Dahiliye Vekilinin emriyle, üç ay tetkikten sonra tenkit
etmeyerek tam kymetini takdir edip, kymettar eser
diye Diyanet Kütüphanesine konulan
Zülfikar
ve
Asa-y
Mûsa
gibi, Nur eczalarn evrak- muzrra gibi toplayp
mahkeme eline vermeye acaba hiçbir kanun, hiçbir vic-
dan, hiçbir insaf müsaade eder mi?
Sekizincisi:
Yirmi sene skntl ve sebepsiz bir nefiy-
den sonra, serbestiyet verildi¤i vakit, binler akraba ve
ahbab bulunan do¤du¤u memleketine gitmeyerek gur-
beti, kimsesizli¤i tercih edip tâ ki dünya ve hayat- iç-
timaiyeye ve siyasete temas etmesin ve çok sevapl
olan camideki cemaatin hayrn brakp, odasnda yalnz
oturmasn tercih eden, yani halkn hürmetinden çekin-
mek gibi bir hâlet-i rûhiyeyi taflyan ve yirmi sene haya-
tnn flehâdetiyle ve yüz binler kymettar Türk zatlarn
tasdîkyla, bir dindar müttaki Türkü lâkayt çok Kürtlere
tercih eden, hatta mahkemede Hafz Ali gibi kuvvetli
iman bulunan Türk kardefllerini yüz Kürde de¤ifltirmedi-
¤ini ispat eden ve hürmet ve ihtiram görmemek için za-
rûret olmadan halklarla görüflmeyen ve camiye gitme-
yen ve krk seneden beri bütün kuvvetiyle ve âsâryla s-
lâmiyetin uhuvvetine ve Müslümanlarn birbirine muhab-
betine çalflan ve fledid düflmanna karfl menfî hareket
etmeyen ve hatta onunla meflgul olmayarak, bedduay
dahi etmeyen bir adam hakknda, resmî lisanla ihanet
için bir propaganda yapmak, dostlarn ürkütmek için,
O Kürttür, siz Türksünüz; o fiafiîdir, siz Hanefîsiniz
ahbap:
dostlar.
âsâr:
eserler.
beddua:
bir kimsenin kötü olma-
s için dua, kötü dua.
Dâhiliye:
ç iflleri.
dindar:
dinin emirlerini yerine
getiren.
ecza:
cüzler, parçalar, ksmlar.
evrak- muzrra:
zararl evrak,
kâ¤tlar, yapraklar.
gurbet:
yabanc memleket, ya-
banc yer, vatan dfl, do¤up bü-
yünülen ülke, flehir, köy dflnda
kalan yerler, yâd el.
hâlet-i ruhiye:
insann ruh hâli,
psikolojik durum, insann manevî
hâli, iç durumu.
hayat- içtimaiye:
sosyal hayat,
toplum hayat.
hürmet:
sayg.
ihanet:
hainlik, kötülük etme.
ihtiram:
hürmet etme, sayg gös-
terme.
iman:
inanç, itikat.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
kymet:
de¤er.
806 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
MRDA/
H
AYATI
kymettar:
kymetli, de¤erli.
lâkayt:
kaytsz, ilgisiz.
lisan:
dil.
menfi:
olumsuz, müspet ol-
mayan.
muhabbet:
sevgi, sevme.
müsaade:
izin.
müttakî:
kendisini Allahn
sevmedi¤i fena fleylerden ko-
ruyan; haramdan ve günah-
tan çekinen, takva sahibi, din-
dar.
nefiy:
sürgün etme.
propaganda:
bir inanç, dü-
flünce, doktrin v.b. ni baflkala-
rna tantmak, benimsetmek
amacn güden ve çeflitli vas-
talarla yaplan faaliyet.
resmî:
devlet adna olan.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
flahadet:
flahit olma, flahitlik;
açk alâmet, iflaret.
fledit:
fliddetli.
takdir:
kymet verme, be¤en-
me.
tasdik:
do¤rulama, onayla-
ma.
tenkit:
elefltirme.
tetkik:
dikkatle arafltrma, in-
celeme.
uhuvvet:
kardefllik, din kar-
deflli¤i.
Vekil:
nazr, bakan.
vicdan:
insann içindeki, iyiyi
kötüden ayrabilen, iyilik et-
mekten lezzet duyan ve kö-
tülükten elem alan manevî
his.
zaruret:
zorunluluk, mecburi-
yet.
zat:
kifli, flahs