gel beni ziyaret et, gidece¤im” demesi üzerine hemen gi-
der, ziyaret eder. Ve fleyhin uçup gitti¤ini görünce uyan›r.
Saate bakar, saat gecenin yedisidir. Tekrar yatar. Sabah-
leyin fieyhin hanesinden matem seslerinin yükseldi¤ini
iflitir. Oraya gider ve fieyh Hazretlerinin gece saat yedide
vefat etti¤ini haber al›r. Mahzun olarak geriye döner.
2
n
Ú/
e'
G p
¬r
«n
?n
Y $G o
án
ªr
Mn
Q
1
@ n
¿ƒo
©p
LGn
Q p
¬r
« n
dp
G =É`s
fp
Gn
h ! És
fp
G
Molla Said, fiark›n büyük ulema ve meflayihinden olan
Seyyid Nur Mehmed, fieyh Abdurrahman-› Ta¤î, fieyh
Fehim ve fieyh Mehmed Küfrevi gibi zevat-› âliyenin her
birisinden ilmüirfan hususunda ayr› ayr› derslere nail ol-
du¤undan, onlar› fevkalâde severdi. Ulemadan fieyh
Emin Efendi, Molla Fethullah ve fieyh Fethullah Efendi-
lere de ziyade muhabbeti vard›.
Van’da maruf ulema bulunmad›¤›ndan, Hasan Pafla-
n›n daveti üzerine Molla Said Van’a gitti. Van’da on befl
sene kalarak, aflairin irflad› için aralar›nda seyahatle ted-
ris ve tederrüs vazifesiyle hayat geçirdi. Van’da bulundu-
¤u müddet, vali ve memurîn ile ihtilât ederek, bu as›rda
yaln›z eski tarzdaki ilm-i kelâm›n ‹slâm dini hakk›ndaki
flek ve flüphelerin reddine kâfi olmad›¤›na kanaat hâs›l
etmifl ve fünunun tahsiline lüzum görmüfltür.
. (HAfi‹YE)
HAfi‹YE:
Bediüzzaman’›n çok genç yafl›ndaki bu vukufiyeti, onun istik-
baldeki çok muazzam hizmet-i Kur’âniye ve ‹slâmiyesi için haz›rlanmas›-
n› temin etmifltir. Bu kanaatini o zaman izhar etti¤inden otuz-k›rk sene
sonra, ilm-i kelâmda bir teceddüt yapan Risale-i Nur Külliyat›n›n telifine
Cenab-› Hak muvaffak eylemifltir.
as›r:
yüzy›l.
aflair:
afliretler, kabileler.
davet:
ça¤›rma, ça¤r›.
fevkalâde:
ola¤anüstü, normalin
üstünde.
fünun:
fenler.
hane:
ev, mesken.
hizmet-i Kur'âniye ve ‹slâmiye:
Kur’ân'›n ve ‹slâm’›n hizmeti.
husus:
mevzu, konu.
ihtilât:
kar›fl›p görüflme.
ilm-i kelâm:
kelâm ilmi, Cenab-›
Hakk›n zat ve s›fatlar›ndan, nü-
büvvet, haflir, kader gibi imana
ait meselelerden ‹slâmî esaslar
dairesinde delil ve bürhana daya-
l› olarak bahseden ilim.
ilmüirfan:
ilim ve irfan.
irflat:
do¤ru yola yöneltme, gaf-
letten uyand›rma, uyarma.
istikbal:
gelecek.
izhar etmek:
göstermek, belirt-
mek.
kâfî olmak:
yetmek, yeterli ol-
mak.
kanaat has›l etmek:
kanaat ge-
tirmek, düflünmek.
külliyat:
bir fleyin tamam›.
lüzum görmek:
gerekli bulmak.
mahzun:
hüzünlü, kederli, üzün-
tülü.
maruf:
fleriat›n emretti¤i, iyi bu-
lup be¤endi¤i.
matem:
ölen, kaybedilen fleyin
ard›ndan üzülme ve a¤lama.
memurîn:
memurlar, devlet hiz-
metinde bulunan kimseler.
meflayih:
fleyhler.
muazzam:
ehemmiyetli, önemli.
muhabbet:
ülfet, sevgi, dostluk.
muvaffak eylemek:
baflar›l› k›l-
mak.
müddet:
süre, zaman.
nail olmak:
yetiflmek, ulafl-
mak.
seyahat:
gezi.
seyyid:
Hz. Muhammed'in
(a.s.m.) torunu Hz. Hasan'›n
soyundan olan kimse.
flark:
do¤u.
flek:
flüphe, zan, tereddüt.
tahsil:
ö¤renim.
tarz:
usul, yol.
teceddüt:
yenilik.
tedrîs:
okutma, ö¤retme,
ders verme.
tederrüs:
ders görme, ö¤ren-
me.
telif:
kitap yazma, eser orta-
ya koyma.
temin etmek:
sa¤lamak.
ulema:
âlimler, bilginler.
vazife:
ahlâk veya ifl icab› ya-
p›lmas› gereken ifl, görev.
vefat etmek:
ölmek.
vukufiyet:
iyice bilme ve an-
lama.
zevat-› âliye:
yüce flah›slar,
yüksek meziyetli zatlar.
ziyade:
çok, fazla.
ziyaret etmek:
görmeye git-
mek.
1.
Biz Allah'›n kullar›y›z; sonunda yine Ona dönece¤iz. (Bakara Suresi: 156.)
2.
Allah'›n rahmeti onun üzerine olsun. Âmin.
76 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
‹
LK
H
AYATI