Tarihçe-i Hayat - page 789

elmas k›l›nc› alt›nda parçalanmas›yla ve gaflet ve dalale-
tin en bo¤ucu, aldat›c›, en genifl perdesi olan siyasetin
ruy-i zeminde pek çirkin, pek gaddarâne hakiki sureti
görünmesiyle ve elbette hiçbir flüphe yok ki, flimalde,
garbda, Amerika’da emareleri göründü¤üne binaen,
nev-i beflerin mâfluk-i mecazîsi olan hayat-› dünyeviyesi
böyle çirkin ve geçici olmas›ndan, f›trat-› beflerin hakiki
sevdi¤i ve arad›¤› hayat-› bâkiyeyi bütün kuvvetiyle ara-
yacak. Ve elbette, hiç flüphe yok ki, bin üç yüz altm›fl se-
nede, her as›rda üç yüz elli milyon flakirdi bulunan ve her
hükmüne ve davas›na milyonlar ehl-i hakikat tasdikle im-
za basan ve her dakikada milyonlar haf›zlar›n kalbinde
kudsiyetle bulunup, lisanlar›yla beflere ders veren ve hiç-
bir kitapta emsali bulunmayan bir tarzda befler için ha-
yat-› bâkiyeyi ve saadet-i ebediyeyi müjde verip bütün
beflerin yaralar›n› tedavi eden Kur’ân-› Mu’cizülbeyan’›n
fliddetli, kuvvetli ve tekrarl› binler âyât›yla, belki sarihan
ve iflareten, on binler defa dava edip, haber verip, sars›l-
maz kat’î delillerle, flüphe getirmez hadsiz hüccetlerle
hayat-› bâkiyeyi kat’iyetle müjde ve saadet-i ebediyeyi
ders vermesi, elbette nev-i befler bütün bütün akl›n› kay-
betmezse ve maddî ve manevî bir k›yamet bafllar›nda
kopmazsa, ‹sveç, Norveç, Finlandiya ve ‹ngiltere’nin
Kur’ân’›n kabulüne çal›flan meflhur hatipleri ve din-i hak-
k› arayan Amerika’n›n çok ehemmiyetli dinî cemiyeti gi-
bi, ruy-i zeminin k›t’alar› ve hükûmetleri, Kur’ân-› Mu’ci-
zülbeyan’› arayacaklar ve hakikatlerini anlad›ktan sonra
bütün ruh u canlar›yla sar›lacaklar. Çünkü, bu hakikat
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 789
E
M‹RDA/
H
AYATI
ait olan hayat.
hüccet:
delil.
hükmüne:
yerine, de¤erine.
iflareten:
iflaret ederek, belirte-
rek.
kat’î:
kesin, flüpheye ve tereddü-
de mahal b›rakmayan.
kat’iyet:
kat’îlik, kesinlik.
k›yamet:
bütün kâinat›n Allah ta-
raf›ndan tayin edilen bir vakitte
y›k›l›p mahvolmas›.
kudsiyet:
kutsall›k, mukaddeslik,
azizlik.
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan:
aç›kla-
malar›yla ak›llar› benzerlerini
yapmaktan aciz b›rakan Kur’ân.
lisan:
dil.
maddî:
madde ile alâkal›, cisma-
nî.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
mâfluk-› mecazî:
mecazî sevgi;
gerçek sevgiye lây›k olmad›¤›
hâlde âfl›k olunan fleyler.
nev’i befler:
insano¤lu, insanlar.
ruh u cân:
ruh ve can; ruh ve
canla.
rûy-i zemin:
yeryüzü.
saadet-i ebediye:
sonu olmayan,
sonsuz mutluluk.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
sarihan:
aç›kça, aç›k olarak.
flimal:
kuzeyde yer alan bölgeler.
suret:
biçim, flekil, tarz.
tarz:
biçim, flekil.
tasdik:
do¤rulama, onaylama
as›r:
yüzy›l.
âyât:
Kur’ân ayetleri.
befler:
insan, insanl›k.
binaen:
-den dolay›, bu se-
bepten.
cemiyet:
manevî birlik teflkil
eden topluluk.
dalâlet:
iman ve ‹slamiyetten
ayr›lmak, azmak.
dava:
takip edilen fikir, iddia.
delil:
bir davay› ispata yara-
yan fley, bürhan.
din-i hak:
hak din, ‹slâmiyet.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i hakikat:
hakikati arzu-
layanlar, gerçe¤i bulup onun
peflinden gidenler; Allah ada-
m›.
elmas:
çok de¤erli.
emare:
alâmet, belirti, niflan.
emsal:
örnekler, benzerler.
f›traten:
f›trî olarak, yarat›l›fl-
tan, yarat›l›fl itibariyle.
gaddarâne:
zalimce, gaddar-
ca, merhametsizce, haincesi-
ne.
gaflet:
dikkatsizlik, endiflesiz-
lik, Allah’tan uzaklafl›p nefsin
arzular›na dalmak.
garp:
bat›, Bat›’da kalan böl-
geler.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
haf›z:
Kur’ân-› Kerîm’i tama-
men ezberleyen ve okuyan
kimse.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikî:
gerçek.
hatip:
hitap eden, toplulu¤a
karfl› konuflan.
hayat-› bak›ye:
bâkî olan,
sonsuz hayat, ahiret hayat›.
hayat-› dünyeviye:
dünyaya
1...,779,780,781,782,783,784,785,786,787,788 790,791,792,793,794,795,796,797,798,799,...1390
Powered by FlippingBook