müteaddit hayat safhalarn yakndan gören ve içinde bu-
lunan talebe ve hizmetkârlarn birer birer dinlemek ve
görüflmek lâzmdr ki, tarihçe-i hayat bir derece mufas-
sal hazrlanabilsin.
ì Ġ
Bu eserin mütalâasyla görülecek ki, bugün, yalnz
Anadolu ve âlem-i slâm için de¤il, bütün insaniyet için
kayda de¤er büyük bir hakikat meydana çkmfltr. Bu ha-
kikat, umumun ifltirakyla külliyet kesb ederek,
Risale-i
Nur
hizmet-i imaniyesi ve Bediüzzaman ve Nur Tale-
beleri diye adlandrlmaktadr. Bu hakikatin ve bu cere-
yann neden ibaret bulundu¤u, menflei, gàye ve ideali ne
oldu¤u, halk tabakalarndaki tesiri, fert ve cemiyetin ha-
yat- maddiye ve maneviyesine, istikbaldeki milletçe em-
niyet ve saadetimizin teminine ait tesiri, bu
Tarihçe-i Ha-
yat
ile tebarüz etmektedir.
Netice itibaryla, zehirlemekten zevk alan akrep misil-
lü ve anarflist ruhlu olmayan herbir fert, bu davann kar-
flsnda ancak sevinç duyar.
Belki bize flöyle bir sual sorulabilir: Acaba bu
Tarih-
çe-i Hayat
ile Said Nursî beflerin efkârna insan üstü bir
varlk olarak gösterilmek mi isteniyor?
Hayr!
Dünyann ve hayatn mahiyetini bilen insanlar için,
muvakkat alâyiflin, flan ve flöhretin hiçbir kymeti yoktur.
Hakikati müdrik bir insan, fânîlerin sahte iltifatlarna
TARHÇE- HAYATI
| 41
G
Rfi
külliyet:
bütünlük, tümlük.
lâzm:
gerek, gerekli, lüzumlu.
mahiyet:
bir fleyin asl, esas, ha-
kikat, iç yüzü, bir fleyi tayin eden
aslî unsur, neden ibaret oldu¤u,
nitelik.
menfle:
esas, kök, bir fleyin çkt-
¤, neflet etti¤i yer, beslenip yeti-
flilen yer.
misillü:
benzeri, gibi, ayns, ben-
zer gibi, efl kabilinden.
mufassal:
tafsilâtl olarak açkla-
nan, uzun uzadya açklanp anla-
tlan, ayrntl, detayl.
muvakkat:
belirli bir zamana
mahsus, vakitli, süresiz, geçici.
mütalâa:
okuma, dikkatli okuma.
müteaddit:
ço¤alan, çok, birçok,
türlü türlü, çeflitli, birden fazla.
netice:
sonuç.
saadet:
mutluluk, kutluluk, bahti-
yarlk, mesut olma.
safha:
devre, merhale, evre.
sual:
soru.
flahsiyet:
bir ferdin kendine has
görünüfl, duyufl, düflünüfl ve dav-
ranfllarnn tamam, kiflilik, kifli
özelli¤i.
flan:
flan, flöhret, ün.
flöhret:
herkesçe bilinme, tann-
ma durumu, ün.
tabaka:
topluluk, snf, zümre.
talebe:
ö¤renciler, tahsil görenler.
tarif:
etrafyla anlatma, anlatlma,
etrafyla bildirme, bildirilme.
tarihçe-i hayat:
bir kimsenin ha-
yatn anlatan kitap.
tebarüz:
belli olma, belirme, gö-
rünme, gözükme, bariz hale gel-
me.
temin:
sa¤lama, elde etme.
tesir:
etki.
umum:
hep, bütün, cümle, her-
kes.
zevk:
tatma, tat, lezzet, haz.
akrep:
örümcekgillerden,
kuyru¤unun ucunda zehirli
bir i¤nesi bulunan, tehlikeli
küçük hayvanck.
alâyifl:
debdebe, tantana,
gösterifl.
âlem-i slâm:
slâm âlemi, s-
lâm dünyas.
anarflist:
hiçbir düzen ve oto-
rite tanmayan, karflklk ve
bozgunculuktan yana olan,
ondan fayda uman kimse.
befler:
insan, insanlk, âde-
mo¤lu.
cemiyet:
topluluk, birlik.
cereyan:
gidifl, hareket, akm.
efkâr:
düflünceler, fikirler, gö-
rüfller.
emniyet:
eminlik, güvenlik,
korkusuzluk.
eser:
baslma kitap.
fert:
kifli, birey.
gaye:
maksat, meram, hedef.
hakikat:
gerçek, asl, esas.
hayat- maddiye ve manevi-
ye:
maddî ve manevî hayat.
hizmet-i imaniye:
imana ait
hizmet, iman ve Kur'ân haki-
katlerinin ikna edici ve ilmî
delillerle anlafllmasna hiz-
met etme.
hizmetkâr:
hizmet yapan
kimse, hizmetçi.
ibaret:
meydana gelen, olu-
flan, müteflekkil.
insaniyet:
insanlk, bütün in-
sanlar.
istikbal:
gelecek, gelecek za-
man, ati.
ifltirak:
katlma, benimseme.
kesb:
kazanma, elde etme.
kymet:
de¤er.