Tarihçe-i Hayat - page 55

“Efendim, flu tekkede bulunmak hasebiyle, siz de be-
nim gibi talebesiniz. fiu hâlde burada hocal›k hakk›n›z
yoktur” diyerek, gündüz vakti bile herkesin güçlükle ge-
çebilece¤i cesim bir ormandan geceleyin geçerek Nur-
flin’e gelir.
fiarkî Anadolu’da medrese teflkilât›ndaki hususiyetler-
den birisi fludur ki: ‹cazet alm›fl bir âlim, istedi¤i köyde
hasbetenlillâh bir medrese açar; medrese talebelerinin
ihtiyac›, iktidar› olursa medrese sahibi taraf›ndan, iktida-
r› yoksa halk taraf›ndan temin edilir. Hoca meccanen
ders verir; talebelerin iafle ve levaz›mat›n› da halk deruh-
te ederdi. Bunlar›n içinde yaln›z Molla Said, hiçbir suret-
le zekât alm›yordu. Zekât ve baflkas›n›n eser-i minneti
olan bir paray› kat’iyen kabul etmiyordu.
(HAfi‹YE)
Nurflin’de bir müddet kald›ktan sonra Hizan’a döndü.
Sonra medrese hayat›n› terk ederek, pederinin yan›na
geldi ve bahara kadar evde kald›. O s›rada flöyle bir rüya
görür:
K›yamet kopmufl, kâinat yeniden dirilmifl. Molla Said,
Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm› nas›l ziyaret edebile-
ce¤ini düflünür. Nihayet S›rat Köprüsünün bafl›na gidip
durmak hat›r›na gelir. “Herkes oradan geçer, ben de
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 55
‹
LK
H
AYATI
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›.
kat'iyen:
asla.
kemal-i ihlâs:
mükemmel ve ku-
sursuz samimiyet.
k›yamet:
kâinat›n ölümünden
sonra, bütün ölülerin dirilip aya¤a
kalkmalar›, mahflerde toplanma-
lar›.
kudsî:
mukaddes, kutlu, aziz.
levaz›mat:
ihtiyaç maddeleri.
meccanen:
paras›z, ücretsiz ola-
rak.
medrese:
‹slâm dünyas›nda dü-
zenli ö¤retim kuruluflu, mektep.
mukabil:
karfl›l›k.
müddet:
süre, zaman.
nihayet:
en sonunda.
peder:
baba.
rahmet-i ‹lâhîye:
Allah'›n sonsuz
rahmeti.
ruh:
karakter, yarat›l›fl.
sadaka:
Allah r›zas› için ihtiyaç
sahibi fakirlere yap›lan yard›m.
sair:
di¤er, baflka.
S›rat Köprüsü:
‹slâm akaidinde,
Cehennem üzerine çekilmifl oldu-
¤una inan›lan, k›ldan ince k›l›çtan
keskin, geceden karanl›k gibi me-
cazî ifadelerle vas›fland›r›lan, ma-
hiyetini tam olarak kavrayamad›-
¤›m›z köprü.
suret:
flekil.
fiarkî Anadolu:
Do¤u Anadolu.
talebe:
ö¤renciler.
talep etmek:
istemek, dilemek.
tekke:
zikir yeri, tarikat evi.
temin etmek:
karfl›lamak.
terk etmek:
b›rakmak.
teflkilât:
kurulufllar.
uhrevî:
ahirete dair.
zekât:
‹slâm›n befl flart›ndan biri
olan, mal ve paran›n pakl›¤›n› ve
helâlli¤ini sa¤lamak üzere, Allah
için mal›n belli bir k›sm›n›n her y›l
zekât verilebilecek kimselere da-
¤›t›lmas›.
ziyaret etmek:
görmeye gitmek.
HAfi‹YE:
Zekât ve sadaka ve mukabilsiz hiçbir fley almad›¤›n›n sebep ve
hikmeti, Risale-i Nur’dan ‹kinci Mektup ve sair risalelerde beyan edilmifl-
tir. Evet, Molla Said’in istikbalde Risale-i Nur’la görece¤i hizmet-i imani-
yeyi kemal-i ihlâsla ifas› ve bu hizmetin meydana gelebilmesi için "Uhre-
vî hizmetin mukabilinde hiçbir fley talep etmemek" olan kudsî düsturun
icmalî bir fihristesi, daha küçük yafl›nda iken rahmet-i ‹lâhiye taraf›ndan
ruhunda yerlefltirilmiflti.
aleyhissalâtü vesselâm:
Sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun.
âlim:
ilim adam›.
beyan etmek:
anlatmak, izah
etmek.
cesim:
kocaman, çok büyük.
deruhte etmek:
üstüne al-
mak, yüklenmek.
düstur:
kanun, kaide.
eser-i minnet:
minnet eseri,
iyilik görmüfl olman›n izi.
fihriste:
bir kitapta veya bir
dükkânda bulunan fleyleri s›-
rayla gösteren liste.
hasbetenlillah:
karfl›l›k iste-
meksizin.
haseb:
dolay›, gere¤ince.
hat›ra gelmek:
akla gelmek.
hikmet:
herkesin bilmedi¤i
gizli sebep.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kur'ân hakikatlerinin ikna
edici ve ilmî delillerle anlafl›l-
mas›na hizmet etme.
hoca:
ö¤retmen.
hususiyet:
özellik.
iafle:
yedirip içirme.
icazet:
diploma, yetki belgesi.
icmalî:
topluca, tafsilsiz, k›sa.
ifa:
bir ifli gerçeklefltirme.
iktidar› olmak:
gücü yetmek,
yapabilmek.
istikbal:
gelecek.
1...,45,46,47,48,49,50,51,52,53,54 56,57,58,59,60,61,62,63,64,65,...1390
Powered by FlippingBook