Nurculara bir bayram hediyesi olarak takdim ediyoruz ve
Bismarck’›n f›kras›n› leffen gönderiyoruz.
Saniyen: Risale-i Nur’un bu kadar muar›zlar›na muka-
bil en büyük kuvveti ihlâs oldu¤undan ve dünyan›n hiç-
bir fleyine âlet olmad›¤› gibi, tarafgirlik hissiyat›na bina
edilen cereyanlara, hususan siyasete temas eden cere-
yanlarla alâkadar olmaz. Çünkü tarafgirlik damar›, ihlâs›
k›rar, hakikati de¤ifltirir
. Hatta benim otuz seneden beri
siyaseti terk etti¤ime sebep, mübarek bir âlim takip etti-
¤i cereyan›n tarafgirlik damar› ile salih ve büyük bir âli-
mi onun fikrine muhalif olmas›ndan tekfir derecesinde
tahkir edip; kendi fikrine muvaf›k meflhur ve mütecaviz
bir münaf›¤› gayet medih ve sena etti. Ben de bütün
ruhumla ürktüm. Demek tarafgirlik hissine siyasetçilik
kar›flsa, böyle acip hatalara sebebiyet veriyor diye
1
p
án
°SÉn
«°u
ùdGn
h p
¿Én
£r
«s
°ûdG n
øp
e $Ép
H o
Pƒo
Yn
G
dedim, o zamandan beri
siyaseti terk ettim.
O hâlimin neticesi olarak, sizin gibi kardefllerim bilirsi-
niz ki, yirmi befl seneden beri bir gazeteyi ne okudum,
ne dinledim ve ne de merak ettim; ve on sene Harb-i
Umumîye bakmad›m bilmedim ve merak etmedim; ve
yirmi iki sene bu iflkenceli esaretimde tarafgirli¤e ve si-
yasete temas etmemek için ve Nurdaki ihlâsa zarar gel-
memek için, müdafaat›mdan baflka istirahatim için hiç
müracaat etmedi¤imi bilirsiniz. Hem bilirsiniz ki, hapiste
size yazd›¤›m gibi, benim idam›ma hükmeden adamlar,
beni iflkenceye tazip edenler, Risale-i Nur ile imanlar›n›
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 797
E
M‹RDA/
H
AYATI
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
müdafaat:
müdafaalar, savun-
malar.
münaf›k:
nifak sokan, arabozucu;
kalbinde küfrü gizledi¤i hâlde
Müslüman görünen.
müracaat:
baflvurma, dan›flma.
mütecaviz:
sald›rgan, belli s›n›r›n›
aflan.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine ta-
raftar olan, Risale-i Nur’lar› oku-
yup neflreden kimse.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
ruh:
dirilik kayna¤›, hayat›n te-
meli ve sebebi olan manevî var-
l›k.
salih:
dinin emir ve yasaklar›na
uygun hareket eden, takva sahi-
bi, müttakî.
Saniyen:
ikinci olarak.
sebebiyet:
sebep olma.
sena:
methetme, övme.
tahkir:
hakaret etme, küçük gör-
me, fleref ve haysiyetini incitme.
takdim:
arz etme, sunma.
tarafgir:
bir taraf› tutan, tarafl›.
tazip:
azap çektirme, eziyet et-
me, s›k›nt› verme.
tekfir:
birini küfürle suçlama, bir
kimseyi yapt›¤› bir iflten veya bir
sözden dolay› kâfir sayma
acip:
tuhaf, hayrette b›rakan.
alâkadar:
ilgili, iliflki.
âlim:
ilim ile u¤raflan, ilim
adam›.
bina:
kurma, dayand›rma.
cereyan:
ak›m, fikir, sanat ve-
ya siyaset hareketi.
esaret:
esirlik, tutsakl›k, hü-
küm alt›nda bulunma.
f›kra:
k›s›m, fas›l, bölüm.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek, esas.
hâl:
durum, vaziyet.
Harb-i Umumî:
genel harp,
dünya savafl›.
hissiyat:
hisler, duygular.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hükmetme:
karar vermek.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
baflka bir karfl›l›k beklemek-
sizin, s›rf Allah r›zas› için yap-
ma.
iman:
inanç, itikat.
istirahat:
dinlenme, rahatla-
ma.
leffen:
zarf ve mektup içine
koyarak.
medih:
övmek.
muar›z:
muhalefet eden, kar-
fl› ç›kan, muhalif.
muhalif:
z›t, karfl›t.
mukabil:
karfl›l›k.
muvaf›k:
uygun, münasip.
1.
fieytandan ve siyasetten Allah’a s›¤›n›r›m.