Yalnz Kurânn feyzinden gelen ve icaz-
manevîsinin lemaat olan ve hakikatlerinin tefsiri bulu-
nan ve tlsmlarn açan Risale-i Nurun revacn ve her-
kesin ona ihtiyacn hissetmesini ve pek yüksek kymeti-
ni herkes takdir etmesini ve onun pek zahir manevî ke-
ramatn ve iman noktasnda zndkann bütün dinsizlik-
lerini ma¤lûp ettiklerini ve edeceklerini bildirmek, gös-
termek istiyoruz ve onu rahmet-i lâhiyeden bekliyoruz.
acip:
tuhaf, hayrette brakan.
Aziz:
izzetli, muhterem, saygn.
beyan:
açklama, bildirme, izah.
bilakis:
aksine, tersine.
cazibedar:
çekici, cazibeli.
cidden:
ciddî olarak, gerçek ola-
rak.
Evvelâ:
birinci olarak, her fleyden
önce, ilk olarak.
feyiz:
bolluk, bereket, ihsan, ba-
¤fl.
hakaret:
sayg göstermeme, al-
çak görme, afla¤lama.
hakikat:
gerçek, esas.
hodfürufl:
kendini be¤endirmeye
çalflan, övünen.
hürmet:
sayg.
hüsn-i zan:
bir kimsenin veya bir
hâdisenin iyili¤i hakkndaki vicda-
nî ve iyi kanaat.
Hususan:
bilhassa, özellikle.
icaz- manevî:
manen mucize
olufl.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli baflka
bir karfllk beklemeksizin, srf Al-
lah rzas için yapma.
ihtiram:
hürmet etme, sayg gös-
terme.
ikram:
a¤rlama, sayg gösterme,
hürmet etme.
iman:
inanç, itikat.
780 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
MRDA/
H
AYATI
keramat:
kerametler, ermifl-
lerin, velîlerin ola¤an üstü
sözleri ve hâlleri.
kymet:
de¤er.
lemaat:
lemalar, parltlar,
parlayfllar.
ma¤lûp:
yenilme, kendisine
galip gelinmifl.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
meslek:
gidifl, tutulan yol, sis-
tem.
münafi:
zt, aykr.
müptelâ:
tutkun, bir fleye
düflkün ve tutulmufl olan.
rahmet-i lâhîye:
Allahn
sonsuz rahmeti, lâhî rahmet.
revaç:
ra¤bet, kymet, de¤er.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
riyakâr:
riya eden, iki yüzlü,
sahtekâr.
ruh:
dirilik kayna¤, hayatn
temeli ve sebebi olan manevî
varlk.
saadet:
mutluluk.
Saniyen:
ikinci olarak.
flaflaa:
gösterifl, debdebe.
flöhretperest:
flöhret düflkü-
nü.
tahsin:
be¤enme, güzel bul-
ma.
takdir:
kymet verme, be¤en-
me.
tefsir:
açklama, izah.
tlsm:
herkesin bilip çözeme-
di¤i gizli sr.
yâd:
anma.
zahir:
açk, görünür.
zndka:
dinsizlik, inançszlk.
ziyade:
fazla, fazlasyla