Tarihçe-i Hayat - page 43

ak›l, kalp ve ruhlar›nda manen yaflamakta ve örnek bir
insan, büyük bir mütefekkir olarak kabul ve yâd edil-
mektedir.
‹flte, onu manen yaflatan bu gibi k›ymetlerdir. Dalâlet
cereyanlar›n›n karfl›s›nda ehl-i iman fedakârlar›ndan bü-
yük bir flahs-› manevî meydana ç›kararak, muhkem bir
sedd-i Kur’ânî ve imanî tesis edip, mü’minlerin nokta-i
istinad› olmas›d›r. ‹nand›¤› kudsî davaya gösterdi¤i azîm
ve sebatla, mü’minlerin kalplerini ihtizaza vererek, ruh-
larda ‹slâmî aflk ve heyecan› uyand›rmas›d›r. Fânîlere
perestifl eden bîçare insanlara bâkî ve lâyemut bir haki-
kati gösterip nazarlar› oraya çevirmeye çal›flmas›d›r. Va-
zifesinin böyle ulviyeti ile beraber —fakat befleriyet itiba-
r›yla— ubudiyet vazifesiyle de kendini herkesten ziyade
kusurlu, noksan ve âciz gören ve öyle bilen, dergâh-›
rahmette acz ve fakr ile niyaz eden ve insanl›¤a rahme-
ti, saadeti talep eden bir abd-i azizdir, bir fakir-i müsta¤-
nidir. Evet, o, “Bir kimsenin iman›n› kurtar›rsam, o za-
man bana Cehennem dahi gül gülistan olur” demekte-
dir. Nefsindeki enaniyet ve gurur putunu k›rmakla kal-
mam›fl; âlemdeki tabiatperestlerin putlar›n› dahi tar ü
mar etmek gibi bir vazife gördü¤ü, dost ve düflman, her-
kesin malûmu olmufltur.
‹flte, Bediüzzaman hakk›nda takdir ve tebriki ifade
eden bütün yaz›lar bu mana içindir.
Baz› gazetelerin zaman zaman yapt›klar› neflriyattan
anlafl›l›yor ki, din ve ‹slâmiyet düflmanlar›, ekseriya
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 43
G
‹R‹fi
hazzetme, ferah, sevinç.
iman:
inanç, itikat, tasdik.
‹slâmî:
‹slâm dinine mensup, ‹s-
lâm ile alâkal›, ‹slâma ait.
k›ymet:
de¤er.
kudsî:
mukaddes, kutlu, muaz-
zez, aziz.
kusur:
eksiklik, noksan.
lâyemut:
sona ermez.
malûmu olmak:
bilmek.
mana:
anlam, sebep.
manen:
iç varl›k bak›m›ndan,
duyguca, gönülce, yürekçe, ruh-
ça, mana itibariyle, manaca.
muhkem:
sa¤lam, sa¤lamlaflt›r›l-
m›fl, kuvvetli.
mü'min:
iman eden, inanan.
mütefekkir:
tefekkür eden, dü-
flünen, her fleyi hikmetince, ibret
almak ve kavramak üzere düflü-
nen, düflünür.
nazar:
bak›fl, dikkat.
nefis:
kötülü¤e sevk eden, flehe-
vî istekleri kamç›lay›p hay›rl› ifl-
lerden al›koyan güç.
neflriyat:
yay›nlar.
niyaz:
yalvarma, yakarma.
noksan:
eksiklik, azl›k, tam olma-
y›fl.
nokta-i istinat:
dayanak noktas›,
güvenme ve itimat noktas›.
perestifl:
afl›r› derecede sevme,
afl›r› sevgi, düflkünlük, meftunluk.
rahmet:
Allah'›n kullar›n› ba¤›flla-
mas›, onlara maddî ve manevî ni-
metler vermesi.
saadet:
hayra, ebedî kurtulufla
ermek için Allah'›n insana yard›m
etmesi.
sebat:
kararl› olma, karar›ndan
vazgeçmeme, azimlilik.
sedd-i Kur'ânî ve imanî:
Kur'ân'a
ve imana ait set, Kur'ân'›n ve
iman›n y›k›lmaz seddi, kalesi.
flahs-› manevî:
manevî flah›s.
tabiatperest:
her fleyin kendi
kendine oldu¤unu veya tabiat›n
meydana getirdi¤ini iddia eden.
takdir:
be¤enme, be¤endi¤ini
belirtme.
talep:
isteme, dileme, istek, arzu.
tarümar:
karma kar›fl›k, da¤›n›k,
periflan.
tebrik:
kutlama. u¤urlu, hay›rl›,
mübarek olmas›n› dileme.
tesis:
kurma, meydana getirme.
ubudiyet:
kulluk, itaat.
ulviyet:
ulvîlik, yücelik, ululuk.
vazife:
yap›lmas› gereken ifl, gö-
rev.
yâd:
hat›rlama, anma, hat›ra ge-
tirme.
ziyade:
çok, fazla, art›k.
abd-i aziz:
izzetli kul.
âciz:
eli yetmez, gücü yet-
mez, güçsüz.
acz:
zay›fl›k, güçsüzlük.
âlem:
dünya, cihan.
azim:
niyetli, kesin kararl›.
bâkî:
daimî, sonu gelmez.
befleriyet:
beflerîlik, insanl›k.
bîçare:
çaresiz, zavall›, flaflk›n.
cereyan:
fikir, sanat, siyaset
hareketi.
dalâlet:
iman ve ‹slâmiyetten
ayr›lmak, azmak, do¤ru yol-
dan ayr›lma, azma, bat›la yö-
nelme.
dava:
takip edilen fikir, iddia,
ülkü.
dergâh-› rahmet:
Allah'›n
rahmet kap›s›, dergâh›.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri, ‹slâm dinini kabul
edenler.
ekseriya:
pek çok zaman, s›k
s›k, çok defa olarak.
enaniyet:
kendini be¤enme,
bencillik, egoistlik.
fakir-i müsta¤ni:
ihtiyac›n›
baflkas›na bildirmeyen.
fakr:
Allah'a muhtaç olma.
fânî:
ölümlü.
fedakâr:
kendini veya flahsî
menfaatlerini hiçe sayan, fe-
da eden.
gurur:
kendini yüksek ve de-
¤erli tutma hissi.
gülistan:
gül bahçesi, gül tar-
las›.
hakikat:
gerçek, as›l, esas.
heyecan:
coflkunluk, coflma.
ifade:
anlatma, anlat›m, anla-
t›fl.
ihtizaz:
gönlü ferahlama,
1...,33,34,35,36,37,38,39,40,41,42 44,45,46,47,48,49,50,51,52,53,...1390
Powered by FlippingBook