Ruhum oldukça müebbet; ebedîdir ömrüm,
En büyük vuslata, Allaha çkan yoldur ölüm.
è
Kitaba girmezden evvel, Üstad ilmî, fikrî, tasavvufî ve
edebî cepheleriyle de mütalâa etmek isterdim. Fakat çok
derin ve pek flümullü olan bu mevzularn birkaç sayfa ile
hulâsa edilemeyece¤ini katî bir surette idrak ettikten
sonra, artk ad geçen mevzulara birkaç cümle ile temas
etmeyi münasip gördüm. Rabbim imkânlar lütfederse,
bu derin mevzular Risale-i Nur Külliyat ve Nur Talebe-
leri ile birlikte, büyük ve müstakil bir eserle, tahlilî bir su-
rette tetkik ve mütalâa etmeyi bütün ruhumla arzu ediyo-
rum. Bu hususta, büyük Üstadmzn ve aziz kardeflleri-
min kymetli dualarn niyaz eylerim.
ÜSTADIN LMÎ CEPHES
Merhum Ziya Pafla, flu
Âyinesi ifltir kiflinin, lâfa baklmaz,
fiahsn görünür rütbe-i akl eserinde
beyti ile nesilden nesile bir düstur hâlinde intikal edecek
olan çok büyük bir hakikati ifade etmifltir.
Evet, Müslüman rkmza
Risale-i Nur
Külliyat gibi
muazzam bir iman ve irfan kütüphanesini hediye eden,
gönüller üzerinde mukaddes bir nur müessesesi kuran
mümtaz ve müstesna zatn kudret-i ilmiyesi hakknda
arzu etmek:
istemek.
âyine:
ayna.
aziz:
muhterem, saygn.
beyit:
ayn vezinle yazlmfl, ma-
na bakmndan birbirine ba¤l iki
bentlerden oluflan fliirlerde her
bir bend.
cephe:
yön.
düstur:
kural, prensip, esas.
ebedî:
zevalsiz, sonu olmayan.
edebî:
edebiyatla ilgili.
eser:
kitap; bir kimsenin meyda-
na getirdi¤i mahsul.
evvel:
önce.
fikrî:
fikirle alâkal.
hakikat:
gerçek.
hediye etmek:
birine karfllksz
olarak bir fley vermek, arma¤an
etmek.
hulâsa etmek:
özetlemek.
husus:
mevzu, konu.
rk:
kök, asl.
idrak etmek:
anlamak.
ifade etmek:
dile getirmek, söy-
lemek.
ilmî:
ilim ile ilgili.
imkân:
iyi flart, elveriflli flart.
intikal etmek:
miras kalmak.
irfan:
Allah' bilme ve tanma.
kat'î:
kesin, flüphesiz.
kymetli:
de¤erli.
kudret-i ilmiye:
ilimdeki üstün-
lük.
külliyat:
bir ilim dalnda veya bir
konuda yazlmfl bütün eserler.
kütüphane:
kitaplk.
lâf:
lâkrd, söz.
lütfetmek:
ikram ve yardm-
da bulunmak.
merhum:
rahmete kavufl-
mufl, rahmetli.
mevzu:
konu.
muazzam:
ehemmiyetli,
önemli.
mukaddes:
mübarek, kutsal,
aziz, temiz.
müebbet:
sonsuza kadar de-
vam eden, sonsuz, ebedî.
müessese:
kurum, manevî
olarak yerleflmifl, topluma te-
sir eden fikir, düflünce v.b.
mümtaz:
meziyetleriyle bafl-
kalarndan ayrlan, seçkin.
münasip:
uygun, yerinde.
Müslüman:
slâm dinine gir-
mifl, slâm dininden olan,
mümin, Müslim.
müstakil:
ayrca, ba¤msz.
müstesna:
istisna olan, bafl-
kasna benzemeyen, benzeri
olmayan, seçkin, mümtaz,
fevkalâde.
mütalâa etmek:
bir konuda
karar verebilmek için iyice
düflünmek.
nesil:
kuflak.
niyaz eylemek:
rica etmek.
nur:
ilim.
rütbe-i akl:
akln derecesi.
suret:
flekil, tarz.
flahs:
kifli, kimse, fert.
flümul:
içine alma, kaplama,
ihata etme, havi olma.
tahlilî:
tahlile ait, tahlille ilgili.
talebe:
ö¤renciler.
tasavvufî:
tasavvufla ilgili.
tetkik:
inceleme.
vuslat:
kavuflma, eriflme.
zat:
kifli, flahs, fert.
32 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
Ö
N SÖZ