Bediüzzamann stanbulda hayat bir derece siyasîdir.
Siyaset yoluyla slâmiyete hizmet edilecek diye kanaat
besliyordu. Siyasî hayata karflmas, slâmiyete hizmet
aflknn bir neticesiydi. Daima hürriyet taraftar idi. Gör-
dü¤ü hakszlklardan dolay Jön Türklere daima muhale-
fette bulunarak, Siz dini incittiniz, gayretullaha dokun-
dunuz, fleriat tezyif ettiniz; neticesi vahim olacaktr di-
ye izhar- muhalefetten çekinmiyordu.
Hürriyetten sonra mücahit arkadafllaryla beraber tti-
had- Muhammedî (a.s.m.) Cemiyetini kurmufllar; cemi-
yet pek ksa bir zamanda inkiflafa bafllamfl, hatta Bedi-
üzzamann bir makalesiyle Adapazar ve zmit havalisin-
de elli bin kifli cemiyete dahil olmufltu.
Hürriyeti sû-i tefsir etmemek ve meflrutiyeti meflruti-
yet-i meflrua olarak kabul etmek lâzm geldi¤ini ileri sü-
rerek, bu hususta dinî gazetelerde makaleler neflrediyor
ve hitabelerde bulunuyordu. Bu makale ve hitabeleri,
emsalsiz denecek kadar beli¤ ve mukni idi. Ehl-i ilim ve
ehl-i siyaset, Said Nursînin bu yazlarndan ve derslerin-
den çok istifade etmifllerdir. O zamandaki intibah- millî-
yi, Anadolu ve Asyann saadet-i dünyeviyesinin fecr-i sa-
dk olarak müjde veriyor, fakat elden kaçmamas için
evamir-i fleriyeyi çabuk imtisal etmenin zarurî oldu¤unu
ileri sürüyordu. E¤er meflrutiyeti hürriyet-i fleriye ile ka-
bul etmezsek ve öyle tatbik edilmezse, elimizden kaça-
cak, müstebit bir idareye yerini terk edecek diye ihtar
ediyordu. O nutuk ve makalelerden numune olarak cüzî
bir ksmn buraya derç ediyoruz:
beli¤:
düzgün olarak meramn
anlatan.
cemiyet:
topluluk, birlik.
cüz'î:
pek az.
dahil olmak:
girmek.
daima:
her vakit, her zaman.
derç etmek:
almak.
ehl-i ilim:
ilimle u¤raflanlar.
ehl-i siyaset:
ülkenin idaresiyle
meflgul olanlar, politikaclar.
emsalsiz:
eflsiz, benzersiz.
evamir-i fler'iye:
fler'i emirler,
dinle ilgili ifller.
fecr-i sadk:
gerçek aydnlk.
gayretullah:
Allah'n hak dinini
koruma sfat.
havali:
bölge.
hitabede bulunmak:
bir toplulu-
¤a karfl coflturucu sözler söyle-
mek, nutuk atmak.
hizmet:
bir kimsenin hesabna
veya menfaatine ifl görme.
husus:
mevzu, konu.
hürriyet:
ba¤mszlk; 1908 de II.
Meflrutiyetin ilân ile birlikte ger-
çekleflen yeni sistemin halk ara-
sndaki ad.
hürriyet-i fler'îye:
dinî ilkelerle
belirlenmifl özgürlük.
ihtar etmek:
dikkatini çekmek,
uyarmak.
imtisal etmek:
emre tamamen
uymak.
inkiflaf:
geliflme.
intibah- millî:
milletçe uyanfl.
istifade etmek:
faydalanmak,
yararlanmak.
ttihad- Muhammedî:
Süheyl
Pafla, Mehmet Sadk, Ferik Rza
Pafla, Dervifl Vahdeti ve arkadafl-
lar tarafndan stanbul'da 5 Nisan
1909 tarihinde kurulan bir cemi-
yet.
izhar- muhalefet:
karfl oldu¤u-
nu belli etmek.
kanaat beslemek:
düflünmek.
lâzm gelmek:
gerekmek.
86 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
makale:
belli bir konu üzerin-
de yazlmfl gazete yazs.
meflrutiyet:
baflnda hüküm-
dar bulunmakla birlikte se-
çimle kurulan bir yasama
meclisine dayanan, yürütme-
si denetime açk anayasal
idare flekli.
meflrutiyet-i meflrua:
dine
uygun meflrutiyet, meflru
meclisle dayal yönetim flekli.
muhalefette bulunmak:
bir
düflünce, fiil veya harekete
karfl durmak.
mukni:
ikna edici, inandrc.
mücahit:
din u¤runa din düfl-
manlaryla, Allah rzas için ve
Allah'n adn yüceltmek ga-
yesiyle savaflan.
müstebit:
hükmü altnda bu-
lunanlara söz hakk ve hare-
ket serbestli¤i vermeyen.
neflretmek:
yaynlamak.
netice:
sonuç.
nutuk:
konuflma.
numune:
örnek.
saadet-i dünyeviye:
dünya
saadeti.
siyasî:
siyasetle ilgili.
sû-i tefsir etmek:
yanlfl yo-
rumlamak.
fleriat:
Allah tarafndan pey-
gamber vastasyla bildirilen,
lâhî emir ve yasaklara daya-
nan hükümlerin hepsi.
tatbik etmek:
uygulamak.
terk etmek:
brakmak.
tezyif etmek:
küçük düflür-
mek.
vahim:
a¤r, dehflet verici.
zarurî:
mecburî, zorunlu.