suretle, bu eser, istikbaldeki münevver Nur Talebeleri
için hakikî bir mehaz teflkil etmektedir. Muhterem edib
ve muharrirler, bundan istifade ile inflaallah daha mü-
kemmel, daha hakikatli ve faydal tarihçe-i hayatlar ha-
zrlayacaklardr.
fiurasn da hatrlatmak isteriz ki, bu eser, muhtelif
meslek ve meflreplere mensup bulunan muharrirlerin in-
dî mütalâalarna ve ediplerin yersiz mübalâ¤alara kaçan
kalemlerine havale edilerek safiyeti bozulmamfltr.
Hem, yine itiraf edelim ki,
Risale-i Nur
un parlak ve
nurlu vasfna ve Said Nursînin bafltan bafla iffet-i müces-
seme ve flecaat-i harika teflkil eden hayat ve ahlâkna lâ-
yk izah, ifade ve üslûp ile meydana çkamadk. Bu zatn
ifa etti¤i binler küllî hizmetten bir tek hizmet, yaflad¤
müteaddit zamanlardan tek bir zamanda gösterdi¤i kah-
ramanlk ve harika flecaati, telif etti¤i âsârndan bir tek
eseri dahi onun için muazzam bir tarihçe-i hayat hazr-
lanmasna sebep olabilirken; binler ayr ayr seciye, ah-
lâk- âliye, hizmet-i Kurâniye, flehamet-i imaniye ile do-
lu ve yüz otuz kadar eserleriyle, de¤il bir kasaba, bir vi-
lâyet, bir memlekette; belki milletler, devletler muvace-
hesinde âlem-i slâm ve insaniyete flamil ve müessir hiz-
met-i külliye ile mücehhez tarihçesi, elbette bu esere s-
¤flmaz ve s¤flamad.
Hem, Üstadn mesle¤ini, meflrebini ve hususi ahvali-
ni, pek çok seciye ve hasletleri flahsnda ve hizmetinde
toplayan flahsiyetini tarif edemedik. Onun yaflad¤
ahlâk- âliye:
üstün ahlâk.
ahval:
haller, durumlar.
âlem-i slâm:
slâm dünyas.
asar:
bir yazarn yazdklar.
belki:
hatta.
edib:
edebiyatla meflgul olan.
elbette:
kesinlikle, mutlaka, flüp-
hesiz.
eser:
baslma kitap.
hakikat:
gerçek, asl, esas.
hakikî:
gerçek, sahici.
harika:
hayranlk hissi uyandran.
haslet:
güzel huy, iyi özellik.
hatra:
bafltan geçen olaylarn
kaleme alnmas ile ortaya çkan
eser.
havale:
baflka birine brakma.
hizmet-i Kur'âniye:
Kurân'n hiz-
meti.
hizmet-i külliye:
genel hizmet.
hususî:
bir kifliye özel.
ifa:
bir ifli gerçeklefltirme.
ifade:
anlatma, anlatm, anlatfl.
iffet-i mücesseme:
cisimleflmifl
iffet, namus.
indî:
kendine ait.
insaniyet:
insanlk, bütün insan-
lar.
inflaallah:
Allah izin verirse ma-
nasnda kullanlan bir dua.
istifade:
faydalanma, yararlan-
ma, yarar sa¤lama.
istikbal:
gelecek, gelecek zaman.
itiraf:
bir kusurunu söyleme.
izah:
açklama yapma.
kasaba:
ilçe.
küllî:
umumî.
lâyk:
uygun, yakflr.
makale:
belli bir konu üzerinde
yazlmfl yaz.
me'haz:
kaynak.
mensup:
ilgili olan.
meslek:
aklen, kalben, amelen
yürünen yol.
meflrep:
yaratlfl, tabiat, huy, mi-
zaç, ahlâk.
muazzam:
muhteflem, ehemmi-
yetli, önemli, çok büyük.
muharrir:
yazan, yazar.
muhtelif:
türlü türlü, çeflitli, çeflit
40 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
G
Rfi
çeflit, farkl.
muhterem:
sayg de¤er, hür-
mete lâyk, aziz, saygn.
muvâcehe:
ön, karfl.
mübalâ¤a:
abartma.
mücehhez:
donanmfl.
müessir:
tesir eden.
mükemmel:
tam, eksiksiz.
münevver:
nurlanmfl, nur-
landrlmfl.
mütalâa:
düflünce, rey, mülâ-
haza.
müteaddit:
çeflitli.
nur:
aydnlk.
safiyet:
saflk, halislik, temiz-
lik.
seciye:
yaratlfl, karakter.
suret:
biçim, flekil, tarz.
flahs:
insann kendi nefsi,
kendi varl¤.
flamil:
içine alan, kaplayan,
çevreleyen.
flecaat:
yi¤itlik, cesurluk, kor-
kusuzluk, kahramanlk.
flecaat-i harika:
hayret ve
hayranlk uyandran yi¤itlik,
harika kahramanlk.
flehamet-i imanîye:
imandan
gelen yi¤itlik.
talebe:
ö¤renciler, tahsil gö-
renler.
tarihçe-i hayat:
bir kimsenin
hayat.
telif:
kitap yazma, eser orta-
ya koyma.
teflkil:
vücut verme, meyda-
na getirme, yapma.
üslûp:
ifade yolu, kendine
has ifade.
vasf:
hâl, nitelik, hususiyet.
vilayet:
il.
zat:
kifli, flahs, fert.