Onun için,
Risale-i Nur
hakknda beyan edilen ve neflre-
dilen senalara bu gibi noktalardan bakmak lâzmdr; yok-
sa hizmete zarar olur. Dar düflünce ile hareket etmek za-
mannda de¤iliz. manszlar, kendi muzr mesleklerini,
menfi ideolojilerini, sahte kahramanlar, hatta slâm düfl-
manlarn onlar asla lâyk olmad¤ hâlde çeflitli
methüsena ile insanl¤n nazarna göstermeye, alkfl top-
lamaya çalflyorlar. Uza¤a gitmeye lüzum yok; dünyay
saran dehfletli dinsizlik cereyann idare edenler büyük
kahramanlar olarak ilân edilirken, neden Müslümanlar
hak dinlerini medh ü sena etmesinler, onun kemalâtn,
ulviyetini neflretmesinler; Kurâna âyine olan ve bu za-
mann dinsizlik cereyanlarna meydan okuyup, dine en
büyük hizmeti ifa eden bir eser külliyat ve onun muhte-
rem, mütevazi ve hadsiz zulümlere maruz kalmfl müellifi
medhedilmesin? Hâlbuki, yazlan yazlar mücerret mevzu-
lar olarak de¤il, ekseriyetle müdafaa kabîlinden, aleyhte-
ki iftiralara cevap olarak neflredilmifl hakikatlerdir.
ì Ġ
Üstadn hayat, küllî hizmeti noktasndan topluca iki
büyük safha arz etmektedir.
Birincisi:
Do¤uflundan itibaren tahsil hayat,
Vandaki ikameti, stanbula gelifli, siyasî hayat, seyahat-
leri, Harb-i Umumiyeye ifltiraki, Rusyadaki esareti, s-
tanbulda Darül-Hikmetil-slâmiye azal¤nda bulunuflu,
Kuva-i Milliyede stanbuldaki hizmeti, Ankaraya gele-
rek ilk Meclis-i Mebusandaki faaliyetleri ve ksa bir
aleyhteki:
zararna yönelik.
arz:
ifade etme.
asla:
hiç bir vakit, olmas imkân-
sz.
âyine:
ayna, mirat.
aza:
bir kurulufla mensup, üye.
beyan:
anlatma, açk söyleme,
bildirme, izah.
cereyan:
fikir, sanat, siyaset ha-
reketi.
dehflet:
büyük korku hâli, kork-
ma, ürkme.
ekseriyetle:
daha ziyadesiyle,
çoklukla, ço¤unlukla.
esaret:
esirlik, harp esirli¤i, tut-
saklk.
faaliyet:
durmadan çok çalflma,
hareket, gayret.
hadsiz:
snrsz, sonsuz.
hakikat:
gerçek, asl, esas.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu flu-
dur ki, öyle iken, oysa ki, hakikat
flu ki.
Harb-i Umumî:
genel harp, umu-
mî savafl.
hatta:
manaya kuvvet vermek
için "üstelik, fazla olarak, bundan
baflka, kadar, bile, dahi, hem
de..." manalarnda, cümle baflla-
rnda kullanlan edattr.
idare:
bir ifli yürütme, çekip çevir-
me.
ifa:
bir ifli yapma, bir ifli gerçek-
lefltirme.
iftira:
asl olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu bafl-
kasna yükleme, bühtan, ifk.
ikamet:
oturma, bir yerde kalma.
ilân:
meydana çkarma, belli et-
me, yayma, duyurma, bildirme.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
ifltirak:
katlma, benimseme.
itibaren:
den beri, ...den bafllaya-
rak, itibar ederek.
kabil:
soy, nevi, snf, cins, tür.
kemalât:
faziletler, iyilikler, ke-
maller, olgunluklar, mükemmel-
likler.
Kuva-i Milliye:
millî kuvvetler, s-
tiklâl Harbinde Anadolu'da kuru-
lan hükümet ve bu hükümetin
askerî kuvveti, millî kuvvet.
küllî:
çok, büyük, çok miktarda.
külliyat:
bir fleyin bütünü, bir fle-
yin tamam, hepsi.
lâyk:
vasflar, nitelikleri, özü, ha-
reket ve davranfllaryla bir fleyi
elde etmeye hak kazanmfl olan.
lâzm:
gerek, gerekli, lüzumlu.
lüzum:
ihtiyaç, gereklik.
maruz:
bir fleyin karflsnda, tesiri
altnda bulunan ve önünde engel
ve siper bulunmayan.
Meclis-i Mebusan:
mebuslar
meclisi, Osmanl devleti zamann-
da halk tarafndan seçilen me-
buslarn meclisi, Millet Meclisi.
48 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
G
Rfi
menfi:
müspet olmayan,
olumsuz, hakikatin aksini id-
dia eden.
meslek:
kiflinin kendi yaps-
na uygun bulup yürüdü¤ü
manevî yol, aklen, kalben,
amelen yürünen yol.
methüsena:
methedip övme.
meth:
övme, birinin iyi fleyle-
rini söyleme, sena, sitayifl.
mevzu:
ele alnan, üzerinde
durulan husus, bahis, konu.
muhterem:
sayg de¤er, hür-
mete lâyk, aziz, saygn.
muzrr:
zararl, zarar veren,
zarara sebep olan, zarar do-
kunan.
mücerret:
yalnz, tek, tek ba-
flna, soyut.
müdafaa:
savunma.
müellif:
telif eden, yazan, ya-
zar.
mütevâz:
tevâzu eden, alçak
gönüllü olan, kibirsiz, göste-
riflsiz.
nazar:
dikkat, bakfl.
neflr:
yaym, yayn.
safha:
devre, merhale, evre.
senâ:
överek bahsetme, öv-
me, övüfl, medih.
seyahat:
yolculuk, uzun yol-
culuk.
siyasî:
siyaset gere¤i olan, si-
yasetle ilgili, siyasete ait.
tahsil:
ilim ö¤renme, bilgi
edinme, ö¤renim.
ulviyet:
ulvîlik, yücelik, yük-
seklik, ululuk.
zulüm:
hakszlk, eziyet, cefa,
iflkence.