Tarihçe-i Hayat - page 767

Madem, zemmetmemek ve tekfir etmemekte bir
emr-i fler’î yok, fakat zemde ve tekfirde hükm-i fler’î var;
zem ve tekfir, e¤er haks›z olsa büyük zarar› var, e¤er
hakl› ise hiç hay›r ve sevap yok. Çünkü tekfire ve zem-
me müstahak hadsizdirler.
Fakat zemmetmemek, tekfir etmemekte hiçbir
hükm-i fler’î yok, hiç zarar› da yok. ‹flte bu hakikat için-
dir ki; ehl-i hakikat, baflta Eimme-i Erbaa ve Ehl-i Beytin
Eimme-i ‹snâ Afler olarak Ehl-i Sünnetin, mezkûr haki-
kate müstenit olan kanun-i kudsiyeyi kendilerine rehber
edip, ‹slâmlar içinde o eski zaman fitnelerinden medar-›
bahis ve münakafla etmeyi caiz görmemifller, “Menfaat-
siz, zarar› var” demifller.
Hem, o harplerde çok ehemmiyetli Sahabeler, nas›lsa
iki tarafta da bulunmufllar. O fitneleri bahsetmekte o ha-
kikî Sahabelere, Talha (r.a.), Zübeyir (r.a.) gibi Aflere-i
Mübeflflereye dahi tarafgirâne bir inkâr, bir itiraz kalbe
gelir. Hata varsa da tevbe ihtimali kuvvetlidir. O eski za-
mana gidip lüzumsuz, zararl›, fleriat emretmeden o ah-
valleri tetkik etmekten ise, flimdi bu zamanda, bilfiil ‹slâ-
miyete dehfletli darbeleri vuran ve binler lânete, nefrete
müstahak olanlara ehemmiyet vermemek gibi bir hâlet,
mü’min ve müdekkik bir zat›n vazife-i kudsiyesine muva-
f›k gelemez.
Hatta Sabri ile küçücük münakaflan›z, hem Risale-i
Nur’a, hakaik-› imaniyenin intiflar›na ehemmiyetli bir
zarar verdi¤ini senden saklamam. Ayn› vakitte burada
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 767
E
M‹RDA/
H
AYATI
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
hakaik-› imaniye:
imana ait ha-
kikatler, imanî gerçekler.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikî:
gerçek.
hâlet:
hâl, durum.
harp:
savafl.
hükm-i fler’î:
Kur’ân-› Kerîm’e ve
din-i ‹slâma uygun kanun ile veri-
len karar, fleriat›n hükmü.
ihtimal:
olabilirlik.
inkâr:
reddetme, inanmama, ka-
bul ve tasdik etmeme.
intiflar:
yay›lma, yayg›nlaflma,
neflrolunma.
itiraz:
kabul etmedi¤ini belirtip
karfl› ç›kma.
kanun-› kudsiye:
kudsî kanun.
lânet:
beddua, ilenç.
Madem:
...den dolay›, böyle ise.
Menfaat:
fayda.
mezkûr:
zikredilen, ad› geçen,
an›lan.
müdekkik:
tetkik eden, incele-
yen, inceden inceye araflt›ran.
mü’min:
iman eden, inanan.
münakafla:
tart›flma.
müstahak:
hak eden, hak etmifl.
müstenit:
istinat eden, dayanan.
muvaf›k:
uygun, münasip.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
Sahabe:
Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in mübarek yüzünü
görmekle flereflenen ve onun
sohbetlerine kat›lan mü’min kim-
se.
fleriat:
Allah taraf›ndan peygam-
ber vas›tas›yla bildirilen, ‹lâhî
emir ve yasaklara dayanan hü-
kümlerin hepsi.
tarafgirâne:
taraf tutarcas›na, bir
taraf› destekleyerek.
tekfir:
birini küfürle suçlama, bir
kimseyi yapt›¤› bir iflten veya bir
sözden dolay› kâfir sayma.
tetkik:
dikkatle araflt›rma, incele-
me.
tövbe:
Allah’tan af dileme.
vazife-i kudsiye:
mukaddes vazi-
fe, kutsal vazife.
zat:
kifli, flah›s.
zem:
yerme, k›nama, ay›plama.
ahval:
hâller, durumlar.
Aflere-i Mübeflflere:
Cennetle
müjdelenen on Sahabî. (Hz.
Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Os-
man, Hz. Ali, Hz. Abdurrah-
man bin Avf, Hz. Übeyde bin
Cerrah, Hz. Said Bin Zeyd, Hz.
Saad bin Ebi Vakkas, Hz.
Ubeydullah bin Talha, Hz. Zü-
beyr ibnü’l-Avvam.).
bahis:
konu.
bilfiil:
bizzat kendi çal›flmas›
ile, kendi yaparak.
caiz:
mümkün, olur, olabilir.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
ehemmiyet:
önem, de¤er,
k›ymet.
ehemmiyetli:
önemli.
Ehl-i Beyt:
bir zat›n soyundan
gelme ve onun neslinden ol-
ma.
ehl-i hakikat:
hakikati arzu-
layanlar, gerçe¤i bulup onun
peflinden gidenler; Allah ada-
m›.
Ehl-i Sünnet:
‹slam’› ilk gün-
kü safiyetiyle kabul ederek
dinden olmayan fleyleri kar›fl-
t›rmay›p, Hz. Peygamberin
sünnetinden ve yolundan ay-
r›lmayanlar.
Eimme-i Erbaa:
‹mam Azam
Ebu Hanife, ‹mam fiafiî, ‹mam
Malik, ‹mam Ahmed bin Han-
bel.
eimme-i isnaafler:
on iki
imam.
emr-i fler’î:
fleriat›n emri, dinî
hukukun emri, meflru olan
emir, ifl.
fitne:
kar›fl›kl›k, bozgunculuk,
azg›nl›k.
1...,757,758,759,760,761,762,763,764,765,766 768,769,770,771,772,773,774,775,776,777,...1390
Powered by FlippingBook