olamadklar Said Nursîye, insafszca iftiralarda, yalan
propagandalarda bulunacaktlar ve bulundular. Bu elîm
vaziyeti gören her insaf sahibi, onun müstakim bir din
adam, hakikat adam oldu¤unu söylemekten çekinme-
mifltir. Binaenaleyh, Bediüzzaman ve Risale-i Nur hak-
knda tekrarla ve srarla devam edegelen takdirkâr yaz
ve takrizlerin neflredilmesinin bir mühim âmili de bu ol-
sa gerektir ve tenkit edilmemelidir.
Nazar- dikkatle bu zat ve eserlerini temafla edenler,
kemal-i takdirle tebrik ve senadan kendilerini alamamfl-
lardr. Bilhassa mahkûm ettirilmek için sevk edildi¤i
mahkemeler ve ehl-i vukuflar, eserlerini ve hayatn tet-
kikten sonra, eserlerinde görünen kemalât ve güzelli¤i
tasdik etmifllerdir. fiu hâlde, milletin en zeki ve ferasetli
tabakasnn, ehl-i akl ve kalbin yarm asrdan beri devam
edegelen ve gittikçe umumiyet kesb eden Said Nursî ve
Risale-i Nur
hakkndaki kanaat ve ifadeleri, gerçekten
büyük bir hakikatin tezahürü olarak kabul edilmek icap
eder.
ì Ġ
Sual:
Madem Allah Alîmdir; Onun bilmesi ve iltifat
kâfidir. Ehl-i kemal büyük zatlar, daima kendilerini setret-
mifller. Hem bâkî bir âlemde hakikatler bütün çplakl¤y-
la ortaya dökülece¤ine göre, ne için
Risale-i Nur
un me-
ziyetleri, lâhî inayet ve ikramlar çoklukla zikredilmifl; Sa-
id Nursînin hizmet-i Kurâniyesi esnasnda mazhar oldu-
¤u harika muvaffakiyet ve kemalât beyan edilmifl ve
TARHÇE- HAYATI
| 45
G
Rfi
etme, teveccüh etme, iyilik etme.
inayet:
yardm, ihsan, lütuf.
insaf:
adaleti ve hakk düflünerek
davranma.
kâfi:
yeterli.
kanaat:
görüfl, fikir.
kemalât:
faziletler, iyilikler, ke-
maller, olgunluklar, mükemmel-
likler.
kemal-i takdir:
takdirin en mü-
kemmeli.
kesb:
kazanma, elde etme.
madem:
çünkü, için, de¤il mi ki,
...den dolay, böyle ise, hele.
mahkûm:
bir mahkemece hü-
küm giymifl, hükümlü.
mâni:
engel olma.
mazhar:
nail olma, flereflenme,
kavuflma.
meziyet:
bir kifliyi baflkalarndan
ayran veya yücelten vasf, üstün-
lük vasf, de¤erlilik, yüksek ka-
rekter, fazilet.
muvaffakyet:
Allah'n yardmy-
la baflarl olma, muvaffak olma,
baflarma.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
müstakim:
temiz, namuslu, do¤-
ru, ahlâkl, istikamet sahibi.
nazar- dikkat:
dikkatli bakma,
dikkatli bakfl.
neflr:
yaym, yayn.
propaganda:
bir inanç, düflünce,
doktrin v.b. ni baflkalarna tant-
mak, benimsetmek amacn gü-
den ve çeflitli vastalarla yaplan
faaliyet.
senâ:
överek bahsetme, övme,
övüfl, medih.
setr:
örtme, kapanma, gizleme,
setretme.
sevk:
gönderme, yollama.
sual:
soru.
takdirkâr:
be¤enip alkfllayan,
takdir eden.
takriz:
övme yazs, bir eser hak-
knda yazlan ve eserin baflna
konulan övgü yazs.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul etme,
do¤rulama, gerçekli¤ini kabul et-
me.
tebrik:
kutlama. u¤urlu, hayrl,
mübarek olmasn dileme.
temâflâ:
bakma, bakp seyretme.
tenkit:
elefltirme.
tetkik:
inceleme.
tezahür:
ortaya çkma, meydana
çkma.
umumiyet:
herkese ait olmas.
vaziyet:
bir kimse veya fleyin du-
rumu, hâli.
zat:
kifli, flahs, fert.
zikr:
anlma, iyilikle anma.
âlem:
dünya, cihan.
Alîm:
her fleyi hakkyla bilen
Allah.
amil:
sebep.
asr:
yüzyl.
bâkî:
ebedî, daimî, sonu gel-
mez, bitip tükenmez, ölmez,
sonsuz.
beyan:
anlatma, açk söyle-
me, bildirme, izah.
bilhassa:
hususen, özellikle.
binaenaleyh:
bundan dolay.
daima:
her vakit, sürekli.
ehl-i akl ve kalp:
akl sahip-
leri ve gönül ehli.
ehl-i kemal:
olgun ve de¤erli
kifliler, kemal sahibi olanlar.
ehl-i vukuf:
bir mesele hak-
knda bilgi ve yetki sahibi
olanlar, hâkimler.
elîm:
çok dert ve keder ve-
ren, çok ac verici, ackl.
eser:
baslma kitap.
esna:
ara, aralk, sra, vakit,
zaman, hengâm.
ferâset:
anlama, sezme kabi-
liyeti.
hakikat:
gerçek, asl, esas.
hârika:
ola¤anüstü.
hizmet-i Kur'âniye:
Kurân'n
hizmeti.
srar:
ayak direme.
icap:
gerekme hâli, lâzm, ge-
rekli.
ifade:
anlatma, anlatm.
ikram:
iyi bir arma¤an ver-
me, bir fley sunma, ba¤fl, ih-
san.
lâhî:
Allah'la ilgili, Cenab-
Hakka dair.
iltifat:
güler yüzle muamele,
nazik davranma, gönlü hofl