Tarihçe-i Hayat - page 58

alelusul yirmi sene tahsili lâz›m gelen ulûm ve fünunun
zübde ve hülâsas›n› üç ayda tahsil ve ikmal etmifltir.
Bunun üzerine, hocalar›n›n hangi ilim tab’›na muvaf›k
oldu¤u sualine cevaben, “Bu ilimleri birbirinden tefrik
edemiyorum; yâ hepsini biliyorum veyahut hiç birisini
bilmiyorum” der.
Her hangi bir kitab› eline al›rsa, anlard›. Yirmi dört sa-
at zarf›nda
Cem’ü’l-Cevami
,
fierhü’l-Mevak›f
,
‹bnü’l-Ha-
cer
gibi kitaplar›n iki yüz sahifesini, kendi kendine anla-
mak flart›yla mütalâa ederdi. O derece ilme dalm›flt› ki,
hayat-› zahirî ile hiç alâkadar görünmezdi. Hangi ilimden
olursa olsun, sorulan suale tereddütsüz derhal cevap ve-
rirdi.
ìĠ
senelik dersi, on befl haftada ellere verebilecek Kur’ânî bir tefsir ç›kacak
ve Said onun hizmetinde bulunacak.”
Evet tam zuhur etti ve aynen görüldü.
Risale-i Nur
otuz senelik müthifl
bir zamanda gizli dinsiz ve ifsat komitelerinin hücumlar›na ra¤men iman
hakikatleri derslerini yüz binler nüshalar›yla her tarafta neflrettiler ve bin-
ler kalemlerin gayretleriyle matbaalara ihtiyaç b›rakmadan Kur’ân’›n bu
yeni dersleri yay›ld›, milyonlarca insan›n imanlar›n›n takviyesine vesile ol-
du. Anadolu’daki Risale-i Nur’un faaliyeti, iman hizmeti ve makul yüksek
dersleri, herkesin nazar-› dikkatini celp etti. Mahkemeler ve tetkikler yo-
luyla, Cenab-› Hak, Nurlar› ehl-i siyaset ve hükûmete de okutturdu ve
mektepliler aras›nda yay›ld›, genç ‹slâm ve iman fedakârlar› ço¤ald›. Ve
bunun büyük bir neticesi olarak, küfr-i mutlak›n ve dalâletin hücumu ön-
lendi, geri çekildi. Yer yer bütün vatanda din lehinde cereyanlar bafllad›.
‹zn-i ‹lâhî ile, âlem-i ‹slâm ve insaniyete do¤maya bafllayan ‹slâmî saade-
tin fecr-i sad›k›n› gösterdi. Elhamdülillâhi Rabbilâlemîn...
alâkadar:
ilgili.
alelusul:
yol yordam gere¤ince,
usulen.
âlem-i ‹slâm ve insaniyet:
‹slâm
ve insanl›k âlemi.
celp etmek:
kendine çekmek.
cereyan:
bir tarafa do¤ru ak›fl,
ak›m.
cevaben:
cevap olarak.
dalâlet:
iman ve ‹slâmiyetten ay-
r›lma, azma, bat›la yönelme.
ehl-i siyaset ve hükümet:
ülke-
nin idaresiyle meflgul olanlar, po-
litikac›lar.
faaliyet:
hareket, gayret.
fecr-i sad›k:
gerçek ayd›nl›k.
fedakâr:
kendini veya flahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
fünun:
fenler.
gayret:
çal›flma, çabalama.
hakikat:
as›l, esas.
hayat-› zahirî:
as›l ve hakikî ol-
mayan hayat.
hizmet:
bir u¤urda bir iflin yap›l-
mas› için çal›flma, o ifl için gayret
gösterme.
hoca:
ö¤retmen.
hulâsa:
bir fleyin özü, esas›, temel
k›sm›.
hücum:
sald›r›.
ifsat:
kar›flt›rma, kar›fl›kl›k ç›kar-
ma.
ikmal etmek:
tamamlamak, bi-
tirmek.
ilim:
kâinat içinde meydana ge-
len olaylar›n sebep, olufl, sonuç
ve tesirleri konusunda, akl›n ölçü-
leri çerçevesinde tahsil ve tecrü-
be ile edinilen do¤ru bilgi, bilim.
‹slâmî:
‹slâma ait.
izn-i ‹lâhî:
Allah'›n izni.
komite:
hey’et, birlik.
Kur’ânî:
Kur’ân’a dair, Kur’ân’la il-
gili.
küfr-i mutlak:
kay›ts›z flarts›z kü-
für, hiçbir imanî hükmü, delili, ha-
kikati kabul etmeme.
lâz›m gelmek:
gerekmek.
leh:
onun faydas›na, ondan yana.
58 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
‹
LK
H
AYATI
makul:
akl›n kabul edece¤i.
mektep:
e¤itim ve ö¤retim
kuruluflu, okul.
muvaf›k olmak:
uygun ol-
mak.
mütalâa etmek:
dikkatli
okumak, incelemek.
müthifl:
dehfletli, korkunç.
nazar-› dikkat:
dikkatli bak›fl.
neflretmek:
da¤›tmak, yay-
mak.
netice:
bir iflin, bir fiilin so-
nunda elde edilen fley, seme-
re.
nüsha:
bir kitaptan veya ya-
z›l› bir fleyden ç›kar›lan kop-
ya.
saadet:
mutluluk, bahtiyarl›k.
sahife:
sayfa.
sual:
soru.
tab:
tabiat, karakter, yarat›l›fl.
tahsil:
ö¤renim.
takviye:
kuvvetlendirme,
sa¤lamlaflt›rma.
tefrik etmek:
birbirinden
ay›rmak, ayr› tutmak.
tefsîr:
Kur'ân'›n mana bak›-
m›ndan izah›.
tereddütsüz:
bir konuda flüp-
hede kalmama, duraksama-
ma.
tetkik:
inceleme.
ulûm:
ilimler.
vesile:
bir fleyle u¤raflmay›
mümkün k›lan, yol, vas›ta.
zarf›nda:
içerisinde.
zuhur etmek:
görünmek,
meydana ç›kmak.
zübde:
netice, sonuç, öz.
1...,48,49,50,51,52,53,54,55,56,57 59,60,61,62,63,64,65,66,67,68,...1390
Powered by FlippingBook