Bu esnada on befl, on alt yafllarnda bulunuyordu. Lâ-
kin, kuvve-i bedeniyece pek çevik ve metindi. Saidül-
Meflhur lâkabyla yad ediliyordu. Siirtte, kendisiyle mü-
cadele etmek isteyen bütün arkadafllarna karfl hazr bu-
lundu¤u ve ayn zamanda sorulacak bütün suallere cevap
verece¤ini, kimseye sual sormayaca¤n ilân etti.
Sonra, tekrar Bitlise geldi. Bitliste bir-iki fleyh hane-
dannn, âlim ve talebelerin arasnda geçimsizlik oldu¤u-
nu iflitir. Fesad netice veren sözlerin, bilhassa gybetin
slâmiyete yakflmad¤n onlara ihtar edince, Molla Sa-
idi fieyh Emin Efendiye flikâyet ederler.
fieyh Emin ise, Henüz çocuk oldu¤undan, kabil-i hi-
tap de¤ildir der.
Bu söz Molla Saide tebli¤ edildi¤i anda, zaten bu gibi
sözlere ftraten tahammülsüz oldu¤undan, fieyh Emin
Efendinin huzuruna çkarak elini öper ve Efendim, be-
ni imtihan ediniz; kabil-i hitap oldu¤umu ispat etmek is-
terim der.
fieyh Emin Efendi, mütenevvi ilimlerden ve en müflkül
meselelerden on alt sual tertip ederek sorar. Molla Said,
suallerin umumuna cevap verdikten sonra, Kureyfl Cami-
ine gider, ahaliye vaaz ve nasihat etmeye bafllar. Bunun
üzerine Bitlis ahalisinin bir ksm Molla Saide, bir ksm
da fieyh Emin Efendiye yardm etmek isterler. Bundan
dolay vali, büyük bir vukuata meydan vermemek için Be-
diüzzaman nefyeder. Bu defa da fiirvana gider.
Zaten infirat eden böyle zatlarn muarzlar pek çok bu-
lunur. Bilhassa mücadele-i ilmiyede ma¤lûp düflenlerden
ahali:
halk.
âlim:
ilim adam.
bilhassa:
hele, özellikle.
çevik:
hzl ve hareketli, çabuk
hareket edebilen.
esna:
ara, sra.
fesat:
karflklk, nifak.
ftraten:
yaratlfl itibariyle.
gybet:
hazrda olmayan birisinin
arkasndan kötü konuflma, dedi-
kodu yapma.
hanedan:
hükümdar veya devlet
büyü¤ü gibi bir kifliye dayanan
soy, büyük aile.
huzur:
yan, kat, karfl.
ihtar etmek:
hatrlatmak.
ilân etmek:
duyurmak, bildir-
mek.
ilim:
kâinat içinde meydana ge-
len olaylarn sebep, olufl, sonuç
ve tesirleri konusunda, akln ölçü-
leri çerçevesinde tahsil ve tecrü-
be ile edinilen do¤ru bilgi, bilim.
infirat etmek:
yalnz olmak, ayr-
lp tek kalmak.
ispat etmek:
kantlamak.
kabil-i hitap:
kendisiyle konuflu-
labilir, söz anlar.
64 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
kuvve-i bedeniye:
bedene
ait kuvvet.
lâkap:
ünvan.
lâkin:
ama, fakat.
ma¤lûp düflmek:
yenilmek.
mesele:
problem.
metin:
sa¤lam ve dayankl,
kavi.
meydan:
frsat, imkân, vakit.
muarz:
muhalefet eden, mu-
halif.
mücadele etmek:
çatflmak.
mücadele-i ilmiye:
ilim yo-
luyla yaplan savafl, cihat.
müflkül:
güç, zor, çetin.
mütenevvi:
çeflitli, muhtelif.
nasihat etmek:
ö¤üt vermek.
nefyetmek:
sürmek, cezalan-
drarak baflka bir yerde ika-
met etmeye mecbur etme.
netice vermek:
sonuç ver-
mek.
Saidül-Meflhur:
Meflhur Said.
sual:
soru.
tahammülsüz:
sabrsz.
talebe:
ö¤renciler.
tebli¤ etmek:
ulafltrmak, gö-
türmek.
tertip etmek:
sralamak.
umum:
hep, bütün.
vaaz:
teflvik ve korkutma yo-
luyla iyili¤e yöneltme, ö¤üt
verme.
vukuat:
hâdiseler, olaylar.
yad etmek:
anmak.
zat:
kifli, flahs, fert.