Büyük adamdan sâdr olan bu büyük sözü tamamen
kavrayamad¤m için, mutasavvflarn isti¤rak hâllerinde
söyledikleri esrarl sözlere benzeterek, herkese söyleme-
mifl ve olur olmaz yerlerde de açmamfltm.
Vaktaki ayn sözü Bediüzzamann atefller saçan heye-
canl ifadelerinde de okuyunca anladm ki, büyüklere gö-
re feragatin ölçüsü de büyüyor. Evet, slâm için bu kadar
ackl bir feragate katlanmaya raz olan mücahitleri, Er-
hamürrâhimîn olan Allah- Zülkerîm Teâlâ ve Tekaddes
Hazretleri brakr m? O fedaî kulunu lütuf ve keremin-
den, inayet ve merhametinden mahrum etmek flanna
hâflâ yakflr m?
flte, Bediüzzaman, bu müstesna tecellinin en parlak
misalidir. Bütün ömrü boyunca mücerret yaflad. Dünya-
nn bütün meflru lezzetlerinden tamamen mahrum kald.
Bir yuva kurmak ve orada mesut bir aile hayat geçir-
mek sevdasna düflmeye vakit ve frsat bulamad. Fakat,
Cenab- Hak kendisine öyle fleyler ihsan etti ki, fâni ka-
lemlerle tarif olunamayacak kadar muazzam ve muhte-
flemdir.
Bugün dünyada hangi bir aile reisi, manen Bediüzza-
man Hazretleri kadar mesuttur? Hangi bir baba, mil-
yonlarla evlâda sahip olmufltur? Hem de nasl evlâtlar!..
Ve hangi bir üstat bu kadar talebe yetifltirebilmifltir?
Bu kudsî ve ruhî rabta, biiznillâhi teâlâ, dünyalar dur-
dukça duracak ve nurdan bir sel hâlinde ebediyetlere ka-
dar akp gidecektir. Çünkü bu lâhî dava, Kur'ân- Kerîm'in
TARHÇE- HAYATI
| 25
Ö
N SÖZ
lütuf:
ikram ve yardmda bulun-
ma.
mahrum:
bahtsz, nasipsiz.
manen:
duyguca, gönülce, yü-
rekçe, ruhça, manaca.
merhamet:
flefkat gösterme, ko-
ruma, iyilik etme, bîçarelere yar-
dmda bulunma, esirgeme.
mes'ut:
saadetli, bahtl, bahtiyar,
kutlu.
meflru:
hakl; fleriata uygun,
fler'an caiz, fleriatn müsaade etti-
¤i fley.
misal:
örnek, nümune.
muazzam:
ehemmiyetli, önemli.
muhteflem:
ihtiflaml, haflmetli,
görkemli, flanl, ulu, yüce, büyük.
mutasavvf:
sofu olan, sûfi olan,
tasavvufla u¤raflan, tasavvuf ehli.
mücahit:
cihat eden, din u¤runa
din düflmanlaryla, Allah rzas için
ve Allah'n adn yüceltmek gaye-
siyle savaflan.
mücerret:
tecrit edilmifl, yalnz,
tek.
müstesna:
baflkasna benzeme-
yen, benzeri olmayan, fevkalâde.
nur:
ziya, flk, flule.
rabta:
ba¤llk.
raz olmak:
rza göstermek, ka-
bul etmek, boyun e¤mek.
ruhî:
ruha ait, ruhla ilgili.
sadr:
çkan, meydana gelen, zu-
hur eden.
sevda:
bir fleye karfl duyulan flid-
detli arzu, aflr ifltiyak.
flan:
ad, ün.
talebe:
ö¤renciler, tahsil görenler.
tamamen:
büsbütün.
tarif:
bir kavram kelimelerle ifa-
de etme.
tealâ:
âlî olsun, yüce olsun, ulu
olsun" mealinde Cenab- Hakkn
(c.c.) kudsiyet ve büyüklü¤ü için
hürmeten söylenir.
tecelli:
Allah'n lutfuna nail olma.
vaktaki:
ne vakit ki, ne zaman ki,
oldu¤u vakit.
Allah- Zülkerîm Teâlâ ve
Tekaddes:
kerîm olan yüce
ve mukaddes Allah.
biiznillâhi tealâ:
Allah'n iz-
niyle.
dava:
takip edilen fikir, iddia,
ülkü.
ebediyet:
sonsuzluk.
esrarl:
srl, akln eremeyece-
¤i fleylerle dolu olan.
evlât:
veletler, çocuklar.
fâni:
ölümlü.
fedaî:
cann esirgemeyen,
mühim bir maksat u¤runa ca-
nn vermeye hazr bulunan.
feragat:
hakk olan bile iste-
meme, terk etme.
frsat:
bir ifl için en uygun za-
man ve hâl.
hâflâ:
asla, katiyen, hiç bir va-
kit.
hazret:
sayg, ululama, yü-
celtme, övme maksadyla
kullanlan tabir.
ihsan etmek:
iyilik etmek,
güzel davranmak, ba¤flla-
mak.
lâhî:
Allah'la ilgili, Cenab-
Hakka dair.
inayet:
yardm, ihsan, lütuf.
isti¤rak:
kulun kalbini dünya
ile ilgili fleylerden arndrp Al-
lah'a ba¤lanmas ve nihayet
derecede, kendini bilmeye-
cek flekilde lâhî aflk ve vecd
dalgnl¤ içinde bulunmas.
kerem:
cömertlik, lütuf, ih-
san, ba¤fl.
kudsî:
mukaddes, kutlu, mu-
azzez, aziz.
lezzet:
herhangi bir fley karfl-
snda duyulan zevk, keyif.