bunlar ne için neflredilmifl; hatta ilmî eserlerinin bir ço-
¤unun arkasnda bu nevi takrizler konulmufl?
Cevap:
Bu hususta mukni cevaplar baz mektuplarda
vardr. Bir hulâsas fludur:
Bediüzzamann
Risale-i Nur
un neflriyle hizmeti, do¤-
rudan do¤ruya Kurân hesabnadr. man hakikatlerinin
neflri, Müslümanlarn imanlarnn takviyesi, kuvvetlen-
mesi, dolaysyla slâm dininin teâlî etmesi, din düflman-
larnn müfsit hücumlarnn defedilmesi ve slâm dininin
insanlar arasnda maddî ve manevî kemalâtn zübde ve
hulâsas oldu¤unu âleme ilân etmek ve herkese kanaat-i
katiye vermek için zikredilmifltir. Yukarda bahsedildi¤i
gibi, aleyhte olanlar öyle insafszca hücumlarda bulun-
mufllardr ki, Said Nursî, hadsiz muarzlara, çok kuvvetli
ve kesretli düflmanlara karfl az, fakir ve zayf olan Risa-
le-i Nur talebelerine, kuvve-i maneviye, gaybî imdat, tefl-
ci, sebat ve metanet vermek için,
Risale-i Nur
hakknda-
ki ikram- lâhî ve hizmetin makbuliyetine ait inayet-i
Rabbaniyeyi zikretmifl; insafsz hücum ve aslsz iftiralara
karfl mecburiyetle müdafaaya geçilmifltir.
Hem
Tarihçe-i Hayat
a geçen bir mektubunda Bediüz-
zaman, Ben itiraf ediyorum ki, böyle makbul bir eserin
mazhar olmaya hiçbir vecihle liyakatim yoktur. Fakat
çok ehemmiyetsiz bir çekirdekten koca da¤ gibi bir a¤a-
c halk etmek kudret-i lâhiyenin flenindendir ve âdetidir
ve azametine delildir. Ben kasemle temin ederim ki,
Ri-
sale-i Nur
u senadan maksadm, Kurânn hakikatlerini
âdet:
her vakit yaplan.
âlem:
dünya, cihan.
aleyhte:
karflsnda.
azamet:
büyüklük, yücelik.
bahsetme:
anlatma, söyleme.
def:
mâni olma, savmak, uzaklafl-
trma.
delil:
bir davay, meseleyi ispata
yarayan fley, bürhan, beyyine.
ehemmiyet:
de¤er, önem.
eser:
baslma kitap.
fakir:
zavall, bîçare, âciz.
gaybî:
gayba ait, göze görünme-
yenlere ait, gaypla ilgili, hazrda
olmayan.
hadsiz:
snrsz, saysz.
hakikat:
asl, esas.
halk:
yaratma, yaratfl.
hatta:
üstelik, bile, dahi.
hulâsa:
ksaca, sözün ksas.
husus:
mevzu, konu.
hücûm:
saldrma, hamle ile ileri
atlmak.
iftira:
olmayan bir suçu baflkas-
na yükleme, bühtan, ifk.
ikram- lâhî:
Allah'n ikram ve
ihsan.
ilân:
meydana çkarma, belli et-
me, yayma, duyurma, bildirme.
ilmî:
ilim ile ilgili, ilme dair.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
imdat:
yardm, yardma yetiflme,
zor durumda kalana yaplan yar-
dm.
inayet-i Rabbaniye:
Allah'n ina-
yeti.
insaf:
adaleti ve hakk düflünerek
davranma.
itiraf:
bir kusurunu söyleme.
kanaat-i kat'iye:
kesin kanaat,
varlan kesin düflünce.
kasem:
yemin, and, ahdetme.
kemalât:
faziletler, iyilikler, ke-
maller, olgunluklar, mükemmel-
likler.
kesretli:
çoklu¤u olan, çok fazla.
kudret-i lâhiye:
Allah'n kudreti,
Allah'n kudretiyle yapt¤ ifller, fi-
iller, tasarruflar.
kuvve-i manevîye:
manevî güç,
moral.
liyakat:
lâyk olma, de¤erlilik, ya-
rarllk, uygunluk.
maddî:
maddeye ait, madde ile
alâkal, cismanî.
makbul:
genel olarak istenilen.
makbuliyet:
makbullük, be¤enil-
mifllik, geçerlilik.
maksat:
kastedilen, istenilen fley,
varlmak istenen nokta, niyet,
meram.
manevî:
madde dfl olan, maddî
46 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
G
Rfi
olmayan, manaya ait.
mahzar:
nail olma, flereflen-
me, kavuflma; nail olmufl,
eriflmifl, kavuflmufl.
mecburiyet:
mecbur olma,
mecburluk, zarurîlik durumu,
zora tutulma, zorunluluk.
metanet:
sa¤lamlk, kavilik,
metinlik, dayankllk.
muarz:
muhalefet eden, kar-
fl çkan, muhalif.
mukni:
ikna eden, inandran,
inandrc, kandran.
müdafaa:
savunma.
müfsit:
fesat çkaran, fesatç,
bozguncu.
neflr:
yaym, yayn.
nevi:
tür, çeflit.
sebat:
kararl olma, kararn-
dan vazgeçmeme, azimlilik.
senâ:
överek bahsetme, öv-
me, övüfl, medih.
fle'n:
hal, keyfiyet, durum,
özellik, yap, istidat.
takriz:
övme yazs, bir eser
hakknda yazlan ve eserin
baflna konulan övgü yazs.
takviye:
kuvvetlendirme,
sa¤lamlafltrma.
talebe:
ö¤renciler, tahsil gö-
renler.
teâlî:
yükselme, yücelme,
çok yüce olma.
temîn:
güvence, emniyet his-
si verme.
teflci:
cesaret verme, cesaret-
lendirme.
vecih:
sebep, vesile.
zikr:
anma, adn anma, bil-
dirme.
zübde:
netice, sonuç, hulâsa,
öz.