Tarihçe-i Hayat - page 26

nur deryas›nda tebellür eden bir varl›k oldu¤u gibi,
Kur’ân’dan do¤mufl ve Kur’ân’la beraber yaflayacakt›r.
fiEFKAT VE MERHAMET‹
Büyük Üstat, hak ve hakikati tâ çocuklu¤unda bulmufl-
tu. Kalbinin feryad›n› ve ruhunun münacat›n› dinlemek
için ma¤aralara kapand›¤› günlerde bile ibadet ve taat-
ten, tefekkür ve murakabelerden feyiz ve huzur alman›n
zevkine ermifl olan bir ârif-i billâh idi.
Lâkin, karanl›k gece dalgalar›n› and›ran korkunç küfür
ve ilhad kâbusunun Müslüman dünyas›n› ve dolay›s›yla
memleketimizi kaplamak üzere oldu¤u o tehlikeli günler-
de, yata¤›ndan f›rlayan bir aslan gibi, yanarda¤lar› and›-
ran bir kükreyiflle cihad meydan›na at›ld›. Bütün rahat ve
huzurunu bu mukaddes davaya feda etti. Ve iflte bu hik-
mete mebnidir ki, o günden beri her sözü bir dilim lâv,
her fikri bir atefl parças› olmufl, düfltü¤ü gönülleri yak›-
yor; hisleri, fikirleri alevlendiriyor.
Büyük Üstad›n tam bir uzlet ve inzivadan sonra tekrar
irflat ve cemiyet hayat›na at›lmas›, aynen ‹mam-› Gaza-
lî’nin hayat›nda geçirmifl oldu¤u o mühim ve tarihî mer-
haleye benzemektedir.
Demek ki, Cenab-› Hak, büyük mürflitleri böyle bir
müddet inzivada terbiye, tasfiye ve tezkiye ettikten son-
ra tenvir ve irflat vazifesiyle mükellef k›l›yor. Ve bu sebep-
ledir ki, bir mâ-i mukattardan daha temiz ve berrak
ârif-i billâh:
mürflit, ermifl, evliya,
Cenab-› Hakk› bilen, veli.
aynen:
hiç de¤iflmeden, oldu¤u
gibi.
berrak:
pek parlak, duru, aç›k.
cemiyet:
topluluk, birlik.
dava:
takip edilen fikir, iddia.
derya:
deniz, bahr.
feda etmek:
u¤runa vermek.
feryat:
yard›m istemek için yük-
sek sesle ba¤›rma, ça¤›rma.
feyiz:
Allah'›n kuluna ba¤›fllad›¤›
marifet ve dinî heyecan.
fikir:
düflünce.
hakikat:
gerçek, bir fleyin asl› ve
esas›.
hikmet:
herkesin bilmedi¤i gizli
sebep.
his:
duygu.
huzur:
gönül ferahl›¤›, kalp, kafa
rahatl›¤›, sükunet, rahat.
ibadet:
Allah'›n emrettiklerini ye-
rine getirme, Allah'a karfl› kulluk
vazifesini yapma.
ilhad:
gerçek inançtan flaflma, sa-
p›tma, hak yoldan ç›kma.
inziva:
tek bafl›na yaflama, dünya
ifllerinden vazgeçme, dünyadan
el-etek çekme.
irflat:
do¤ru yolu gösterme, do¤ru
yola yöneltme, uyarma.
kâbus:
s›k›nt›, korku.
küfür:
Allah'›n varl›¤›na, birli¤ine
inanmama, Ona yak›flmayacak s›-
fatlar yükleme.
lâkin:
ama, fakat, ancak.
lâv:
yanarda¤lar›n püskürmesi s›-
ras›nda ç›kan ve so¤uyunca kat›-
laflan kitle.
mâ-i mukattar:
saf su.
mebni:
-den dolay›, sebebiyle.
memleket:
ülke, yurt, vatan.
merhale:
evre.
merhamet:
flefkat göstermek,
korumak, iyilik etmek, bîçarelere
yard›mda bulunmak, esirgemek.
mukaddes:
mübarek, aziz, temiz.
murakabe:
kendi iç âlemine bak-
ma, nefsini kontrol alt›na alma.
müddet:
vakit, zaman, süre.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
mükellef:
bir fleyi yapmaya,
ödemeye mecbur olan, vazifeli.
münacat:
gizlice dertleflme, f›s›l-
dama.
mürflit:
irflat eden, do¤ru yo-
lu gösteren, rehber, k›lavuz.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k,
ziya, ›fl›k, flule.
rahat:
kiflinin s›k›nt›s›, hastal›-
¤›, ac›s›, derdi, noksan› olma-
ma hâli, s›k›nt›s›zl›k, esenlik.
flefkat:
ana baban›n evlâd›na
sevgisi gibi yürekten muhab-
bet besleme.
taat:
Allah'›n emirlerini yerine
getirme, Allah'tan korkup ya-
saklar›ndan kaç›nma.
tasfiye:
kalbi nefsî fleylerden
ar›tma.
tebellür etmek:
billurlaflmak,
billur hâline gelmek.
tefekkür:
kendi nefsinin ve
yarat›c›n›n s›rlar›na erebilme-
si için, iç dünyas›na e¤ilerek
derin düflünceye dalmas›, ya-
rat›l›fl›n ve yarat›lm›fl›n üze-
rinde gönül gözüyle temafla-
larda bulunarak yarat›c›ya
yönelmesi.
tenvir:
bir konu hakk›nda
baflkalar›n› ayd›nlatma.
terbiye:
besleme, yetifltirme,
büyütme.
tezkiye:
nefsi ve kalbi, Al-
lah'tan baflka varl›klara karfl›
afl›r› sevgi ve ilgi göstermek-
ten kurtarmak ve manevî
kurtulufla ermek amac›yla
baflvurulan mücahede yolla-
r›n›n tamam›.
uzlet:
insanlardan uzak dur-
ma, bir köfleye çekilip kendi
kendine yaflama.
vazife:
ahlâk veya ifl icab› ya-
p›lmas› gereken ifl, görev.
26 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
Ö
N SÖZ
1...,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25 27,28,29,30,31,32,33,34,35,36,...1390
Powered by FlippingBook