Tarihçe-i Hayat - page 31

Üstat, hususî hayat›nda gayet halim selim ve son de-
rece mütevazidir. Bir ferdi de¤il, hiçbir zerreyi incitme-
mek için azamî fedakârl›klar gösterir. Say›s›z zahmet ve
meflakkatlere, ›zt›rap ve mahrumiyetlere katlan›r —fakat
iman›na, Kur’ân’›na dokunulmamak flart›yla. Art›k o za-
man bakm›fls›n›z ki, o sakin deniz, dalgalar› semalara
yükselen bir tufan, sahillere heybet ve dehflet saçan bir
umman kesilmifltir. Çünkü o, Kur’ân-› Kerîm’in sad›k
hizmetkâr› ve iman hudutlar›n› bekleyen kahraman ve
fedaî bir neferidir. Kendisi bu hakikati veciz bir cümle ile
flu flekilde ifade eder:
“Bir nefer nöbette iken, baflkumandan da gelse, silâ-
h›n› b›rakmayacak. Ben de Kur’ân’›n bir hizmetkâr› ve
bir neferiyim. Vazife bafl›nda iken karfl›ma kim ç›karsa
ç›ks›n, hak budur derim, bafl›m› e¤mem...”
Vazife bafl›nda ve cihad meydan›nda iken, flu m›sralar
lisan-› hâlidir:
fiahlanan bir ata benzer, k›rar›m kanl› gemi,
Sinsi düflmanlara, hâflâ, satamam benli¤imi.
Benli¤imden uzak olmakt›r esaret bence,
Böyle bir zillete düflmek ne hazin iflkence!
Ebedî vuslat›n aflk›yla geçer her ân›m,
Dest-i kudretle yap›lm›fl kaledir iman›m.
Bu mukaddes emelimden ne kadar dilflad›m,
Görmek ister beni Cennette flehit ecdad›m.
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 31
Ö
N SÖZ
met, sayg› ve hayranl›k uyand›-
ran ululuk, yücelik, haflmet.
hizmetkâr:
hizmet yapan kimse,
hizmetçi.
hudut:
s›n›rlar.
hususî:
kiflisel, özel.
›st›rap:
afl›r› elem, azap, s›k›nt›.
ifade etmek:
anlatmak.
iflkence:
eziyet, azap, bir kimse-
ye verilen maddî-manevî s›k›nt›,
zulüm.
lisan-› hâl:
hâl dili, bir fleyin duru-
flu ve görünüflü ile bir mana ifade
etmesi.
mahrumiyet:
mahrumluk, diledi-
¤ini, istedi¤ini elde edememe.
meflakkat:
s›k›nt›, güçlük, zorluk.
m›sra:
bir beytin sat›rlar›ndan her
biri.
mukaddes:
mübarek, kutsal,
aziz, temiz.
mütevaz›:
tevâzu eden, alçakgö-
nüllü olan, kibirsiz, gösteriflsiz.
nefer:
asker, er.
sad›k:
sadakatli, dostlu¤u ve ba¤-
l›l›¤› içten olan.
sema:
gökyüzü, gök.
sinsi:
gizli ve kurnaz bir flekilde
kötülük yapan.
flehit:
Allah'›n ve yüce dininin
ad›n› yüceltme u¤runda can›n› fe-
da ederek savaflta vurulup ölen
Müslüman.
tufan:
çok fliddetli ya¤mur ve sel.
umman:
büyük deniz, derya, ok-
yanus.
vazife:
görev.
veciz:
k›sa ve özlü söz.
vuslat:
Allah'a kavuflma.
zahmet:
s›k›nt›, eziyet, meflak-
kat.
zerre:
en küçük parça.
zillet:
alçakl›k.
an:
göz aç›p kapay›ncaya ka-
dar geçen zaman.
azamî:
en fazla, en çok, niha-
yet derecede.
Cennet:
Allah'›n insanlara
müjdeledi¤i, ölümden sonraki
âlemde bulunan, Allah'a ina-
nan, günah ifllememifl veya
günahlar›ndan temizlenmifl
olanlar›n girece¤i, ebediyen
içinde kalacaklar› yer.
cihat:
din u¤runda çal›flma ve
gerekirse savaflma.
dehflet:
korku.
derece:
de¤er, miktar.
dest-i kudret:
Allah'›n ezelî
gücünün eli.
dilflad:
sevinmifl, kalbi hofl ol-
mufl, gönlü hofl.
ebedî:
sonu olmayan, hiç son
bulmayacak flekilde süren.
ecdat:
dedeler, büyük baba-
lar, atalar.
emel:
ümit.
esaret:
esirlik, tutsakl›k.
fedaî:
can›n› esirgemeyen,
mühim bir maksat u¤runa ca-
n›n› vermeye haz›r bulunan.
fedakâr:
kendini veya flahsî
menfaatlerini hiçe sayan, fe-
da eden.
fert:
flah›s, kifli.
gayet:
son derece.
gem:
idare etmek için at›n
a¤z›na tak›lan demir.
hak:
gerçek, do¤ru.
hakikat:
gerçek.
halim:
yumuflak huylu.
hâflâ:
asla, katiyen, hiç bir va-
kit.
hazîn:
hüzünlü, ac›kl›.
heybet:
korkuyla birlikte hür-
1...,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30 32,33,34,35,36,37,38,39,40,41,...1390
Powered by FlippingBook