perde ardndan bahaneler icat ederek dine saldrmakta-
drlar. Do¤rudan do¤ruya dinin ve slâmiyetin aleyhinde
bulunmuyorlar; dine hizmet eden, bu u¤urda türlü feda-
kârlklara katlananlar nazar- ammede kötülemek, hal-
kn sevgisini çürütmek için hücuma geçiyorlar tâ ki di-
ne hizmet edenleri atl vaziyete getirip, dinî inkiflafa mâ-
ni olsunlar; imanszl¤n, ahlâkszl¤n revaç bulmasn te-
min etsinler. Demokrasi devrinde ve din hürriyetine mü-
saade edildi¤i bu zamanda böyle olursa, Din zehirdir
diye millet kürsüsünden ilânat yapld¤ bir devirde din-
darlara, hususan slâmî geliflme ve inkiflafa hizmet eden-
lere nasl davranld¤ kolayca anlafllr.
Devr-i sabkta, Üstad ve Nur Talebelerini mahkemeye
sevk edenler arasnda öyleleri çkmfl ki, kanun perdesi
altnda menfi ideolojilerine, flahsî kin ve ihtiraslarna gö-
re hareket etmifller; vazifelerinin icabn yapmalar lâzm
gelirken, sanki vatan ve millet hainlerini yakalamfl gibi
çeflitli hakaret ve iftiralarla Bediüzzaman ve talebelerine
hücum etmifller; mahkeme beraat vermiflken, kanunu
tatbik etmekle mükellef bazlar, Said Nursî için yaknda
idam edilece¤i flayiasn etrafa yaymaktan sklmamfllar-
dr. Biz, bu yazlarla onlar aleyhinde konuflmak de¤il, bir
hakikati beyan etmek istiyoruz. Belki onlardan birço¤u
bu hareketinde mazurdur, mecburen yapmfltr. Her ne
olursa olsun, bu muameleler ispat ediyor ki, Bediüzza-
mann muhakeme olundu¤u, mahkemeye sevk edildi¤i
tarihlerde gizli dinsizler, ifsat komiteleri faaliyette idiler.
Mahkeme eliyle mahkûm edemedikleri ve davasna mâni
ahlâk:
insann yaratlfltan gelen
hususiyetleri ile Kurân- Kerîm ve
sünnet-i flerifte snrlar çizilen ka-
idelerin hayata geçirilmesiyle ka-
zanlan iyi ve güzel davranfllarn
bütünü.
aleyhinde:
karflsnda, zararna
olarak.
atl:
ifllemez, bofl, faydasz, etkisi
olmayan.
bahane:
vesile, sebep.
beraat:
aklanma.
beyan:
anlatma, bildirme.
demokrasi:
halk hakimiyetine
dayanan, temel hak ve hürriyet-
leri, eflitli¤i sa¤layan yönetim.
devr-i sabk:
geçmifl devir.
dindar:
dininin emirlerini yerine
getiren.
dinî:
dine ait olan, din ile ilgili.
faaliyet:
durmadan çok çalflma,
hareket, gayret.
fedakâr:
kendini veya flahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
hain:
ihanet eden.
hakaret:
küçük düflürme, sayg
göstermeme, afla¤lama.
hakikat:
gerçek, asl, esas.
hususan:
bilhassa, ayrca, baflka-
ca, hususî olarak.
hücûm:
saldrma, hamle ile ileri
atlmak.
hürriyet:
özgürlük.
icap:
gerek.
icat:
vücuda getirme, getirilme,
yoktan var etme, ibda.
idam:
öldürme.
ifsat:
fesada u¤ratma, bozma,
düzensizlik meydana getirme.
iftira:
asl olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu bafl-
kasna yükleme, bühtan, ifk.
ihtiras:
fliddetle arzu, aflr hrs ve
istek.
ilânat:
ilânlar, duyurular.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
inkiflaf:
geliflme.
slâmî:
slâm dinine mensup, s-
lâm ile alâkal, slâma ait.
ispat:
delil ve flahit göstererek
do¤ruyu ortaya koyma, do¤ruyu
delillerle gösterme.
kanun:
devletin yasama kuvveti
tarafndan herkesçe uyulmak
üzere konulan her türlü kaide,
yasa.
kin:
gizli düflmanlk, öç almay
amaçlayan gizli düflmanlk, garaz,
kuvvetli hnç.
komite:
kötü bir maksat için top-
lanmfl gizli cemiyet, topluluk.
44 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
G
Rfi
lâzm:
gerek, gerekli, lüzum-
lu.
mahkûm:
bir mahkemece
hüküm giymifl, hükümlü.
mâni:
engel, özür.
mazur:
özürlü, özrü olan.
mecburen:
ister istemez, ce-
birle, zorunlu olarak, zorla,
zoraki.
menfi:
müspet olmayan,
olumsuz.
muamele:
davranma, davra-
nfl, birine karfl her hangi bir
davranflta bulunma.
muhakeme:
bir dava ile ilgili
taraflarn hakim huzuruna
çkmalar, duruflma.
mükellef:
bir fleyi yapmaya,
bir fleyi ödemeye mecbur
olan, vazifeli, muvazzaf.
müsaade:
izin, icazet, ruhsat.
nazar- amme:
umumun na-
zar.
revaç:
kymet, de¤er, itibar,
rayiç.
sevk:
gönderme, yollama.
flahsî:
flahsa ait, kifliye, kendi-
ne ait, flahsla ilgili, hususî.
flayia:
yaylmfl haber, yaygn
olan söylenti.
talebe:
ö¤renciler, tahsil gö-
renler.
tatbik:
yerine getirme, uygu-
lama.
temîn:
sa¤lama.
vatan:
bir kimsenin do¤up
büyüdü¤ü yer, üzerinde ya-
flanlan ülke, yurt.
vazife:
ahlâk veya ifl icab ya-
plmas gereken ifl, görev.
vaziyet:
bir kimse veya fleyin
durumu, hâli.