celp etmemek ve siyasete karflmamak için bir defa isti-
rahati için hükûmete müracaat etmeyen bir adama deh-
fletli bir siyasî gibi (siyasî entrikacs gibi) onun menzilini
ve inzivagâhn basp, hasta halinde emsalsiz bir sknt
ruhuna vermek, hiçbir kànuna muvafk gelir mi? Zerre
kadar vicdan bulunan bu hale acyacak.
Dördüncüsü:
Eskiflehir Mahkemesinde alt ay tetkik-
ten sonra ve sebebi de cemiyetçilik ve tarîkatçilik oldu¤u
evham ve bahanesiyle büyük bir reisin ona flahsî garazy-
la onun aleyhinde baz adliyecileri teflvik etti¤i hâlde; ce-
miyetçilik, tarikatçilik ve Risale-i Nur cihetinde beraat et-
tirip yalnz Risale-i Nurun bir küçük parças olan
Teset-
tür Risalesi
ni bahane ederek kanunla de¤il de, yalnz ka-
naat-i vicdaniye ile yüz yirmi flakirt içinde befl-on flakirde
alt ay ceza verdiler ki, tetkik zamanna kadar dört ay
mevkuf, bir buçuk ay hapis kaldklar ve on sene sonra
Denizli Mahkemesi, yine dokuz ay cemiyetçilik ve tari-
katçilik gibi birkaç bahane ile bütün yirmi senelik bütün
mektubat ve telifatlarn inceden inceye tetkik ile beraber
Ankarann A¤r Ceza Mahkemesine befl sandk kitapla-
r gönderdikleri ve iki sene o kitaplar ve mektuplar, An-
kara ve Denizli Mahkemesinde nazar- tetkikte kaldklar
hâlde, o mahkemeler ittifakla cemiyetçilik ve tarîkatçilik
vesâir bahaneleri cihetinde beraat karar verip, o kitap
ve mektuplar aynen sahiplerine iade ve Saidi arka-
dafllaryla beraber beraat ettirdikleri hâlde; bir siyasî ce-
miyet nazaryla ve entrikac bir siyasî adam tarznda onu
ittiham etmek ve adliye memurlarn onun aleyhinde
aleyh:
ona karfl, onun üzerine.
bahane:
asl sebebi gizlemek için
ileri sürülen uydurma sebep.
beraat:
temize çkma, suçsuz ol-
du¤u anlafllma.
cemiyet:
manevî birlik teflkil
eden topluluk.
cemiyetçilik:
cemiyet taraftarl¤,
particilik, grupçuluk.
cihet:
yön.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
emsalsiz:
benzersiz.
entrika:
bir çkar sa¤lamak veya
birine zarar vermek maksadyla
hazrlanan düzen, hile.
evham:
vehimler, zanlar, kurun-
tular.
garaz:
kötü kast, düflmanca ni-
yet, kin.
iade:
geri verme.
inzivagâh:
inziva yeri, insanlar-
dan uzak tek baflna ibadet ve zi-
kir için çekinilen ssz yer.
802 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
MRDA/
H
AYATI
istirahat:
dinlenme, rahatla-
ma.
ittifak:
birleflme, fikir birli¤i
etme.
ittiham:
suç altnda bulunma,
töhmetli olma.
kanaat- vicdaniye:
vicdanî
kanaat, vicdana ait fikir.
menzil:
ev, oda, yer.
mevkuf:
tevkif edilmifl, hap-
sedilmifl, tutuklu.
muvafk:
uygun, münasip.
müracaat:
baflvurma, danfl-
ma.
nazar:
bakfl, bakfl açs.
reis:
baflkan.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
ruh:
dirilik kayna¤, hayatn
temeli ve sebebi olan manevî
varlk.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete
ait.
flahsî:
flahsa, kifliye ait, husu-
sî.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
tarikatçilik:
tarikat taraftarl-
¤.
telifat:
telifler, kaleme alnan
eserler, yazlanlar.
Tesettür:
örtünme, gösteril-
mesi dinen yasak olan ksm-
larn örtülmesi.
tetkik:
dikkatle arafltrma, in-
celeme.
vicdan:
insann içindeki, iyiyi
kötüden ayrabilen, iyilik et-
mekten lezzet duyan ve kö-
tülükten elem alan manevî
his.
Zerre:
pek ufak parça