Tarihçe-i Hayat - page 779

yol açmakt›. Bundan bir fley ç›karamad›klar› için, zehir-
lendirmek vas›tas›yla mahv›ma çal›flt›lar. Fakat inayet-i
‹lâhiye ile, Nur fiakirtlerinin dualar› tiryak gibi, panzehir
gibi ve sab›r ve tahammülüm tam bir ilâç gibi o plân›
akim b›rakt›, o maddî ve manevî zehirin tehlikesini geçir-
di. Gerçi hiçbir tarihte, hiçbir hükûmette bu tarzda iflken-
celi zulümler, kànun nâm›na, hükûmet nam›na yap›lma-
d›¤› hâlde, damarlar›ma dokunduracak tarzda mütemadi-
yen tarassudlarla herkesi ürkütmekle beni hiddete getiri-
yordu. Fakat birden kalbime ihtar edildi ki: Bu zalimlere
hiddet de¤il, ac›mal›s›n. Onlar›n herbirisi, pek az bir za-
man sonra, sana muvakkaten verdikleri azap yerinde bin
derece fazla bâkî azaplara ve maddî ve manevî cehen-
nemlere maruz kalacaklar. Senin intikam›n, bin defa ziya-
de onlardan al›n›r. Ve bir k›sm›, akl› varsa, dünyada da
kald›kça, geberinceye kadar vicdan azâb› ve idam-› ebedî
korkusuyla iflkence çekecekler. Ben de, onlara karfl› hid-
deti terk ettim, onlara ac›d›m. “Allah ›slah etsin” dedim.
Hem, bu azap ve iflkenceler, pek büyük sevap kazan-
d›rmakla beraber, Risale-i Nur fiakirtleri yerine ve onla-
r›n bedeline benimle meflgul olup yaln›z beni tâzib etme-
leri, Nurculara büyük bir fayda ve selâmetlerine hizmet
olmas› cihetinde de Cenab-› Hakka flükrediyorum ve
müthifl s›k›nt›lar›m içinde bir sevinç hissediyorum.
•
Dördüncüsü:
Senin mektubunda benim istirahati-
mi ve e¤er iktidâr›m olsa, benim fiam ve Hicaz taraf›na
gitmeme dâir sizin hükûmet-i hâz›raya mürâcaat madde-
si ise:
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 779
E
M‹RDA/
H
AYATI
ma.
mütemadiyen:
sürekli olarak,
devaml›.
müthifl:
dehflet veren, ürküten,
dehfletli, korkunç.
muvakkaten:
geçici olarak.
nam:
ad.
Nurcu:
Bediüzzaman Said Nur-
sî’nin eserlerine ve fikirlerine ta-
raftar olan, Risale-i Nur’lar› oku-
yup neflreden kimse.
panzehir:
zehirin tesiri giderme
özelli¤i olan madde.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
sab›r:
dayanma, katlanma, zor-
luklara dayanma gücü.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
selâmet:
salimlik, eminlik, kurtu-
lufl, korku ve endifleden uzak ol-
ma.
flükür:
görülen bir iyili¤e karfl›
hoflnutluk ve memnunluk ifade
etme, teflekkür.
tahammül:
zora dayanma, kötü
ve güç durumlara karfl› koyabil-
me, katlanma.
tarassut:
gözetme, göz alt›nda
tutma.
tarz:
biçim, flekil.
tazip:
azap çektirme, eziyet et-
me, s›k›nt› verme.
tiryak:
en iyi çare, bafl ilâç.
vas›ta:
arac›l›k.
vicdan:
insan›n içindeki, iyiyi kö-
tüden ay›rabilen, iyilik etmekten
lezzet duyan ve kötülükten elem
alan manevî his.
zalim:
zulmeden, ac›mas›z ve
haks›z davranan.
ziyade:
fazla, fazlas›yla.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet, iflkence
akim:
neticesiz, sonu yok, ba-
flar›s›z.
azap:
eziyet, iflkence; büyük
s›k›nt›, fliddetli ac›.
bâkî:
ebedî, daimî, sürekli ve
kal›c› olan.
bedel:
karfl›l›k.
cihet:
yön.
dair:
alâkal›, ilgili.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
faide:
fayda.
gerçi:
her ne kadar...
hiddet:
öfke, k›zg›nl›k.
hükümet-i hâz›ra:
flimdiki
hükümet.
idam-› ebedî:
dirilmemek
üzere yok olufl, ahiret inanc›
olmad›¤› için ölümü ebedî
yoklu¤a gitmek olarak gör-
me.
ihtar:
hat›rlatma, uyar›.
iktidar:
güç yetme, bir ifli ger-
çeklefltirmek için gereken
kuvvet.
inayet-i ‹lahiye:
Allah’›n yar-
d›m›.
intikam:
öç alma.
iflkence:
bir kimseye verilen
maddî-manevî s›k›nt›, eziyet.
›slah:
iyi duruma getirme, iyi-
lefltirme, düzeltme.
istirahat:
dinlenme, rahatla-
ma.
maddî:
madde ile alâkal›, cis-
manî.
mahv:
periflan etme, harap
etme.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
maruz:
bir fleyin etkisi ve te-
siri alt›nda bulunma.
müracaat:
baflvurma, dan›fl-
1...,769,770,771,772,773,774,775,776,777,778 780,781,782,783,784,785,786,787,788,789,...1390
Powered by FlippingBook