vilâyetine tâbi Bayezite hareket etti. Hakikî tahsiline ifl-
te bu tarihte bafllar. Bu zamana kadar hep sarf ve na-
hiv mebadileriyle meflgul olmufltu ve izhara kadar
okumufltu. Bayezitte fieyh Mehmed Celâlî Hazretlerinin
nezdinde yapt¤ bu hakikî ve ciddî tahsili üç ay kadar de-
vam etmifltir. Fakat pek gariptir. Zira fiarkî Anadolu
usul-i tedrisiyle,
Molla Cami
den, nihayete kadar ikmal-i
nüsah etti. Buna da, her kitaptan bir veya iki ders, niha-
yet on ders tederrüs etmekle muvaffak oldu ve müteba-
kisini terk eyledi. Hocas fieyh Mehmed Celâlî Hazretle-
ri ne için böyle yapt¤n sual edince, Molla Said ceva-
ben, Bu kadar kitab okuyup anlamaya muktedir de¤i-
lim. Ancak, bu kitaplar bir mücevherat kutusudur; anah-
tar sizdedir. Yalnz sizden flu kutularn içinde ne bulun-
du¤unu göstermenizin istirhamndaym. Yani, bu kitap-
larn neden bahsettiklerini anlayaym da, bilahare tab-
ma muvafk olanlara çalflrm, demifltir.
Maksad ise, esasen kendisinde ftraten mevcut bulu-
nan icat ve teceddüt fikrini medrese usullerinde göster-
mek ve bir teceddüt vücuda getirmek
(HAfiYE)
ve bir sürü
hafliye ve flerhlerle vakit zayi etmemekti. Bu suretle,
TARHÇE- HAYATI
| 57
LK
H
AYATI
meflgul olmak:
ilgilenmek, u¤-
raflmak.
mevcut bulunmak:
hazr bulun-
mak.
muktedir:
gücü yeten.
muvaffak olmak:
baflarl olmak,
baflarmak.
muvafk:
uygun.
mücevherat:
mücevherler.
müfltak:
arzulu.
müteflekkil:
meydana gelen,
meydana gelmifl, kurulmufl, ku-
rulu.
nahiv:
Arapça dilbilgisinin konu-
su cümleler olan bölümü.
nezd:
yan, huzur.
nihayet:
son, bitim; en sonunda.
refakat:
yol arkadafll¤.
sarf:
Arapça dilbilgisinin konusu
kelimeler olan bölümü.
sual etmek:
sormak.
suret:
tarz, yol, gidifl.
fiarkî Anadolu:
Do¤u Anadolu.
flerh:
bir eserin zor anlafllan yer-
lerini çözüp yorumlayarak açkla-
ma ve bu maksatla yazlan eser.
tab:
tabiat, karakter, yaratlfl, hil-
kat.
tâbi:
ba¤l.
tahsil:
ö¤renim.
teceddüt:
yeni hale gelme, yeni-
leflme, yenilik.
telif:
kitap yazma.
terk eylemek:
brakmak.
usûl:
tarz, üslûp.
usûl-i tedris:
e¤itim-ö¤retim me-
todu.
vilâyet:
il.
vücut:
var olma, var olufl, varlk.
zat:
kifli, flahs.
zayi etmek:
ziyan etmek.
zira:
çünkü, flu sebepten ki.
HAfiYE:
Yirmi üç senede telifi tamamlanan ve yüz otuz kitaptan müte-
flekkil
Risale-i Nur
adl eserleriyle, ilm-i kelâm sahasnda bir teceddüt yap-
t¤ görülmüfltür.
Evet, kendisi, on befl sene tahsili lâzm gelen ilmi üç ayda elde etmesi,
gaybî bir iflarettir ki:
"Bir zaman gelecek, on befl sene de¤il, bir sene bile ilm-i iman dersini
alacak medreseler ele geçmeyecek. flte o zamanda, müfltaklara on befl
bilâhere:
sonra, sonralar.
cevaben:
cevap olarak.
esasen:
aslnda.
eser:
kitap.
ftraten:
yaratlfltan, yaratlfl
itibariyle.
fikir:
düflünce.
garip:
hayret verici.
gaybî:
gayba ait, gaypla ilgili.
hakikî:
gerçek.
hareket etmek:
yola çkmak.
hafliye:
bir eserin metnini
flerh ve izah eden kitap.
hazret:
sayg, ululama, yü-
celtme, övme maksadyla
kullanlan tabir.
hoca:
ö¤retmen.
icat:
yeni bir fley ortaya koy-
ma, bulufl.
ilim:
kâinat içinde meydana
gelen olaylarn sebep, olufl,
sonuç ve tesirleri konusunda,
akln ölçüleri çerçevesinde
tahsil ve tecrübe ile edinilen
do¤ru bilgi, bilim.
ilm-i kelâm:
kelâm ilmi, Ce-
nab- Hakkn zat ve sfatlarn-
dan, nübüvvet, haflir, kader
gibi imana ait meselelerden
slâmî esaslar dairesinde delil
ve bürhana dayal olarak
bahseden ilim.
istirham:
rica etme.
izhar:
aç¤a vurma, meydana
çkarma, aflikâr etme.
lâzm gelmek:
gerekmek.
maksat:
istenilen fley, niyet.
mebadi:
temel prensip.
medrese:
slâm dünyasnda
düzenli ö¤retim kuruluflu,
mektep.