baz zahir hocalar, Molla Saidi ahali nazarnda küçük dü-
flürmek için var kuvvetleriyle çalflyorlard. Her hususat-
n tecessüs ettirirlerdi. Bir gün, naslsa kazaen sabah na-
mazn geçirmifl. Buna vâkf olan hasmlar, Molla Said,
namaz terk etmifltir diyerek ahali arasnda iflaada bu-
lundular. Molla Saidden soruldu ki:
Niçin herkes bunu böyle söylüyor?
Molla Said, Evet, esassz bir fley, âlemin içinde çabuk
yaylmaz. Hata bendedir. Onun için, iki cezaya u¤radm:
birisi Allahn itab, di¤eri nasn tarizi. Bunun esas sebe-
bi ise, geceleyin âdet edindi¤im vird-i flerifi terk etti¤im-
dir. flte âlemin ruhu bu hakikate temas etmiflse de, ta-
mamn kavrayamayarak ismini bilemeyip flu veçhile ha-
tay isimlendirmifller cevabn verir.
fiirvanda bulundu¤u srada Siirt civarndan birisi gele-
rek, Aman efendim, Siirte bir çocuk gelmifl; kendisi on
dört-on befl yaflnda, umum ulemay ilzam etti. fiunu il-
zam etmek için sizi davete geldim der.
Molla Said de flu davete icabet ederek Siirte gitmek
için hazrlanr. Yola düflerler; iki saat gittikten sonra, o
küçük hocann evsaf ve kyafetini sorar.
O adam: Efendim, ismini bilmiyorum; fakat ilk geliflte
dervifl kyafetinde olup omuzunda bir pösteki vard. Bila-
hare talebe kyafetine girdi ve umum ulemay ilzam etti.
Bunu dinledi¤inde, kendisinden bahsetti¤ini ve bir se-
ne evvelki kendi vukuatnn flimdi civar köylerde fluyu
buldu¤unu anlayarak geriye döner, davete icabet etmez.
TARHÇE- HAYATI
| 65
LK
H
AYATI
rumunu arafltrp ö¤renmeyi iste-
mek.
terk etmek:
brakmak.
ulema:
âlimler, ilim sahipleri.
umum:
bütün.
vâkf olmak:
bir iflten haberi ol-
mak.
var kuvvetleriyle:
bütün güçle-
riyle.
vird-i flerif:
âyet ya da dua gibi
kutsal sözler.
vukuat:
hâdiseler, olaylar.
zahir:
görünüflte.
âdet edinmek:
alflkanlk ha-
line getirmek.
ahali:
halk.
âlem:
insanlar, halk.
bilâhare:
sonra, sonradan,
sonralar.
ceza:
karfllk, azap.
davet:
ça¤rma.
dervifl:
bir tarikate girmifl,
onun yasa ve törelerine ba¤l
kimse.
esas:
temel.
evsaf:
nitelikler, özellikler.
evvelki:
önceki.
hakikat:
gerçek, bir fleyin as-
l ve esas.
hasm:
düflman, rakip.
hata:
suç, günah, kabahat.
hoca:
ö¤retmen.
hususat:
hususlar, yönler.
icabet etmek:
davete uy-
mak.
ilzam etmek:
münazarada
karflsndakini susturmak.
iflaada bulunmak:
haber
yaymak, herkese duyurmak.
itap:
azarlama, tersleme.
kazaen:
kaza olarak, isteme-
yerek.
nas:
insanlar, halk.
nazar:
ön; nezdinde.
flüyu bulmak:
yaylmak, dil-
den dile aktarlmak.
talebe:
ö¤renciler.
tariz:
üstü kapal flekilde ten-
kit etme, i¤neleme, tafllama.
tecessüs etmek:
bir insann
bilinmesini istemedi¤i bir ku-
surunu, aybn veya özel du-