Bu kanaati hâsl etti¤i o zamanda, ulûm-i müspete de-
nilen bütün fenleri tetebbua bafllayarak pek ksa bir za-
manda tarih, co¤rafya, riyaziyat, jeoloji, fizik, kimya, ast-
ronomi, felsefe gibi ilimlerin esaslarn elde etmifltir. Bu
ilimleri bir hocadan ders alarak de¤il, yalnz kendi müta-
lâas sayesinde hakkyla anlamfltr. Meselâ bir co¤rafya
muallimini, mübahaseye giriflmeden evvel yirmi dört sa-
at içerisinde eline geçirdi¤i bir co¤rafya kitabn hfz et-
mek suretiyle, ertesi gün Van Valisi merhum Tahir Pafla-
nn kona¤nda onu ilzam eder. Ve yine ayn surette bir
muaraza neticesinde, befl gün zarfnda kimya-i gayr-i uz-
vîyi (inorganik kimya) elde ederek, kimya muallimiyle
muarazaya giriflir ve onu da ilzam eder. flte, pek genç
yaflndaki mezkûr harikulâdeliklere ve bahr-i umman hâ-
linde bir ilme malikiyetine flahit olan ehl-i ilim, Molla Sa-
ide Bediüzzaman lâkabn vermifltir.
Bediüzzaman, Vanda bulundu¤u müddet zarfnda, o
zamana kadar edindi¤i fikir ve mütalâalar ve ilmî ve dinî
tedris usullerini görmekle ve zamann ihtiyac- zarurîleri-
ni nazar- itibara almakla, kendisine mahsus bir usul-i ted-
ris icat eder. Bu da, hakaik- diniyeyi asrn fehmine uy-
gun en yeni izah ve beyan tarzlaryla ispat etmek sure-
tiyle talebelerini tenvir etmektir.
Molla Said, Vanda bulundu¤u zamanlarda, baz hu-
suslarda o havalinin ulemasna muhalif bulunuyordu.
(HA-
fiYE)
Bu hususlar flunlardr:
TARHÇE- HAYATI
| 77
LK
H
AYATI
lâkap:
ünvan.
mahsus:
baflkasnda bulunma-
yan, bir fleye veya kifliye has
olan.
malikiyet:
malik ve sahip olma.
merhum:
rahmetli, ölmüfl.
meselâ:
misal olarak, örne¤in.
mezkûr:
zikredilen, anlan.
muallim:
ö¤retmen.
muaraza:
söz mücadelesi.
muhalif:
karflt.
mübahese:
bir konu hakknda
konuflma.
müddet:
süre.
mütalâa:
tetkik, arafltrma; iyice
düflünülerek verilen karar.
nazar- itibara almak:
dikkate al-
mak.
netice:
sonuç.
riyaziyat:
matematik bilgisi.
suret:
tarz, yol.
flahit:
bir durumu, olay gören; ta-
nk.
talebe:
ö¤renciler.
tarz:
usul, yol.
tedrîs:
ö¤retme.
tenvir etmek:
bir konu hakknda
baflkalarn aydnlatmak.
tetebbu:
etraflca arafltrma, bir
fley hakknda genifl bilgi edinme.
ulema:
âlimler, ilim sahipleri.
ulûm-i müspete:
müspet ilimler.
usûl:
metot, tarz, üslûp, flekil.
usûl-i tedris:
e¤itim-ö¤retim me-
todu.
vaziyet:
hal, durum.
zarfnda:
içerisinde.
HAfiYE:
Ayn vaziyet, seksen senelik hayatnda da devam etmifltir.
asr:
yüzyl.
astronomi:
gök cisimleri ile
ilgilenen ilim.
Bahr-i Umman:
Hint Okyanu-
su.
beyan:
deliller göstererek is-
patlama.
dinî:
din ile ilgili.
ehl-i ilim:
ilimle u¤raflanlar.
esas:
temel, öz.
evvel:
önce.
fehm:
anlayfl, idrak.
fen:
ilim.
fikir:
düflünce.
hakaik- diniye:
dine ait olan
hakikatler.
hakkyla anlamak:
do¤ru fle-
kilde, tam olarak anlamak.
harikulâdelik:
fevkalâdelik,
ola¤anüstülük.
havali:
çevre, yöre.
hfzetmek:
ezberlemek.
hoca:
ö¤retmen.
husus:
mevzu, konu.
icat etmek:
yeni bir fley orta-
ya koymak.
ihtiyac- zarurî:
yaflamak için
gerekli olan ihtiyaç.
ilim:
bilgi, bilim.
ilmî:
ilim ile ilgili.
ilzam etmek:
tartflmada
kuvvetli deliller ve belgeler
öne sürerek karflndakini ce-
vap veremez hâle getirmek.
ispat etmek:
delillerle do¤ru-
yu ortaya koymak, kantla-
mak.
izah:
bir konuyu ayrntlaryla
ortaya koyma, açklama.
jeoloji:
yerbilimi.
kanaat hasl etmek:
kanaat
getirmek, düflünmek.