Bediüzzaman, Klç kesmez, el keser cevabnda bu-
lunur.
Mustafa Pafla tekrar dflarya çkarak, biraz gezindik-
ten sonra içeriye girer.
Bediüzzamana: Benim Cezîrede çok âlimlerim var;
e¤er hepsini ilzam edebilirsen senin dedi¤ini yaparm,
e¤er ilzam edemezsen seni Frat Nehrine atarm.
Molla Said, Bütün ulemay ilzam etmek benim had-
dim olmad¤ gibi, beni de nehre atmak senin haddin de-
¤ildir. Fakat, ulemaya cevap verince sizden bir fley iste-
rim ki; o da mavzer tüfe¤idir. fiayet sözünde durmazsan,
seni onunla öldürece¤im der.
Bu muhavereden sonra Pafla ile birlikte atlarla Cezi-
reye giderler. Yolda, Pafla katiyen Molla Saidle konufl-
maz. Bani Han dedikleri mevkie gelince, yorgunlu¤un-
dan, Molla Said orada biraz yatar. Uykudan uyanr uyan-
maz, etrafnda bütün Cezire âlimlerinin kitaplar ellerin-
de beklediklerini görür. Biraz görüfltükten sonra çay ik-
ram edilir. Cezire âlimleri, Molla Saidin flöhretini iflittik-
leri için, mebhut ve hayran bir vaziyette, çaylarn bile
unutarak, Molla Saidin sualine intizar etmekte idiler.
Molla Said ise kendi çayn içtikten sonra dalgn dalgn
karflsnda bulunan bir-iki âlimin çayn da içer; onlar fark
edemezler. Mustafa Pafla, hocalara hitaben, Ben oku-
mufl de¤ilim; fakat, Molla Said ile mücadelenizde ma¤-
lûp olaca¤nz flimdi anlyorum. Zira, bakyorum ki siz
düflünmekten çaylarnz unuttu¤unuz hâlde, Molla
68 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
LK
H
AYATI
âlim:
hoca, ilim sahibi.
hayran:
çok takdir eden, çok
be¤enen.
hitaben:
hitap ederek.
hoca:
ö¤retmen, kendisine
itibar edilen büyük kimse.
ikram etmek:
sunmak.
ilzam etmek:
tartflmada
kuvvetli deliller ve belgeler
öne sürerek karflndakini ce-
vap veremez hâle getirmek.
intizar etmek:
beklemek.
kat'iyen:
asla.
ma¤lûp olmak:
yenilmek.
mavzer:
bir cins tüfek.
mebhut:
flaflakalmfl.
mevki:
yer, mekân.
muhavere:
konuflma.
mücadele:
usulünce yaplan
münakafla.
sual:
soru.
flayet:
e¤er.
flöhret:
ün.
ulema:
âlimler, bilginler.
vaziyet:
bir kimse veya fleyin
durumu, hâli.
zira:
çünkü.