Demek, gizli komite beni skfltrmakla bir hâdise ç-
karmak istiyordular. Bir ecnebî müdahalesi hesâbna, ve
Müslümanlar ve vatandafllar arasnda, bütün bütün ka-
nunsuz ve keyfî bir tarzda, damarma fliddetle dokunan
ihanetler ve skntlarla tazipleri, onlara dünyada tam za-
rardr. Ahirette Cehennem ve sakar; ve bize, dünyada
mükemmel sevap ve zafer ve ahirette, inflaallah Cennet
ve Âb- Kevseri kazandrr. Demek bu gizli plân Heyet-i
Vekile ve Reis hissetmifltiler ki, buralarda umum memur-
lar, hatta vali ve kaymakam ve zabta, benimle görüfl-
mekten kaçyor, ürküyordular. Ben de hayret ederdim.
Fakat, elimizde yalnz Nur bulundu¤unu ve siyaset topu-
zu bulunmad¤n zerre kadar akl bulunanlar anladlar.
Gariptir ki, en ziyade lehime çalflmas lâzm olan ba-
z vazifedarlar, aleyhimde istimal ve istihdam edildi.
Nurcular, çok ihtiyat ve dikkat ve temkinde bulunma-
lar lâzmdr. Çünkü, manevî frtnalar var; baz dessas
münafklar her tarafa sokulur. stibdad- mutlaka dinsiz-
cesine taraftarken, hürriyet frkasna girer, tâ onlar boz-
sun ve esrarlarn bilsin, ifna etsin.
Hem Salâhaddinin
Asa-y Mûsa
y Amerikalya ver-
mesi münasebetiyle deriz:
Misyonerler ve Hristiyan ruhanîleri, hem Nurcular,
çok dikkat etmeleri elzemdir. Çünkü, herhâlde flimal ce-
reyan, slâm ve sevî dininin hücumuna karfl kendini
Âb- Kevser:
Cennetteki sulardan
biri; Kevser suyu.
ahiret:
dünya hayatndan sonra
bafllayp ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
aleyh:
ona karfl, onun üzerine.
cihet:
yön.
delil:
bir davay ispata yarayan
fley, bürhan.
dessas:
desise eden, aldatc,
oyuncu, hileci.
ecnebi:
yabanc, baflka milletten
olan.
esrar:
srlar, gizli hakikatler.
frka:
topluluk.
Garip:
tuhaf, hayret verici.
hâdise:
olay.
Heyet-i Vekile:
vekiller heyeti,
bakanlar kurulu, kabine.
ifna:
devam vermeme, sona er-
dirme, sonlandrma.
ihanet:
hainlik, kötülük etme, ar-
kadan vurma.
ihtiyat:
uzak görüfllü olma, gele-
ce¤i düflünerek tedbirli hareket
etme.
inflaallah:
Allah izin verirse ma-
nasnda kullanlan bir dua.
sevî:
Hz. sann dininden olanlar.
istibdat- mutlak:
hiç bir hak ve
hürriyeti tanmayan tam bask,
tam diktatörlük.
istihdam:
bir hizmette kullanma,
çalfltrma.
istimal:
kullanma.
kanun:
yasa.
keyfî:
kanun ve nizama uygun
762 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
E
MRDA/
H
AYATI
olmayarak, yol ve usûle ayk-
r, keyfe, arzuya, iste¤e ba¤l,
keyifle ilgili.
komite:
kötü bir maksat için
toplanmfl topluluk, cemiyet.
leh:
onun tarafna, ondan ya-
na, birinin faydas için yaplan
hareket.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
müdahale:
karflma.
münafk:
nifak sokan, arabo-
zucu; kalbinde küfrü gizledi¤i
hâlde Müslüman görünen.
münasebet:
vesile, -dan do-
lay.
Nurcu:
Bediüzzaman Said
Nursînin eserlerine ve fikirle-
rine taraftar olan, Risale-i
Nurlar okuyup neflreden
kimse.
reis:
baflkan.
reisicumhur:
halkn reisi,
cumhurbaflkan.
sakar:
Cehennem.
taraftar:
tarafl, bir taraf des-
tekleyen.
tarz:
biçim, flekil.
tazip:
azap çektirme, eziyet
etme, sknt verme.
temkin:
a¤rbaflllk, vakar, ih-
tiyatl hareket etme.
umum:
bütün.
vazifedar:
vazifeli.
vilâyet:
il.
zabta:
flehir güvenli¤ini sa¤-
lamakla vazifeli bulunan ida-
re, polis.
zafer:
yenme, baflar.
zerre:
en küçük parça, mole-
kül, atom.
ziyade:
fazla, fazlasyla