Said Nursîye, onun yüz otuz parçadan ibaret olan Risa-
le-i Nur Külliyatna ve ahlâk ve faziletleri, ihlâs ve sami-
miyetleri, iman ve irfanlar ile hayatn her safhasnda sa-
dece bir ülkeye de¤il, bütün insanlk âlemine tertemiz ör-
nekler vermekte devam eden Nur Talebelerine aittir.
Bir kitabn mukaddemesini, o kitabn hulâsas diye ta-
rif ederler. Hâlbuki, her mevzuu müstakil bir esere s¤-
mayacak kadar derin ve genifl olan bu muazzam kitabn
muhteviyatn böyle birkaç sahifelik mukaddemeye s¤-
drmak kabil midir?
Bugüne kadar âcizâne yazd¤m manzum ve mensur
yazlarmn hiç birisinde bu kadar acz ve hayret içerisin-
de kalmamfltm. Binaenaleyh, bu eseri derin bir zevk,
lâhî bir nefle ve coflkun bir heyecanla okuyacak olanlar,
hayranlkla görecekler ki, Bediüzzaman, çocuklu¤undan
beri müstesna bir flekilde yetiflen ve bütün ömrü boyun-
ca lâhî tecellilere mazhar olan bambaflka bir âlim ve
mümtaz bir flahsiyettir.
Ben, bu büyük zat, eserlerini ve talebelerini inceden
inceye tetkik edip de o nur âleminde hissen, fikren ve ru-
hen yafladktan sonra, büyük ve eski bir Arap flairinin bir
beyti ile çok derin bir hakikati ifade etti¤ini ö¤rendim:
Bütün âlemi bir flahsiyette toplamak, Cenab- Hakka
zor gelmez.
è
âcizâne:
âciz ve güçsüz bir flekil-
de.
acz:
zayflk, güçsüzlük.
ahlâk:
insann yaratlfltan gelen
hususiyetleri ile Kurân- Kerîm ve
sünnet-i flerifte snrlar çizilen ka-
idelerin hayata geçirilmesiyle ka-
zanlan iyi ve güzel davranfllarn
bütünü.
âlem:
dünya, cihan.
âlim:
ilim ile u¤raflan, ilim adam.
beyit:
ayn vezinle yazlmfl, ikifler
msral bendlerden oluflan fliirler-
de her bir bend.
binaenaleyh:
bundan dolay, bu-
na binaen.
eser:
kitap.
fatih:
fetheden, açan.
fazilet:
kifliyi ahlakl, iyi hareket
etmeye yönelten manevi kuvvet.
fikren:
fikir ile, düflünerek.
hakikat:
gerçek, bir fleyin asl ve
esas.
hâlbuki:
oysa ki.
hayran:
çok takdir eden, çok be-
¤enen, hayranlk hisseden.
heyecan:
birden bire fliddetle his-
lenme, ürperme, duygularda ve
rûhî yapda meydana gelen cofl-
kunluk.
hissen:
his itibariyle, hissî olarak.
hulâsa:
bir fleyin özü, esas.
ibaret:
meydana gelen, oluflan.
ifade:
anlatma.
ihlâs:
bir ifli, bir ameli, baflka bir
karfllk beklemeksizin, srf Allah
rzas için yapma.
lâhî:
Cenab- Hakka dair.
irfan:
anlayfl, vukuf; hakikata va-
kf olma; kültür.
kabil:
mümkün.
külliyat:
bir yazarn baslmfl
16 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
Ö
N SÖZ
eserlerinin tamam.
manzum:
vezinli, kafiyeli söz,
nazm olarak yazlmfl eser.
mazhar:
nail olma, flereflen-
me, kavuflma.
mensur:
manzum olmayan
nesir hâlindeki yaz.
mevzu:
ele alnan, üzerinde
durulan husus, bahis, konu.
muazzam:
muhteflem;
ehemmiyetli, önemli.
muhteviyat:
içindekiler.
mukaddeme:
önsöz, girifl, di-
bace.
mümtaz:
meziyetleriyle bafl-
kalarndan ayrlan, seçkin.
müstakil:
bafll baflna, kendi
baflna.
müstesna:
istisna olan, bafl-
kasna benzemeyen, fevkalâ-
de.
ruhen:
ruh bakmndan, ruh
yönünden, ruh olarak.
safha:
devre, merhale, evre.
sahne:
bir olayn cereyan et-
ti¤i yer.
flahsiyet:
kiflilik, de¤erli, yük-
sek kifli.
talebe:
ö¤renciler, tahsil gö-
renler.
tarif:
tanm; bir kavram keli-
melerle ifade etme.
tecelli:
Hakka yönelen kalp-
lerin Hak nuruyla parlamas,
Allah'n nurunun, Allah'a yö-
nelen kimselerin iç dünyasn-
da görünmesi, ortaya çkma-
s.
tetkik:
dikkatle arafltrma, in-
celeme.
zat:
kifli.
zevk:
manevî haz.