Tarihçe-i Hayat - page 762

Demek, gizli komite beni s›k›flt›rmakla bir hâdise ç›-
karmak istiyordular. Bir ecnebî müdahalesi hesâb›na, ve
Müslümanlar ve vatandafllar aras›nda, bütün bütün ka-
nunsuz ve keyfî bir tarzda, damar›ma fliddetle dokunan
ihanetler ve s›k›nt›larla tazipleri, onlara dünyada tam za-
rard›r. Ahirette Cehennem ve sakar; ve bize, dünyada
mükemmel sevap ve zafer ve ahirette, inflaallah Cennet
ve Âb-› Kevseri kazand›r›r. Demek bu gizli plân› Heyet-i
Vekile ve Reis hissetmifltiler ki, buralarda umum memur-
lar, hatta vali ve kaymakam ve zab›ta, benimle görüfl-
mekten kaç›yor, ürküyordular. Ben de hayret ederdim.
Fakat, elimizde yaln›z Nur bulundu¤unu ve siyaset topu-
zu bulunmad›¤›n› zerre kadar akl› bulunanlar anlad›lar.
Gariptir ki, en ziyade lehime çal›flmas› lâz›m olan ba-
z› vazifedarlar, aleyhimde istimal ve istihdam edildi.
Nurcular, çok ihtiyat ve dikkat ve temkinde bulunma-
lar› lâz›md›r. Çünkü, manevî f›rt›nalar var; baz› dessas
münaf›klar her tarafa sokulur. ‹stibdad-› mutlaka dinsiz-
cesine taraftarken, hürriyet f›rkas›na girer, tâ onlar› boz-
sun ve esrarlar›n› bilsin, ifna etsin.
Hem Salâhaddin’in
Asa-y› Mûsa
’y› Amerikal›ya ver-
mesi münasebetiyle deriz:
Misyonerler ve Hristiyan ruhanîleri, hem Nurcular,
çok dikkat etmeleri elzemdir. Çünkü, herhâlde flimal ce-
reyan›, ‹slâm ve ‹sevî dininin hücumuna karfl› kendini
Âb-› Kevser:
Cennetteki sulardan
biri; Kevser suyu.
ahiret:
dünya hayat›ndan sonra
bafllay›p ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
aleyh:
ona karfl›, onun üzerine.
cihet:
yön.
delil:
bir davay› ispata yarayan
fley, bürhan.
dessas:
desise eden, aldat›c›,
oyuncu, hileci.
ecnebi:
yabanc›, baflka milletten
olan.
esrar:
s›rlar, gizli hakikatler.
f›rka:
topluluk.
Garip:
tuhaf, hayret verici.
hâdise:
olay.
Heyet-i Vekile:
vekiller hey’eti,
bakanlar kurulu, kabine.
ifna:
devam vermeme, sona er-
dirme, sonland›rma.
ihanet:
hainlik, kötülük etme, ar-
kadan vurma.
ihtiyat:
uzak görüfllü olma, gele-
ce¤i düflünerek tedbirli hareket
etme.
inflaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
nas›nda kullan›lan bir dua.
‹sevî:
Hz. ‹sa’n›n dininden olanlar.
istibdat-› mutlak:
hiç bir hak ve
hürriyeti tan›mayan tam bask›,
tam diktatörlük.
istihdam:
bir hizmette kullanma,
çal›flt›rma.
istimal:
kullanma.
kanun:
yasa.
keyfî:
kanun ve nizama uygun
762 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI
olmayarak, yol ve usûle ayk›-
r›, keyfe, arzuya, iste¤e ba¤l›,
keyifle ilgili.
komite:
kötü bir maksat için
toplanm›fl topluluk, cemiyet.
leh:
onun taraf›na, ondan ya-
na, birinin faydas› için yap›lan
hareket.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
müdahale:
kar›flma.
münaf›k:
nifak sokan, arabo-
zucu; kalbinde küfrü gizledi¤i
hâlde Müslüman görünen.
münasebet:
vesile, -dan do-
lay›.
Nurcu:
Bediüzzaman Said
Nursî’nin eserlerine ve fikirle-
rine taraftar olan, Risale-i
Nur’lar› okuyup neflreden
kimse.
reis:
baflkan.
reisicumhur:
halk›n reisi,
cumhurbaflkan›.
sakar:
Cehennem.
taraftar:
tarafl›, bir taraf› des-
tekleyen.
tarz:
biçim, flekil.
tazip:
azap çektirme, eziyet
etme, s›k›nt› verme.
temkin:
a¤›rbafll›l›k, vakar, ih-
tiyatl› hareket etme.
umum:
bütün.
vazifedar:
vazifeli.
vilâyet:
il.
zab›ta:
flehir güvenli¤ini sa¤-
lamakla vazifeli bulunan ida-
re, polis.
zafer:
yenme, baflar›.
zerre:
en küçük parça, mole-
kül, atom.
ziyade:
fazla, fazlas›yla
1...,752,753,754,755,756,757,758,759,760,761 763,764,765,766,767,768,769,770,771,772,...1390
Powered by FlippingBook