Bu istida, yirmi seneden beri hiç mürâcaat etmedi¤im
hâlde, bir hiddet zaman›nda bir defa olarak beni tazip
eden Dahiliye Vekili Hilmi’ye hitaben yaz›lm›fl, bera-i
malûmat Afyon Emniyet Müdürüne gönderilmifl. Mana-
s›z, lüzumsuz dört-befl defa bana s›k›nt› verdiler. “Senin
yaz›n böyle de¤il, kim sana böyle yazm›fl?” diye resmen
beni karakola ça¤›rd›lar.
Ben de dedim: “Böylelere müracaat edilmez, yirmi se-
ne sükûtum hakl› imifl.”
Ey Emirda¤ hükûmeti ve zab›tas›! Bu hasbihâli bir se-
ne evvel yazm›flt›m. Fakat vermedim, saklad›m. fiimdi,
befl cihetle kanunsuz beni hususî ikametgâh›mda bir hiz-
metçiden men ve müdahale etmeleri gibi dünyada
emsalsiz bir tarzda beni istibdad-› mutlak alt›na al›yorlar.
Kanun nam›na kanunsuzluk edenleri, insafa gelmek fik-
riyle izhar ediyorum.
„@ò
1
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
Aziz, s›dd›k kardeflim ve bu fânî dünyada hamiyetli ve
ciddî bir arkadafl›m,
Evvelâ:
Bütün dostlar›m ve hemflehrilerimden en ziya-
de zat›n›z ve baz› Erzurumlu zatlar›n, benim bu iflkence-
li ve mazlumiyet hâletimde flefkatkârâne ciddî alâkadarl›-
¤›n›za ve imdad›ma fikren koflman›za cidden çok min-
nettar›m ve ahir ömrüme kadar unutmayaca¤›m. Size
bin maflaallah ve barekâllah derim.
ahir ömür:
ömrün son devresi,
hayat›n son demleri.
alâkadar:
ilgili, iliflki.
Aziz:
izzetli, muhterem, sayg›n.
bârekâllah:
Allah mübarek etsin,
hay›rl› ve bereketli olsun.
beray-› malûmat:
bilgi ve malû-
mat için, bilgi vermek için.
cidden:
ciddî olarak, gerçek ola-
rak.
ciddî:
gerçek olarak, hakikaten.
cihet:
yön.
Dâhiliye:
‹ç iflleri.
Emniyet:
güvenlik; polis teflkilât›.
emsalsiz:
benzersiz.
evvel:
önce.
Evvelâ:
birinci olarak, her fleyden
önce, ilk olarak.
fânî:
ölümlü, geçici.
fikren:
fikir ile, düflünerek, zih-
nen.
hâlet:
hâl, durum.
hamiyet:
gayret.
hasbihal:
birine durumunu anla-
tarak kendisinden fikir isteme;
dan›flma.
hemflehri:
ayn› flehirli, ayn›
memleketli.
hiddet:
öfke, k›zg›nl›k.
hitaben:
hitap ederek, söyleye-
rek.
hususî:
özel.
ikametgâh:
ikamet yeri, oturulan
yer, ev, hane.
imdat:
yard›m.
istibdat-› mutlak:
hiç bir hak ve
hürriyeti tan›mayan tam bask›,
tam diktatörlük.
istida:
resmî makamlara bir iflin
yap›lmas›n› istemek maksa-
d›yla yaz›lan yaz›, dilekçe.
izhar:
gösterme, a盤a vurma.
maflaallah:
Allah’›n istedi¤i
gibi, Allah’›n istedi¤i olur anla-
m›nda hayret ve memnunluk
ifade eden bir ibare.
mazlumiyet:
mazlumluk, zu-
lüm görmüfllük.
men:
yasak etme, engelleme.
minnettar:
bir iyili¤e karfl› te-
flekkür duygusu içinde olan.
müdahale:
kar›flma.
müracaat:
baflvurma, dan›fl-
ma.
nam:
ad.
resmen:
resmî olarak, resmî
bir flekilde.
flefkatkârâne:
flefkatli ve
merhametli bir flekilde.
s›dd›k:
çok do¤ru, dürüst,
hakk› ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
sükût:
susma, sessiz kalma.
tarz:
biçim, flekil.
tazip:
azap çektirme, eziyet
etme, s›k›nt› verme.
Vekil:
naz›r, bakan.
zab›ta:
flehir güvenli¤ini sa¤-
lamakla vazifeli bulunan ida-
re, polis.
zat:
kifli, flah›s.
ziyade:
fazla, fazlas›yla
1. Allah’›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksanl›ktan tenzih ederiz.
776 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI