Tarihçe-i Hayat - page 802

celp etmemek ve siyasete kar›flmamak için bir defa isti-
rahati için hükûmete müracaat etmeyen bir adama deh-
fletli bir siyasî gibi (siyasî entrikac›s› gibi) onun menzilini
ve inzivagâh›n› bas›p, hasta halinde emsalsiz bir s›k›nt›
ruhuna vermek, hiçbir kànuna muvaf›k gelir mi? Zerre
kadar vicdan› bulunan bu hale ac›yacak.
Dördüncüsü:
Eskiflehir Mahkemesinde alt› ay tetkik-
ten sonra ve sebebi de cemiyetçilik ve tarîkatçilik oldu¤u
evham ve bahanesiyle büyük bir reisin ona flahsî garaz›y-
la onun aleyhinde baz› adliyecileri teflvik etti¤i hâlde; ce-
miyetçilik, tarikatçilik ve Risale-i Nur cihetinde beraat et-
tirip yaln›z Risale-i Nur’un bir küçük parças› olan
Teset-
tür Risalesi
’ni bahane ederek kanunla de¤il de, yaln›z ka-
naat-i vicdaniye ile yüz yirmi flakirt içinde befl-on flakirde
alt› ay ceza verdiler ki, tetkik zaman›na kadar dört ay
mevkuf, bir buçuk ay hapis kald›klar› ve on sene sonra
Denizli Mahkemesi, yine dokuz ay cemiyetçilik ve tari-
katçilik gibi birkaç bahane ile bütün yirmi senelik bütün
mektubat ve telifatlar›n› inceden inceye tetkik ile beraber
Ankara’n›n A¤›r Ceza Mahkemesine befl sand›k kitapla-
r› gönderdikleri ve iki sene o kitaplar ve mektuplar, An-
kara ve Denizli Mahkemesinde nazar-› tetkikte kald›klar›
hâlde, o mahkemeler ittifakla cemiyetçilik ve tarîkatçilik
vesâir bahaneleri cihetinde beraat karar› verip, o kitap
ve mektuplar› aynen sahiplerine iade ve Said’i arka-
dafllar›yla beraber beraat ettirdikleri hâlde; bir siyasî ce-
miyet nazar›yla ve entrikac› bir siyasî adam tarz›nda onu
ittiham etmek ve adliye memurlar›n› onun aleyhinde
aleyh:
ona karfl›, onun üzerine.
bahane:
as›l sebebi gizlemek için
ileri sürülen uydurma sebep.
beraat:
temize ç›kma, suçsuz ol-
du¤u anlafl›lma.
cemiyet:
manevî birlik teflkil
eden topluluk.
cemiyetçilik:
cemiyet taraftarl›¤›,
particilik, grupçuluk.
cihet:
yön.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
emsalsiz:
benzersiz.
entrika:
bir ç›kar sa¤lamak veya
birine zarar vermek maksad›yla
haz›rlanan düzen, hile.
evham:
vehimler, zanlar, kurun-
tular.
garaz:
kötü kas›t, düflmanca ni-
yet, kin.
iade:
geri verme.
inzivagâh:
inziva yeri, insanlar-
dan uzak tek bafl›na ibadet ve zi-
kir için çekinilen ›ss›z yer.
802 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI
istirahat:
dinlenme, rahatla-
ma.
ittifak:
birleflme, fikir birli¤i
etme.
ittiham:
suç alt›nda bulunma,
töhmetli olma.
kanaat-› vicdaniye:
vicdanî
kanaat, vicdana ait fikir.
menzil:
ev, oda, yer.
mevkuf:
tevkif edilmifl, hap-
sedilmifl, tutuklu.
muvaf›k:
uygun, münasip.
müracaat:
baflvurma, dan›fl-
ma.
nazar:
bak›fl, bak›fl aç›s›.
reis:
baflkan.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
ruh:
dirilik kayna¤›, hayat›n
temeli ve sebebi olan manevî
varl›k.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete
ait.
flahsî:
flahsa, kifliye ait, husu-
sî.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
tarikatçilik:
tarikat taraftarl›-
¤›.
telifat:
telifler, kaleme al›nan
eserler, yaz›lanlar.
Tesettür:
örtünme, gösteril-
mesi dinen yasak olan k›s›m-
lar›n örtülmesi.
tetkik:
dikkatle araflt›rma, in-
celeme.
vicdan:
insan›n içindeki, iyiyi
kötüden ay›rabilen, iyilik et-
mekten lezzet duyan ve kö-
tülükten elem alan manevî
his.
Zerre:
pek ufak parça
1...,792,793,794,795,796,797,798,799,800,801 803,804,805,806,807,808,809,810,811,812,...1390
Powered by FlippingBook