Tarihçe-i Hayat - page 42

k›ymet vermez ve arkas›na dönüp bakmaz. ‹flte, Said
Nursî bu noktadan da manevî büyük bir kahramand›r.
Hayat›, insan› hayrette b›rakan çeflitli kahramanl›klarla
dolu olmakla beraber; hakta, hak yolunda fânî olup, flah-
s›ndan feragat etmede de mümtaz bir fedakâr olarak na-
zara çarpmaktad›r. ‹lâhî bir inayete mazhariyetle, da¤ gi-
bi engelleri afl›p, bu asr›n yüzlerce menfi cereyanlar› kar-
fl›s›nda kudsî davas›n› çekinmeyerek ilân edip selâmete
ç›karmas›, kendisinin flahsiyetinden tamam›yla feragat
etti¤ini, hak yolunda fedaî oldu¤unu göstermektedir.
Evet, Said Nursî flahsî dehas›yla ve inayet-i Hakla in-
sanl›k âleminde yeni bir 盤›r açm›flt›r. Bu zat, bütün isti-
dad›n› ve benli¤ini ezelî bir hakikate feda ederek, bütün
zamanlarda hükümran olan bu Kur’ânî hakikati dava
edinmifltir. fiahs›nda ve hizmetinde görünen bütün yük-
sek vas›f ve kemalât, ancak kudsî davas›ndan aksetmek-
tedir. Nas›l ki binler ayna ortas›nda bulunan bir lâmba,
nuranî ›fl›¤a malik oldu¤u için karfl›s›ndaki aynalar ade-
dince külliyet kesb eder ve o kadar k›ymet al›r; zira her
bir aynada bir lâmba, ›fl›¤›yla beraber mevcuttur. Aynen
öyle de, Bediüzzaman, flu kâinat›n ve umum zamanlar›n
manevî günefli olan Kur’ân-› Hakîm’e ve din-i mübin-i
‹slâm›n mübelli¤i Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü
Vesselâma müteveccih olmufltur. Ve onlar›n ziyas›na
ma’kes
Risale-i Nur
’un zuhuruna, inkiflaf›na vesile oldu-
¤u için, eserinden ›fl›k alan, davas›ndan feyiz ve kuvvet
alan yüz binler, hatta milyonlarca insan›n âyine-misal
aks:
yans›ma.
âlem:
dünya, cihan.
aleyhissalâtü vesselâm:
Salât ve
selâm onun üzerine olsun," anla-
m›nda Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed'in (a.s.m.) ismini duyun-
ca söylenmesi sünnet olan dua.
as›r:
yüzy›l.
âyine-misal:
ayna gibi.
aynen:
bir fleyin asl› veya kendisi
olarak, t›pk› t›pk›s›na, hiç de¤ifl-
meden, oldu¤u gibi.
cereyan:
fikir, sanat, siyaset ha-
reketi.
dava:
takip edilen fikir, iddia, ül-
kü.
deha:
çok ak›ll›l›k, zekili¤in ve an-
lay›fll›l›¤›n son derecesi.
din-i mübin-i ‹slâm:
aflikâr, ap
aç›k olan ‹slâm dinî.
eser:
bas›lma kitap.
ezelî:
ezele mensup, ezel ile ilgili,
öncesiz, bafllang›çs›z.
fânî:
ölümlü, geçici.
fedâ:
gözden ç›karma, u¤runa
verme.
fedaî:
can›n› esirgemeyen.
fedakâr:
kendini veya flahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
ferâgat:
hakk›ndan vazgeçme.
feyiz:
ilim, irfan.
hak:
gerçek, do¤ru.
hakikat:
gerçek, as›l, esas.
hayret:
flaflk›nl›k.
hükümran:
hâkim, hükümdar.
hüküm ve saltanat süren. hü-
kümferma.
ilâhî:
Allah'la ilgili, Cenab-› Hakka
dair.
ilân:
meydana ç›karma, belli et-
me, yayma, duyurma, bildirme.
inayet:
yard›m, ihsan, lütuf.
inayet-i Hak:
Cenab-› Hakk›n ko-
rumas›, yard›m›, inayeti.
inkiflaf:
aç›lma, ortaya ç›kma, gö-
rülme, a盤a ç›kma, meydana ç›k-
ma.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›, bütün âlemler, varl›klar.
kemalât:
faziletler, insandaki ah-
lâk ve huy güzellikleri.
kesb:
elde etme, kazanma.
k›ymet:
de¤er.
kudsî:
mukaddes, kutlu, muaz-
zez, aziz.
Kur'ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur'ân.
Kur'ânî:
Kur'ân'la ilgili, Kur'ân'a
ait olan.
külliyet:
bolluk, çokluk.
ma'kes:
yans›ma yeri, ayna.
malik:
sahip.
42 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
G
‹R‹fi
manevî:
madde d›fl› olan,
maddî olmayan, manaya ait.
mazhariyet:
elde etme, nail
olma, kavuflma, flereflenme.
menfi:
müspet olmayan,
olumsuz.
mevcut:
var olan, bulunan,
olan.
mübelli¤:
tebli¤ eden, haber
veren, bildiren.
müdrik:
idrak eden, anlayan,
kavrayan, fark›nda olan, akl›
eren.
mümtaz:
meziyetleriyle bafl-
kalar›ndan ayr›lan, seçkin.
müteveccih:
teveccüh eden,
bir tarafa, bir cihete dönen,
yönelen.
nazar:
dikkat.
nuranî:
nurlu, ›fl›kl›, parlak,
münevver.
selâmet:
hay›rl› son, iyi ve
güzel sonuç.
flah›s:
insan›n kendi nefsi,
kendi varl›¤›, nefis, zat.
flahsî:
flahsa ait, kifliye, kendi-
ne ait, flah›sla ilgili, hususî.
flahsiyet:
bir ferdin kendine
has görünüfl, duyufl, düflünüfl
ve davran›fllar›n›n tamam›, ki-
flilik, kifli özelli¤i.
umum:
hep, bütün, cümle,
herkes.
vasf:
hâl, nitelik, hususiyet.
vesile:
bahane, sebep.
zat:
kifli, flah›s, fert.
zira:
çünkü, ondan ki, flun-
dan, flu sebepten ki.
ziya:
›fl›k, ayd›nl›k, nur, par-
lakl›k.
zuhur:
ortaya ç›kma, has›l ol-
ma.
1...,32,33,34,35,36,37,38,39,40,41 43,44,45,46,47,48,49,50,51,52,...1390
Powered by FlippingBook