tarikatten maksut ve matlûp olan gayeye ermifller de-
mektir. Fakat, bu yüksek mertebeyi kazanmak, her ada-
ma müyesser olamayaca¤ için, büyüklerimiz matlûp
olan hedefe kolaylkla erebilmek için muayyen kaideler
vazeylemifllerdir. Hulâsa, tarikat, fleriat dairesinin içinde
bir dairedir. Tarikatten düflen fleriata düfler, fakat ma-
azallah fleriattan düflen ebedî hüsranda kalr.
Bu büyük zatn beyanatna göre, Bediüzzamann aç-
t¤ nur yolu ile, hakikî ve flaibesiz tasavvuf arasnda cev-
herî hiçbir ihtilâf yoktur. Her ikisi de rza-i Bâriye ve bin-
netice Cennet-i Âlâya ve didar- Mevlâya götüren yollar-
dr.
Binaenaleyh, bu asil gayeyi istihdaf eden her hangi
mutasavvf bir kardeflimizin
Risale-i Nur
külliyatn seve
seve okumasna hiçbir mâni kalmad¤ gibi, bilâkis
Risa-
le-i Nur
, tasavvuftaki murakabe dairesini Kurân- Kerîm
yolu ile geniflleterek, ona bir de tefekkür vazifesini en
mühim bir vird olarak ilâve etmifltir.
Evet, insann gözüne gönlüne bambaflka ufuklar açan
bu tefekkür sebebiyle, sadece kalbinin murakabesi ile
meflgul olan bir salik, kalbi ve bütün letaifi ile birlikte, zer-
relerden kürelere kadar bütün kâinat azamet ve ihtiflam
ile seyir ve temafla, murakabe ve müflahede ederek, Ce-
nab- Hakkn o âlemlerde bin bir flekilde tecelli etmekte
olan Esma-i Hüsnasn, sfât- ulyasn kemal-i vecd ile
görerek, artk sonsuz bir mabette oldu¤unu aynelyakin,
ilmelyakin ve hakkalyakin derecesinde hisseder. Çünkü,
âlem:
varlk snflarndan her biri.
asil:
yüce.
aynelyakîn:
gözle görür derece-
de inanma.
azamet:
büyüklük, yücelik.
beyanat:
açklamalar, izahlar.
bilâkis:
aksine, tersine, tam tersi.
binaenaleyh:
bundan dolay, bu-
na binaen.
binnetice:
neticede.
Cennet-i Âlâ:
Cennet katlarnn
en yükse¤i, sekizinci Cennet.
cevherî:
özle ilgili, özde, aslda.
derece:
mertebe, kademe.
didar- Mevlâ:
Cenab- Allah'n
Cennetliklere cemâlini gösterme-
si, görünmesi.
ebedî:
sürekli.
Esma-i Hüsna:
Allah'n güzel
isimleri.
gaye:
maksat, meram, hedef.
hakikî:
gerçek, sahici.
hakkalyakin:
matifet mertebesi-
nin en yükse¤i.
hedef:
ulafllmak istenen gaye.
hulâsa:
ksaca, sözün ksas.
hüsran:
zarar, ziyan, kayp.
ihtilâf:
uyuflmazlk, fikir ayrl¤.
ihtiflam:
debdebe, flanl görünüfl.
ilmelyakîn:
yakîn ile bilme, bir
fleyi ilim ve delil ile kesin olarak
bilme, tanma, kabul etme.
istihdaf etmek:
hedef edinmek,
gaye edinmek, amaçlamak.
kaide:
usul, kural, erkân, yol.
kâinat:
yaratlmfl olan fleylerin
tamam, bütün âlemler, varlklar.
kemal-i vecd:
tam bir coflma ha-
li.
külliyat:
bir ilim dalnda veya bir
konuda yazlmfl bütün eserler.
küre:
gezegen.
letâif:
kalp, ruh, akl, sr gibi ince
duygular, incelikler, güzellikler.
maazallah:
Allah korusun.
mabet:
ibadet edilen yer.
maksut:
kast edilmifl, kast edilen.
mâni:
engel.
matlup:
istenilen, aranlan fley.
mertebe:
rütbe, derece.
meflgul:
ilgilenen, u¤raflan.
muayyen:
tayin edilmifl, belirli.
murakabe:
kendi iç âlemine bak-
ma, nefsini kontrol altna alma,
Allah tarafndan sürekli denetlen-
di¤ine inanma.
mutasavvf:
tasavvuf ehli.
mühim:
önemli, ehemmiyet-
li.
müflahede:
lâhî srlar ve te-
cellileri seyretme, lâhî âlemi
görme.
müyesser:
nasip olan.
rza-i Bârî:
Allah'n rzas.
salik:
bir tarikata girip hida-
yet yolunu takip eden, mürit.
sfât- ulya:
çok yüce vasflar.
flaibesiz:
noksansz, eksiksiz.
fleriat:
Allah'n emri, lâhî ka-
nun.
tarikat:
Allah'a ulaflmak için,
fleyhin gözetiminde müridin
takip edece¤i terbiye usul ve
yolu.
tasavvuf:
mutasavvflarn il-
mi, Allah'a ulaflma bilgisi ve
yaklaflm.
tecelli:
Cenab- Hakkn güzel
isimlerinin kâinatta ve insan-
larda görünmesi.
tefekkür:
derin düflünme,
maksad kavramak için zihni
yorma; müridin kendi nefsi-
nin ve yaratcnn srlarna
erebilmesi için, iç dünyasna
e¤ilerek derin düflünceye dal-
mas.
temafla:
hayretle ve dikkatle
bakma.
vazeylemek:
tayin etmek.
vazife:
dinî yükümlülük.
vird:
belli zamanlarda okun-
mas manevî bir vazife olarak
kabul edilen Kur'ân cüzleri,
Esma-y Hüsna ve dualar.
zerre:
maddenin en küçük
parças, molekül, atom.
36 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
Ö
N SÖZ