Tarihçe-i Hayat - page 794

‹flte böyle bir iftiraya, bir sefih, ahmak insan, eflek ol-
sa, sonra fleytan olsa, buna ihtimal vermez. O adam an-
lad›, o gibi plânlardan vazgeçti, buradan baflka yere ce-
hennem olup gitti. Onun resmiyet cihetiyle beni de¤il,
belki Nurcular› lekedar etmek için kurdu¤u plân› ile, bu
yeni hâdiseyi vesile edip flakirtlere leke sürmek istenildi.
Fakat h›fz ve himayet ve inayet-i ‹lâhiye, o plân› da ha-
rika bir tarzda akim b›rakt›.
Bu beyanla ben nefsimi tebrie etmiyorum. Belki “Kud-
sî hizmet-i imaniye, o nefsi bütün hevesat›ndan vazgeçir-
mifl ve o hizmetteki manevî zevk ona kâfi geliyor” de-
mek istiyorum ve Nurcular›n ihtiyat ve dikkate ihtiyaçla-
r›n› beyan ediyorum.
Saniyen:
Makine iflinde tecrübeli ve muktedir hususi
kâtibi size gönderiyorum. Kendim zahmetle yazd›¤›m-
dan, bundan sonra k›saca yazaca¤›m, gücenmeyiniz.
Rabian:
Bu dakikada Kastamonu Hüsrev’i Mehmed
Feyzi’nin tebrik ve Nur fütuhat›n›n müjdelerini havi par-
lak, güzel mektubunu ald›m. Ve o k›ymetli kardeflimiz
baflta olarak Hilmi, Emin, Beflkardefl’ler, Ulviye’ler, Zeh-
ra’lar, Lütfiye’ler gibi Nurcu hemflirelerimizin hem leya-
li-i aflerelerini, hem bayramlar›n› ruh u can›m›zla tebrik
ediyoruz. Hem Hulûsî’nin, hem Feyzi’nin mektuplar›n›
leffen gönderiyoruz.
Said Nursî
„@ò
akim:
neticesiz, sonu yok, baflar›-
s›z.
beyan:
aç›klama, bildirme, izah.
cihet:
yön.
fütuhat:
zaferler, fetihler, galibi-
yetler.
hâdise:
olay.
harika:
ola¤anüstü.
havi:
içine alan, kapsayan, kufla-
tan.
hemflire:
k›z kardefl, bac›.
hevesat:
hevesler.
h›fz:
koruma, muhafaza etme, hi-
maye etme.
himayet:
koruma, esirgeme.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kur’ân hakikatlerinin ikna edici
ve ilmî delillerle anlafl›lmas›na
hizmet etme.
hususî:
özel.
iftira:
asl› olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu bafl-
kas›na yükleme.
ihtimal:
olabilirlik.
ihtiyat:
uzak görüfllü olma, gele-
794 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI
ce¤i düflünerek tedbirli hare-
ket etme.
inayet-i ‹lahiye:
Allah’›n yar-
d›m›.
kâfi:
yeter, elverir.
kâtip:
yazan, yaz›c›.
Kudsî:
mukaddes, yüce.
leffen:
zarf ve mektup içine
koyarak.
lekedar:
lekeli, lekelenmifl.
leyali-i aflere:
on mübarek
gece.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
muktedir:
iktidarl›, gücü ye-
ten.
nefis:
kötü vas›flar› kendisin-
de toplayan hay›rl› ifllerden
al›koyan güç.
Nurcu:
Bediüzzaman Said
Nursî’nin eserlerine ve fikirle-
rine taraftar olan, Risale-i
Nur’lar› okuyup neflreden
kimse.
Rabian:
dördüncü olarak.
resmiyet:
resmîlik, resmî ol-
ma hâli.
ruh u cân:
ruh ve can; ruh ve
canla.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
Saniyen:
ikinci olarak.
sefih:
gösterifle, zevk ve e¤-
lenceye afl›r› düflkün; fayday›
zarar› ay›rdetme yetene¤in-
den mahrum.
tarz:
biçim, flekil.
tebrie:
bir kimseyi flüpheden
ve zan alt›ndan kurtarma, bi-
rini temize ç›karma.
vesile:
arac›, vas›ta.
zahmet:
s›k›nt›, eziyet, me-
flakkat
1...,784,785,786,787,788,789,790,791,792,793 795,796,797,798,799,800,801,802,803,804,...1390
Powered by FlippingBook