flte böyle bir iftiraya, bir sefih, ahmak insan, eflek ol-
sa, sonra fleytan olsa, buna ihtimal vermez. O adam an-
lad, o gibi plânlardan vazgeçti, buradan baflka yere ce-
hennem olup gitti. Onun resmiyet cihetiyle beni de¤il,
belki Nurcular lekedar etmek için kurdu¤u plân ile, bu
yeni hâdiseyi vesile edip flakirtlere leke sürmek istenildi.
Fakat hfz ve himayet ve inayet-i lâhiye, o plân da ha-
rika bir tarzda akim brakt.
Bu beyanla ben nefsimi tebrie etmiyorum. Belki Kud-
sî hizmet-i imaniye, o nefsi bütün hevesatndan vazgeçir-
mifl ve o hizmetteki manevî zevk ona kâfi geliyor de-
mek istiyorum ve Nurcularn ihtiyat ve dikkate ihtiyaçla-
rn beyan ediyorum.
Saniyen:
Makine iflinde tecrübeli ve muktedir hususi
kâtibi size gönderiyorum. Kendim zahmetle yazd¤m-
dan, bundan sonra ksaca yazaca¤m, gücenmeyiniz.
Rabian:
Bu dakikada Kastamonu Hüsrevi Mehmed
Feyzinin tebrik ve Nur fütuhatnn müjdelerini havi par-
lak, güzel mektubunu aldm. Ve o kymetli kardeflimiz
baflta olarak Hilmi, Emin, Beflkardefller, Ulviyeler, Zeh-
ralar, Lütfiyeler gibi Nurcu hemflirelerimizin hem leya-
li-i aflerelerini, hem bayramlarn ruh u canmzla tebrik
ediyoruz. Hem Hulûsînin, hem Feyzinin mektuplarn
leffen gönderiyoruz.
Said Nursî
@ò
akim:
neticesiz, sonu yok, baflar-
sz.
beyan:
açklama, bildirme, izah.
cihet:
yön.
fütuhat:
zaferler, fetihler, galibi-
yetler.
hâdise:
olay.
harika:
ola¤anüstü.
havi:
içine alan, kapsayan, kufla-
tan.
hemflire:
kz kardefl, bac.
hevesat:
hevesler.
hfz:
koruma, muhafaza etme, hi-
maye etme.
himayet:
koruma, esirgeme.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kurân hakikatlerinin ikna edici
ve ilmî delillerle anlafllmasna
hizmet etme.
hususî:
özel.
iftira:
asl olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu bafl-
kasna yükleme.
ihtimal:
olabilirlik.
ihtiyat:
uzak görüfllü olma, gele-
794 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
MRDA/
H
AYATI
ce¤i düflünerek tedbirli hare-
ket etme.
inayet-i lahiye:
Allahn yar-
dm.
kâfi:
yeter, elverir.
kâtip:
yazan, yazc.
Kudsî:
mukaddes, yüce.
leffen:
zarf ve mektup içine
koyarak.
lekedar:
lekeli, lekelenmifl.
leyali-i aflere:
on mübarek
gece.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
muktedir:
iktidarl, gücü ye-
ten.
nefis:
kötü vasflar kendisin-
de toplayan hayrl ifllerden
alkoyan güç.
Nurcu:
Bediüzzaman Said
Nursînin eserlerine ve fikirle-
rine taraftar olan, Risale-i
Nurlar okuyup neflreden
kimse.
Rabian:
dördüncü olarak.
resmiyet:
resmîlik, resmî ol-
ma hâli.
ruh u cân:
ruh ve can; ruh ve
canla.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
Saniyen:
ikinci olarak.
sefih:
gösterifle, zevk ve e¤-
lenceye aflr düflkün; fayday
zarar ayrdetme yetene¤in-
den mahrum.
tarz:
biçim, flekil.
tebrie:
bir kimseyi flüpheden
ve zan altndan kurtarma, bi-
rini temize çkarma.
vesile:
arac, vasta.
zahmet:
sknt, eziyet, me-
flakkat