Tarihçe-i Hayat - page 796

ald›klar› bir f›krada, o yüksek Bismarck, eserinde diyor
ki: “
Kur’ân’› her cihetle tetkik ettim, her kelimesinde bü-
yük bir hikmet gördüm. Bunun misli ve befleriyeti idare
edecek hiçbir eser yoktur ve gelemez
Ve Peygambere hitaben der:
“Yâ Muhammed! Sana muas›r olamad›¤›mdan çok
müteessirim. Befleriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir
defa görmüfl, bâdema göremeyecektir. Binaenaleyh, se-
nin huzurunda kemal-i hürmetle e¤ilirim.”
Bismarck”
diye imzas›n› atm›fl. Ve o f›kras›nda tahrif ve nesholunan
kütüb-i münzeleyi ziyade tenk›s etti¤i için, o cümleler ya-
z›lmamal›; ben de iflaret ettim.
O zat, on dokuzuncu asr›n en ak›ll› ve en büyük bir
feylesofu ve siyasetin ve içtimaiyat-› befleriyenin en mü-
him bir flahsiyeti olmas›; hem, âlem-i ‹slâm, istiklâliyeti-
ni bir derece elde etmesi; ve ecnebî hükûmetlerin haka-
ik-› Kur’âniyeyi aramas›; ve garb ve flimal-i garbîde
Kur’ân lehinde büyük bir cereyan bulunmas›; hem,
Amerika’n›n en yüksek ve meflhur feylesofu olan Mister
Carlyle dahi aynen Bismarck gibi demifl:
“
Baflka kitaplar, hiçbir cihette Kur’ân’a yetiflemez.
Hakikî söz odur, onu dinlemeliyiz
” diye kat’î karar ver-
mesi; ve Nurlar›n da her tarafta fütuhat› ve ileri gitmesi,
büyük bir fa’l-i hay›rd›r ki, ecnebîde çok Bismarck’lar ve
Mister Carlyle’lar ç›kacaklar ve emareleri de var diye
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi, ‹slâm
dünyas›.
as›r:
yüzy›l.
badema:
bundan sonra, bundan
böyle.
befleriyet:
beflerîlik, insanl›k.
Binaenaleyh:
bundan dolay›, bu-
nun üzerine.
cereyan:
ak›m, fikir, sanat veya
siyaset hareketi.
cihet:
yön.
ecnebi:
yabanc›.
emare:
alâmet, belirti, niflan.
fâl-i hayr:
iyi hâl, iyi alâmet, u¤ur
sayma.
feylesof:
felsefe ile u¤raflan, filo-
zof.
f›kra:
yaz›lm›fl k›sa bir haber.
fütuhat:
zaferler, fetihler, galibi-
yetler.
garp:
bat›, Bat›’da kalan bölgeler.
hakaik-› Kur’âniye:
Kur’ân ait
olan ve ondan gelen gerçekler.
Hakikî:
gerçek.
hikmet:
‹lahî gaye, yüksek bilgi,
fayda.
796 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI
hitaben:
hitap ederek, söyle-
yerek.
içtimaat-› befleriye:
sosyal
hayat, insanlar›n sosyal yön-
leri, hâlleri.
istiklâliyet:
ba¤›ms›zl›k.
kat’î:
kesin, flüpheye ve te-
reddüde mahal b›rakmayan.
kemal-i hürmet:
hürmetin
mükemmelli¤i, tam ve kusur-
suz mükemmel hürmet.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.
kütüb-i münzele:
vahiy ile
Cenab-› Hak taraf›ndan indiril-
mifl mukaddes kitaplar.
leh:
onun taraf›na, ondan ya-
na, birinin faydas› için yap›lan
hareket.
misil:
benzer, efl.
muas›r:
ayn› as›rda yaflayan-
lardan her biri, ayn› devirde
yaflayan.
mühim:
önemli, ehemmiyet-
li.
mümtaz:
ayr›cal›kl›, seçkin.
müteessir:
teessüre kap›lan,
hüzünlü, kederli, mahzun.
nesih:
geçersiz yapma, orta-
dan kald›rma, hükümsüz b›-
rakma.
Peygamber:
Allah taraf›ndan
haber getirerek ‹lahî emir ve
yasaklar› insanlara tebli¤
eden elçi, nebî.
flahsiyet:
kiflilik.
flimal-i garbî:
kuzey bat›.
tahrif:
de¤ifltirme, bozma.
tenkis:
noksanlaflt›rma.
tetkik:
dikkatle araflt›rma, in-
celeme.
zat:
kifli, flah›s.
ziyade:
fazla, fazlas›yla
1...,786,787,788,789,790,791,792,793,794,795 797,798,799,800,801,802,803,804,805,806,...1390
Powered by FlippingBook