Tarihçe-i Hayat - page 72

flekildeki ilmî kudreti görünce, kendilerine üstat kabul
ederler.
Bu esnada, Mardin’e gelen iki talebeye tesadüf etti.
Bunlardan birisi, Cemaleddin-i Efganî’ye mensup olup,
di¤eri tarikat-› Sünusiyeden idi. Bunlar vas›tas›yla hem
Cemaleddin-i Efganî’nin mesle¤ine, hem de tarik-› Sü-
nusîye aflinal›k peyda etti.
Molla Said çok genç yaflta iken siyasî hayata at›l›r, va-
tan ve millete hizmete bafllar. ‹lk hayat-› siyasiyesi Mar-
din’de bafllam›flt›r. Bunun üzerine bir mutasarr›f›n pen-
çe-i kahr›yla, elleri ba¤l›, muhaf›z nezaretinde Bitlis’e
nefyedildi. Jandarmalarla yolda giderken namaz vakti
gelir. Namaz k›lmak için, kay›tlar›n aç›lmas›n› jandarma-
lara ihtar eder. Jandarmalar kabul etmeyince, demir ka-
y›tlar› bir mendil gibi açarak önlerine atar. Jandarmalar
bu hâli keramet addedip hayretler içinde kal›rlar. Teslimi-
yetle, rica ve istirham ile, “Biz flimdiye kadar muhaf›z›n›z
idik, bundan sonra hizmetçiniziz” derler”
(HAfi‹YE)
Bitlis’te iken bir gün kendilerine Vali ile bir k›s›m me-
murlar›n içki içtikleri ihbar olununca, hiddetlenerek,
“Bitlis gibi dindar bir memlekette hükûmeti temsil eden
bir zat›n irtikâp etti¤i bu muameleyi kabul edemem” di-
yerek, içki meclisine gider. Evvelâ içki hakk›nda bir
HAfi‹YE:
Bir gün Bediüzzaman’a soruldu:
"Kayd› nas›l açt›n?"
Dedi:
"Ben de bilmem. Fakat, olsa olsa namaz›n kerametidir."
addetmek:
saymak.
aflina:
bildik, tan›d›k.
dindar:
dinî kaidelere hakk›yla ri-
ayet eden, mütedeyyin.
esna:
ara, s›ra.
evvelâ:
ilk önce.
hayat-› siyasîye:
politik hayat, si-
yasi hayat.
hiddetlenmek:
öfkelenmek, k›z-
mak.
hükûmet:
devlet.
ihbar:
haber verme, bildirme, du-
yurma.
ihtar etmek:
hat›rlatmak.
ilmî:
ilim ile ilgili, ilme dair.
irtikâp etmek:
kötü, fena ve gü-
nah teflkil edecek bir ifl yapmak.
istirham:
merhamet dileme.
kay›t:
aya¤a vurulan zincir, pran-
ga.
keramet:
Allah'›n velî kullar›nda
72 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
‹
LK
H
AYATI
görülen ola¤anüstü hâller ve-
ya tabiatüstü hâdiseler.
kudret:
güç, kuvvet, takat, ik-
tidar.
meclis:
toplant›.
memleket:
flehir, il, kasaba.
memur:
devlet hizmetinde
çal›flan ve bunun karfl›l›¤›nda
ayl›k, maafl alan kimse.
mensup:
bir fleyle veya kim-
seyle alâkas› bulunan, ilgili
olan.
meslek:
tutulan yol, sülûk
edilen yer.
millet:
halk.
muamele:
davran›fl.
muhaf›z:
herhangi bir fleyi
korumakla vazifeli asker.
mutasarr›f:
Tanzimattan son-
ra, Osmanl› idarî teflkilat›nda
sancaklar›n en büyük idare
amirine verilen isim.
nefyetmek:
sürmek, baflka
bir yerde ikamet etmeye
mecbur etmek.
nezaret:
gözetim, kontrol.
pençe-i kahr:
mahveden,
yok eden pençe.
peyda:
haz›r, mevcut.
rica:
yalvarma, niyaz etme.
talebe:
ö¤renciler.
tarik-› Sünusi:
Sünûsî tarikat›.
temsil etmek:
birinin, bir top-
lulu¤un veya bir kuruluflun
ad›na hareket etmek.
tesadüf etmek:
rast gelmek,
rastlamak.
teslimiyet:
boyun e¤ifl.
üstat:
ö¤retici.
vas›ta:
arac›.
zat:
kifli, flah›s, fert.
1...,62,63,64,65,66,67,68,69,70,71 73,74,75,76,77,78,79,80,81,82,...1390
Powered by FlippingBook