altna almas; ve befl polis hafiyesinin burada bana taras-
sud edenlere ilâve edilip, ahvalimi tecessüs etmek için
gönderilmesi; ve postahanelere bana ait mektuplarn
müsaderesi için resmen emir verilmesi gösteriyor ki,
fieyh Said ve Menemen Hâdisesinin on misli bir hâdise-
yi evhamla düflünmüfller. Habbeyi kubbe söylemifller ki,
böyle bir vaziyet alyorlar. Benim eski hayatm zanne-
dip, ihanetle hiddete gelecek tahmin etmifller. Bilakis al-
dandlar. Biz, bütün kuvvetimizle anarflili¤e bir Sedd-i
Zülkarneyn gibi, bir sedd-i Kurânî tesisine çalflyoruz.
Bize iliflenler, anarflilik ve belki komünistli¤e zemin ihzar
ediyorlar.
Evet, e¤er eski hayatm gibi, izzet-i ilmiyeyi muhafaza
etmek için hiçbir hakareti kabul etmemek olsayd ve va-
zife-i hakikiyesi srf ahiret ve ölümün îdâm- ebedîsinden
Müslümanlar kurtarmak vazifesi olmasayd ve bana ili-
flenler gibi srf dünyaya ve menfî siyasete çalflmak olsay-
d, on Menemen, on fieyh Said Hâdisesi gibi bir hâdise-
ye, o anarflîlik hesabna çalflanlar sebebiyet vereceklerdi.
Hem, üç mahkeme ve yirmi senede kaç vilâyetin
zabtalar, kyafetime kanunca iliflmedikleri ve mazuriye-
tim ve inzivama binaen tebdil-i kyafetime hiçbir ihtar ol-
mad¤ hâlde, böyle keyfî, kanunsuz, cebren ahali içinde
baflma flapkay giydirmeye çalflmak, krk seneden beri
bu vatanda, hususan iman- tahkikî dersinde kardeflâne
alâkadar olan yüz binler adam, pek büyük bir heyecan
içinde zemini hiddete getirip, emsalsiz a¤lamaya vesile
olacakt.
TARHÇE- HAYATI
| 811
E
MRDA/
H
AYATI
izzet-i ilmiye:
ilmin izzeti, ilmin
gerektirdi¤i a¤rbaflllk.
kardeflâne:
kardeflçe, kardefl gibi.
keyfî:
kanuna uymayarak, keyfe,
arzuya ba¤l.
komünist:
bütün mallarn ortak-
lafla kullanld¤ ve özel mülkiye-
tin olmad¤ iddiasnda bulunan
düzen in mensubu olan kimse.
kubbe:
gökyüzü, sema.
mazuriyet:
mazurluk, özürlülük.
menfi:
olumsuz, müspet olma-
yan.
misil:
kat; efl.
muhafaza:
koruma.
müsadere:
toplatma, elden alma.
resmen:
resmî olarak, resmî bir
flekilde.
sebebiyet:
sebep olma.
sedd-i Kurânî:
Kurâna ait set,
Kurânn yklmaz seddi, kalesi.
Sedd-i Zülkarneyn:
Zülkarneynin
seddi; Zülkarneynin Yecüc ve
Mecüc kavminden korunmak is-
teyenler için yaptrd¤ çok büyük
ve sa¤lam set, kale.
tarassut:
gözetme, göz altnda
tutma.
tebdil-i kyafet:
kyafet de¤ifltir-
me, kyafet de¤iflikli¤i.
tecessüs:
bir insann bilinmesini
istemedi¤i bir kusurunu, aybn
veya özel durumunu arafltrp ö¤-
renme arzusu.
tesis:
kurma, meydana getirme.
vazife:
görev.
vazife-i hakikîye:
hakikî gerçek
vazife.
vaziyet:
durum.
vesile:
arac, vasta.
vilâyet:
il.
zabta:
flehir güvenli¤ini sa¤la-
makla vazifeli bulunan idare, po-
lis.
zemin:
yer
ahali:
halk.
ahiret:
dünya hayatndan
sonra bafllayp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
ahval:
hâller, durumlar.
alâkadar:
ilgili, iliflki.
anarfli:
hükümetsiz veya si-
yasî otoritesini kaybetmifl dü-
zensiz topluluk hâli.
Bilakis:
aksine, tersine.
binaen:
-den dolay, bu se-
bepten.
cebren:
cebirle, zorla, kuvvet
kullanarak, mecburî.
emsalsiz:
benzersiz.
evham:
vehimler, zanlar, ku-
runtular.
Habbe:
tane.
hâdise:
olay.
hafiye:
sakl ve gizli olaylar
arafltran polis.
hakaret:
sayg göstermeme,
alçak görme, afla¤lama.
hiddet:
öfke, kzgnlk.
hususan:
bilhassa, özellikle.
idam- ebedî:
dirilmemek
üzere yok olufl, ahiret inanc
olmad¤ için ölümü ebedî
yoklu¤a gitmek olarak gör-
me.
ihanet:
hainlik, kötülük etme,
arkadan vurma.
ihtar:
hatrlatma, uyar.
ihzar:
hazr etme, hazrlama.
iman- tahkikî:
tahkikî iman,
imana dair bütün meseleleri
inceleyip delil ve bürhan ile
inanma.
inziva:
bir köfleye çekilme,
tek baflna yaflama, dünya ifl-
lerinden vaz geçme, dünya-
dan el-etek çekme.