noktasnda katiyen Kurânn misli yoktur ve olamaz ve
hiçbir fley bu mucize-i ekberin yerini tutamaz.
Saniyen:
Madem Risale-i Nur o mucize-i kübrann
elinde bir elmas klç hükmünde hizmetini göstermifl ve
en muannit düflmanlar teslime mecbur etmifl, hem kal-
bi, hem ruhu, hatta hissiyat tam tenvir edecek ve ilâçla-
rn verecek bir tarzda hazine-i Kurâniyenin dellâll¤n
yapan ve ondan baflka mehaz ve mercii olmayan bir
mucize-i maneviyesi bulunan Risale-i Nur o vazifeyi ya-
pyor ve aleyhinde dehfletli propagandalar ve gayet mu-
annid zndklara tam galebe çalmfl ve dalâletin en kaln
ve bo¤ucu ve genifl daire-i afaknda ve fennin en genifl
perdelerinde
Asa-y Mûsa
daki Meyvenin Altnc Mesele-
si ve Birinci ve kinci, Üçüncü ve Sekizinci Hüccetleriyle
gayet parlak bir tarzda gafleti da¤tp nur-i tevhidi göster-
mifl; elbette bizlere lâzm ve millete elzemdir ki, flimdi
resmen izin verilen din tedrisat için hûsusî dershaneler
açlmasna ve izin verilmesine binaen,
Nur fiakirtleri,
mümkün oldu¤u kadar her yerde küçücük bir Dershane-i
Nuriye açmak lâzmdr
. Gerçi herkes kendi kendine bir
derece istifade eder, fakat herkes her meselesini tam an-
lamaz. Hem, iman hakikatlerinin izah oldu¤u için, hem
ilim, hem marifetullah, hem ibadettir. Eski medreselerde
befl on seneye mukabil, inflaallah Nur medreseleri, befl
on haftada ayn neticeyi temin edecek ve yirmi senedir
ediyor. Ve hem hükûmet ve millet ve vatan, hem hayat-
dünyeviyesine ve siyasiyesine ve uhreviyesine pek çok
faydas bulunan bu Kurân lemaatlarna ve dellâl
aleyh:
karfl, karflt.
binaen:
-den dolay, bu sebep-
ten.
daire-i afak:
ufuklar dairesi, çok
genifl ve büyük daire, kâinat.
dalâlet:
iman ve slamiyetten ay-
rlmak, azmak.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
dellâl:
ilân edici; hakka davet
eden.
dershane-i Nuriye:
Nur dersha-
nesi, nur medresesi, Risale-i Nur
okunan ve okutulan yerler.
elmas:
çok de¤erli.
elzem:
daha (en, pek) lâzm, lü-
zumlu, gerekli.
faide:
fayda.
fen:
tecrübî, ispatla meydana gel-
mifl ilimlere verilen genel ad.
gaflet:
dikkatsizlik, endiflesizlik,
Allahtan uzaklaflp nefsin arzula-
rna dalmak.
galebe:
galip gelme, üstünlük.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek, esas.
hayat- dünyeviye:
dünyaya ait
olan hayat.
hayat- siyasiye:
siyasî hayat,
politik hayat.
hayat- uhreviye:
uhrevî hayat,
ahirete ait olan hayat.
hazine-i Kurâniye:
Kurânn ha-
zinesi.
hissiyat:
hisler, duygular.
Hüccet:
delil.
hükmünde:
de¤erinde, yerinde.
hususî:
özel.
ilim:
bilme, bilgi.
iman:
inanç, itikat.
inflaallah:
Allah izin verirse ma-
nasnda kullanlan bir dua.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma.
izah:
açklama, ayrntlar ile an-
latma.
katiyen:
katî olarak, kesin ola-
rak, kesinlikle.
lemaat:
lemalar, parltlar, parla-
yfllar.
Madem:
...den dolay, böyle ise.
marifet:
bilme, derin bilgi.
medrese:
e¤itim ve ö¤retim ku-
rumu.
790 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
MRDA/
H
AYATI
mehaz:
menba, bir fleyin asl-
nn alnd¤ kaymak.
merci:
merkez, kaynak.
mesele:
konu.
misil:
benzer, efl.
muannit:
inatç, ayak dire-
yen.
mucize-i ekber:
en büyük
mucize.
mucize-i kübra:
en büyük
mucize.
mucize-i manevîye:
manevî
mucize.
mukabil:
karfllk.
nur-i Tevhid:
tevhid nuru,
birlik nuru; Allahn birli¤inde-
ki aydnlk, Allahn birli¤ini
günefl gibi gösteren nur.
propaganda:
bir inanç, dü-
flünce, doktrin v.b. ni baflkala-
rna tantmak, benimsetmek
amacn güden ve çeflitli vas-
talarla yaplan faaliyet.
resmen:
resmî olarak, resmî
bir flekilde.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
ruh:
dirilik kayna¤, hayatn
temeli ve sebebi olan manevî
varlk.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
Saniyen:
ikinci olarak.
tarz:
biçim, flekil.
tedrisat:
ö¤retim.
temin:
sa¤lama.
tenvir:
nurlandrma, aydnlat-
ma, flklandrma.
vazife:
görev.
zndk:
Allaha ve ahirete
inanmayan, Allah inkâr
eden, imansz, münkir