ve imann rükünlerini teyit ve ispat ve neflirdir. Hâlk-
Rahîmime yüz binler flükür olsun ki, beni kendime be-
¤endirmemifl, nefsimin ayplarn ve kusurlarn bana
göstermifl ve o nefs-i emmareyi baflkalara be¤endirmek
arzusu kalmamfl. Kabir kapsnda bekleyen bir adamn
arkasndaki fânî dünyaya riyakârâne bakmas, acnacak
bir hamakattir ve dehflet verici bir hasarettir. flte bu hâ-
let-i ruhiye ile, yalnz hakaik- imaniyenin tercüman olan
Risale-i Nur
un, Kurânn mal olarak meziyetlerini izhar
ediyorum. Sözlerdeki hakaik ve kemalât benim de¤il,
Kurânndr ve Kurândan tereflfluh etmifltir. Madem
ben fânîyim, gidece¤im; elbette bâkî olacak bir fley ve bir
eser, benimle ba¤lanmamak gerektir ve ba¤lanmamal.
Evet, lezzetli üzüm salkmlarnn hasiyetleri kuru çubu-
¤unda aranlmaz. flte ben de öyle kuru çubuk hükmün-
deyim.
Evet, Said Nursî,
Risale-i Nur
la dinsizli¤e ve slâmiyet
aleyhindeki cereyanlara karfl giriflti¤i Kurân ve iman
hizmetinde çok yardmclara, hükümet ve milletçe teflvik
ve müzaherete muhtaç iken, bilâkis çeflitli iftira, tezvir ve
ithamlarla hapse sürülmek, eserlerini imha etmek, halk
kendinden so¤utmak için aleyhinde türlü isnatlar yapl-
mfltr. Elbette hak bildi¤i mesle¤ini, Kurânn flerefine
ve Hazret-i Peygamberin nübüvvetinin teâlîsine ait hiz-
metini aleyhteki iftiralardan müberra klmak için, hakika-
ti söyleyecek, müdafaada bulunacak; faraza bazlar tara-
fndan flahsî bir noksanlk telâkki edilse bile, umumun is-
tifade ve saadeti için flahsî zararna da raz olacaktr.
TARHÇE- HAYATI
| 47
G
Rfi
kasna yükleme.
iman:
inanma, inanç, itikat.
imha:
bozma, yok etme, mahvet-
me, ortadan kaldrma, ykma.
isnâd:
bir fleyi bir kimseye ait
gösterme.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma, yarar sa¤lama.
itham:
suçlu görme, suçlama.
izhar:
aç¤a vurma, meydana ç-
karma, aflikâr etme.
kabir:
ölüleri defnetmek için ka-
zlan çukur, mezar, sin, merkad.
büyük, ulu.
kemalât:
faziletler, iyilikler, ke-
maller, olgunluklar, mükemmel-
likler.
kusur:
eksiklik, noksan.
madem:
de¤il mi ki.
meslek:
kiflinin kendi yapsna
uygun bulup yürüdü¤ü manevî
yol, aklen, kalben, amelen yürü-
nen yol.
meziyet:
üstünlük vasf, de¤erli-
lik, fazilet.
muhtâc:
ihtiyac olan.
müberra:
temize çkmfl, aklan-
mfl.
müdafaa:
savunma.
müzaheret:
yardm, arka çkma.
nefs:
kötülü¤e sevk eden, hayrl
ifllerden alkoyan güç; kendi, fla-
hs.
nefs-i emmare:
kötülü¤ü emre-
den nefis.
neflir:
yayma, herkese duyurma,
tamim.
noksan:
eksiklik, kusurlu.
nübüvvet:
nebilik, peygamberlik.
raz:
rza gösteren, kabul eden.
riyakârane:
ikiyüzlülükle.
rükn:
esas, kaide, prensip.
saadet:
mutluluk, bahtiyarlk.
flahsî:
flahsa ait, kifliye, kendine
ait.
fleref:
manevî büyüklük.
flükür:
minnettarlk ifade etme,
teflekkür.
teâlî:
yükselme, yücelme, çok
yüce olma.
tercüman:
tercüme eden.
telâkki:
kabul etme, alma, bir gö-
rüflle bakma.
tereflfluh:
szma, sznt yapma.
teflvik:
istek uyandrma.
teyit:
kuvvetlendirme, sa¤lam-
lafltrma.
tezvir:
süslü yalan söyleme.
umum:
hep, bütün, cümle, her-
kes.
aleyhinde:
karflsnda, zarar-
na olarak.
aleyhteki:
hakkndaki, zarar-
na yönelik olarak yaplan.
arzu:
bir fleye karfl duyulan
istek, heves.
bâkî:
ebedî, daimî, sonu gel-
mez, bitip tükenmez, ölmez,
sonsuz.
bilâkis:
aksine, tersine, tam
tersi, tersine olarak.
cereyan:
fikir, sanat, siyaset
hareketi.
dehflet:
büyük korku hâli,
korkma, ürkme.
elbette:
kesinlikle, mutlaka,
flüphesiz.
eser:
baslma kitap.
fânî:
ölümlü, geçici.
faraza:
farz edelim ki, farz
edin ki, sayalm ki, ola ki.
hakaik:
hakikatler, do¤rular,
gerçekler.
hakaik- imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
hakikat:
gerçek, asl, esas.
hâlet-i ruhiye:
insann ruh
hâli, psikolojik durum, insann
manevî hâli, iç durumu.
Hâlk- Rahîm:
sonsuz mer-
hamet ve flefkat sahibi yara-
tc, Allah.
hamakat:
ahmaklk, beyin-
sizlik, budalalk, bönlük, anla-
yflszlk.
hasaret:
hasar, zarar, ziyan.
hasiyet:
hususi fayda, özellik,
tesir, keyfiyet.
hükmünde:
de¤erinde, ky-
metinde, yerinde.
hükümet:
devlet.
iftira:
olmayan bir suçu bafl-