okutup, beraber Medine-i Münevvere’de Keflmirli gayet
meflhur bir âlim ve Türkçe de güzel bilen bir zata teslim
etmifl. O zat›n da çok takdir edip kat’î teminat ile Hin-
distan ulemas›n›n merkezine gönderece¤ini ve Medine-i
Münevver’eye mahsus olan mecmualar da yetiflti¤ini ve
sâir yerlere de gönderilen mecmualar selâmetle yetiflti¤i-
ni Denizlili Haf›z Mustafa’ya arkadafl olup ve yolda Nur-
lar› okuyarak giden hem genç, hem Nurcu iki Afyonlu
hac› ve baflka hac›lar, bu müjdeli haberi bana getirdiler
ve hariçte Risale-i Nur’un ehemmiyetli revâc›n› ve mak-
buliyetini müjdelediler.
Said Nursî
„@ò
1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz, s›dd›k kardefllerim,
Siz hiç merak etmeyiniz. Bu yirmi sene yüzer tecrübe
ile inayet-i ‹lâhiye bizi himâye etti¤i ve dehfletli zulümler-
den kurtard›¤› gibi, bu yeni manas›z ve bütün bütün ka-
nunsuz, dehfletli, gaddarâne zulümden bizi kurtaraca¤›na
kat’î kanaat etmeliyiz. fiayet bir parça s›k›nt›, zahmet,
zarar da görsek, binler derece o zahmetten ziyade rah-
met ve ihsan-› ‹lâhiyeye ve sevaba mazhar olmakla bera-
ber pek çok bîçare ehl-i iman›n imanlar›na baflka bir
tarzda bir kudsî hizmet hükmüne geçti¤ini rahmet-i ‹lâhi-
yeden pek kuvvetli ümit ediyoruz. Bu hâdisenin on ve-
cihle kanunsuz oldu¤unu beyan ediyorum:
âlim:
ilim ile u¤raflan, ilim adam›.
aziz:
izzetli, muhterem, sayg›n.
beyan:
aç›klama, bildirme, izah.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri.
gaddarâne:
zalimce, gaddarca,
merhametsizce, haincesine.
gayet:
son derece.
hâdise:
olay.
hariç:
d›flar›.
himaye:
koruma, muhafaza et-
me.
hükmüne:
yerine, de¤erine.
ihsan-› ‹lahiye:
‹lâhî ihsan; Ce-
nab-› Hakk›n mahlûkat›na ihsan
etti¤i bütün nimetler, ikramlar,
hediyeler, ba¤›fllar.
iman:
inanç, itikat.
inayet-i ‹lahiye:
Allah’›n yard›m›.
kanaat:
inanma.
kat’î:
kesin, flüpheye ve tereddü-
de mahal b›rakmayan.
kudsî:
mukaddes, yüce.
makbuliyet:
makbullük, be¤enil-
mifllik, geçerlilik.
mazhar:
nail olma, flereflenme.
mecmua:
toplan›p, biriktirilmifl,
düzenlenmifl yaz›lar›n hepsi.
Medine-i Münevvere:
Nurlu Me-
dine flehri.
Nurcu:
Bediüzzaman Said
Nursî’nin eserlerine ve fikirle-
rine taraftar olan, Risale-i
Nur’lar› okuyup neflreden
kimse.
rahmet:
flefkat, merhamet,
ba¤›fllama ve esirgeyicilik.
rahmet-i ‹lâhîye:
Allah’›n
sonsuz rahmeti, ‹lâhî rahmet.
revaç:
ra¤bet, k›ymet, de¤er.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
sair:
di¤er, baflka, öteki.
selâmet:
salimlik, eminlik,
kurtulufl, korku ve endifleden
uzak olma.
S›dd›k:
çok do¤ru, dürüst,
hakk› ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
takdir:
k›ymet verme, be¤en-
me.
tarz:
biçim, flekil.
teminat:
güvence.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim
sahipleri.
vecih:
cihet, yön.
zahmet:
s›k›nt›, eziyet, me-
flakkat.
zat:
kifli, flah›s.
ziyade:
fazla, fazlas›yla.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet, ifl-
kence
1.
Allah’›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
800 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI